Ece Temelkuran yanlış biliyor; Aleviler Kızılbaştır – Hamdi Özyurt

Ece Temelkuran, ezilenlerden yana, militarizme karşı bir gazeteci. 25 Kasım Çarşamba 2009 tarihinde, Milliyet’teki köşesinde yayınlanan, “İzmirliden İzmirliye” başlıklı yazısı iyi niyetle yazılmış bir yazı. Yazının ikinci paragrafı şöyle: “İçimize yerleşmiş, öğretilmiş ırkçı tohumlardan kurtulmak hiç de kolay değil. Hatta onların orada olduğunu anlamak bile çaba, deneyim ve derin bir samimiyet gerektiriyor. Ermenilerin ‘alçak’, Kürtlerin ‘hain’, Alevilerin ‘kızılbaş’, Arapların ‘pis’ olmadığını biliyorsunuz belki, ama bunu ta içlerinize sindirmek, daha önemlisi onlarla eşit olduğumuzun bilincine varmak’ bizlerin geçtiği eğitimden sonra aslında ciddi bir kişisel çaba gerektiriyor.”
Dikkatli bir okuyucu değilseniz, hele ki Kızılbaş degilseniz gözünüze bir tuhaflık çarpmayacaktır: “Ermenilerin ‘alçak’, Kürtlerin ‘hain’, Alevilerin ‘kızılbaş’, Arapların ‘pis’ olmadığını biliyorsunuz.”

Yani demek istiyor ki, Ermeniler alçak değil, Kürtler hain değil, Araplar pis değil, Aleviler ise Kızılbaş değil.

Oysa Aleviler Kızılbaştır.

Kızılbaşlık, Aleviliğin bir kolu falan da değil, düpedüz kendisidir. Osmanlı’nın Alevilere verdiği addır “Kızılbaş” ve her zaman hakaret içermez. Hiçbir Alevi, ben Kızılbaş değilim demez. Balkanlar’daki Aleviler kendilerine sadece “Bektaşi” ya da “Kızılbaş” derler. Alevi adı pek kullanılmaz. Sünni Kürtler de eskiden Alevilere, sadece “Kızılbaş” derlerdi.

Kızılbaşlığın anlamı Türkiye’de sadece bunlarla sınırlı değil tabii. Anadolu’nun hemen her yerinde Sünni çoğunluk tarafından, “Kızılbaş” ağır bir hakaret anlamında da kullanılır. Her Alevi, askerlikte, okulda, mahallede yeni tanıştığı birinden Kızılbaşlıkla ilgili can sıkıcı bir şeyler mutlaka duyar. Bazen öyle bir şey olur ki herkes aynı anda duyar.

1995 yılında Güner Ümit adlı sunucu, Star TV’deki programında “Kızılbaş” sözcüğünü ensest anlamında kullandı. 26 Ağustos 2009 Tarihinde, yine Star TV’de yayınlanan ”Desti İzdivaç” isimli programda, canlı yayın konuğu olan 82 yaşında bir şahıs, kendisine evlenmesi için genç bir kadın öneren sunucuya ”Ben Kızılbaş mıyım ki evladım yaşındaki bir kızla evleneyim?” diye tepki gösterdi.

İçinde yaşadığımız döneme ait bu iki örnek bile, Yavuz Sultan Selim zamanında, Sünni halkı, Alevileri yok etmeye daha istekli kılmak için uydurulmuş “mumsöndü” iftirasının, neredeyse hızından hiçbir şey kaybetmeden varlığını sürdürmekte olduğunu gösterir.

