Faşizme karşı birlik sorunu, öncelikle faşizmin tahlili, faşizmin ulusal ve uluslararası dayanakları konusunda ve yerine getirilecek demokrasi ve ilerleme konularında anlayış birliğini ve yakınlığını gerektirir. Bugün Evren cuntasında kendini gösteren faşist diktatörlük, ordusu, bürokrasisi, polisi, adliyesi, üniversite kurumları, anayasası vb. bütün kurumlarıyla birlikte ele alınmalıdır. Evren cuntası yıkılabilir; ancak Evren’in kurumlaştırdığı organ ve kurumlar yaşadıkça, kim gelirse gelsin, o sınırlar içinde kalacaktır. Sorun, bütün faşist kurumların yıkılması ve yerlerine demokratik kurumların geçirilmesidir.
Biz, proletarya önderliğindeki sosyal bir kurtuluşu savunan devrimciler olarak, elbette ki proleter demokrasisinden yanayız. Ancak proleter demokrasinin kurulmasını, özellikle Türkiye-Kürdistan’da yakın bir gelecekte proleter demokrasinin kurulmasını, koşulları gereği pek mümkün görmüyoruz. Yakın bir gelecekte bize en olası gelen, burjuva demokrasinin bir çeşidi olacaktır. Bugün, burjuva demokrasisini, dünyanın her tarafında, burjuvazi savunmuyor, proletarya ve emekçi halk kitleleri burjuvaziye karşı savunuyor. Türkiye-Kürdistan’da da, burjuvazinin Evren’e karşı çıkan kesimi, klasik anlamıyla, yani toplumu oluşturan sınıf ve tabakalara siyasi özgürlükler tanımayı düşünmüyorlar. Burjuva demokrasisini burjuva gericiliğinin çeşitli biçimlerine karşı savunmak görevi de bugün proletaryaya ve emekçi kitlelere düşmüştür. Ezilen halkların ve özellikle Kürt ulusunun çıkarları da bu aşamalarla yakinen ilgilidir.
Bize, halk demokrasisi ve proleter demokrasisi yerine burjuva demokrasisini savunduğumuz suçlaması getirilebilir. Bir şeyi istemekle o şeyi gerçekleştirmek iki ayrı şeydir. Halk demokrasisi ve proleter demokrasisi, nesnel koşuların yanı sıra kitlelerin öznel durumlarına, proleter öncüsünün gücüne ve uluslararası durumlara bağlıdır. Lenin’in Çarlık otokrasisine karşı mücadelesi ve siyasi özgürlükler için söylediği sözlerin, bizim için de geçerli olduğunu düşünüyoruz.
Faşizme karşı mücadele geçici yol arkadaşlarını bir araya getirebilir. İleride yeniden karşı karşıya gelecek olmak, böylesi bir birlik için engel değildir. Ancak birliğin siyasi-ideolojik içeriği ve örgütsel biçimi ve işleyişi iyi belirlenmelidir. Mücadele hedef ve biçimleri iyi belirlenmelidir.
Bunun için, faşizme karşı mücadele platformu ve bunun bir sonucu olarak faşizme karşı bir mücadele programı özel bir öneme sahiptir. Böylesi bir program, Türkiye-Kürdistan halkının büyük bir çoğunluğunun özlem ve belirtilerine cevap vermelidir.
Faşizme karşı mücadele, bizim için sosyal devrim mücadelesinin özel bir biçimidir. Ancak faşist diktatörlükler yalnız ve yalnız sosyal devrimler, halk devrimleri aracılığıyla yıkılır demiyoruz. Başarıya ulaşmayan halk ayaklanmaları bile faşist diktatörlüklere darbe vurmuş, onları yıkmıştır. Halk demokrasisi kurulmamış fakat devrimcileşen halk kesimlerinin zoruyla burjuvazi, burjuva demokrasilerine sarılmıştır. Salvador’a bakın, Şili’ye bakın. Eski örnekler, Yunanistan, İspanya ve Portekiz ortadadır.
Belirtmeliyiz ki, faşizme karşı olmakla Evren’e karşı olmak aynı değildir. Demirel Evren’e karşıdır. Demokrasiden yana, faşizme karşı bir tavrı yoktur, olamaz da. Sosyal demokrat denilenler için de aynı şeyleri düşünüyoruz. Faşizme karşı mücadele bir sosyal devrim sorunu olmakla birlikte, muhtemel bir siyasi devrim reddedilemez. Siyasi bir devrim, üretim güçleriyle üretim ilişkileri arasındaki çelişmeyi, burjuvazi-proletarya çelişmesini, ezilen Kürt ulusunun ve sömürge sorunlarını çözemez. Ama bütün bunlara karşın büyük yararlar sağlayabilir. Açık sınıf mücadelesi içinde, proletarya ve emekçi kitlelerin siyasi eğitiminin sağlanması ve sosyalizmin subjektif koşullarının yaratılması sağlanabilir. Mücadele yeni bir aşamaya girecektir. Burjuva-proletarya çelişmesi, ezen-ezilen ulus çelişmeleri derinleşecektir. Burada sorun, burjuva demokrasisinin sınırları içinde mücadeleye razı olup olmama sorunu, barışçı geçiş ile zora dayanan geçiş arasındaki tercih sorunudur. Devrimci gelişme, burjuvazinin zorunu yeniden gündeme getirebilir.
Faşist diktatörlüğe karşı olan, aynı zamanda aralarında görüş farklılıkları olan güçler, birlik doğrultusunda hareket edebilirler. Ancak birliğin biçimi ve işleyişi ile ilgili açık görüşlere ihtiyaç vardır. Burada bu denli farklı görüşler taşıyan grupların faşizme karşı merkezi bir yapı içinde birleşemeyeceklerini söyledik. Buna karşılık, çeşitli grupların aralarında oluşturacakları, adına ne derseniz deyiniz birliklerin bir cephesinden söz ettik. Çünkü faşizme karşı mücadele bir devrim sorunu olduğuna göre, devrimin gelişen süreci, mücadele biçimleri, faşizmin yıkılması halinde devrimci mücadelenin alacağı yeni biçimler, devrimin iç ve dış ittifakları konularında yakın görüşleri olanlar, aralarında asgari birlikler sağlayabilirler. Bu birlikler, bir program temelinde, yeni bir birlik oluşturabilirler.
İkincisi, faşizme karşı mücadelede tutarlı bir mücadele programı, inandırıcı bir merkez, mücadele ve işleyiş biçimlerini belirleyen ilkeler, doğal bir ayıklanmayı getirebilir…
Bu yazı 1983 Eylül’ünde Paris yakınlarında gerçekleştirilen “Faşizme Karşı Birleşik Cephe” toplantısı hazırlığı amacıyla kaleme alınmıştır.