Hiçbir hükümet, hiçbir parti, hiçbir örgüt, hiçbir kurum bunun alçakça bir iftira olduğunu kitlelere anlatmadı. Geleneksel olarak Sünni olan aydınlar, yazarlar sanatçılar da, bunun, sadece Alevileri değil, Türkiye’de yaşayan herkesi aşağılayan bir yalan olduğunu söylemedi, yazmadı, işlemedi. Tam tersi, “laik” cumhuriyetin, çoğu hiç de gerici, dinci olmayan edebiyatçıları, aydınları “o Kızılbaşı” ve güya mumsöndü törenlerini eserlerinde hiçbir kaygı duymadan, hiçbir ahlaki endişe yaşamadan rahatça, keyifle işlediler: Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Nur Baba romanı, Reşat Nuri Güntekin’in Tanrı Dağı Ziyafeti adlı eseri, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Toraman adlı romanı, Haldun Taner’in Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu adlı öykü kitabı, Ömer Seyfettin’in Harem adlı öykü kitabi bunların sadece bazılarıdır.

Varlık Yayınları tarafından, 1973 yılında Türkçeye çevrilip yayınlanan Cinsel İlişkiler Sosyolojsi adlı bir kitap var. Kitabın yazarı Fransz Dr. André Morali Daninos. Çevirmen ise Samih Tiryakioğlu. Kitabın en az on yerinde geçen ensest ya da cinsel sapkınlık, Türkçeye kızılbaşlık olarak çevrilmiş. Varlık dergisi, 1995 yılı haziranında çıkan 1053. sayısında Alevilerden özür diliyor. Ama isteyen o kitabı internetteki satış sitelerinden hâlâ bulup satın alabilir. Varlık Yayınları, o kitabı piyasadan toplayıp gerekli düzeltmeleri yaptıktan sonra yeniden mi bastı, bilmiyorum, -yanılmayi çok isteyerek- sanmıyorum da. Milliyet Gazetesi’nin 1991 yılında okurlarına armağan ettiği Cinsel Kültür Ansiklopedisi’nin 300. sayfasında da “ensest” anlamında kullanılan “kızılbaşlık” sözcüğüne rastladım.

Bunlar sıradan yazarlar, sıradan yayınevleri ve sıradan gazeteler değil. Kızılbaşlığı Alevilere yakıştırmayan Ece Temelkuran gibi gazetecilerin de entelektüel altyapılarını oluşturan kaynaklardır.

Gerçekten de içimize yerleşmiş, öğretilmiş ırkçı tohumlardan kurtulmak hiç de kolay değil. Ve gerçekten de bu çaba, deneyim ve derin bir samimiyet gerektiriyor.

Kaynak:
http://www.haberveriyorum.net/yorum/hamdi-ozyurt-aleviler-kizilbastir

2 Yorumlar

  1. Ben seksistlerin fantazi dünyasina hayranim. Anadolu’da yaygin bir söz vardir hep o aklima gelir. “Çerci,sirtindaki yükü satar.

  2. hamdi yoldaş,
    din,mezhep,tarikat mantığıyla bakıyorsan işe.
    işin zor.
    kendince,hatta itikatınca bir sonuca çıkarsın.
    ama kazın ayağı öyle değil.
    AKP siyaseti seni din mantığıyla düşünmeğe zorluyor.
    çünki işi bu,çünkü takiyeci.
    umurunda değil din,mezhep,tarikat..
    deniz fenerini hatırla.
    cahil ya da okumuş,yoksul yada varlıklı,yaşlı ya da çocuk,
    uzatılabilir… herkesi tuzağa düşürdü.
    sense alevinin,kızılbaşın hesabını yapıyorsun.
    bu yol çıkmaz…
    bu yol tuzak…
    genel bir şey daha söyleyeyim.
    diyanetten pay isteyeceğinize,
    aleviliği müfredata sokmak isteyeceğinize,
    inanç(din) orijinli siyasetten vazgeçin.
    çünkü böyle yaparsanız fetullahtan farkınız olmaz.
    ben yaşlı bir adamım.
    dün aleviler böyle değildi.
    bu gün de böyle olsun istemiyorum…
    kişisel inançlarımızı belirginleştirip
    siyaset yapmayalım…
    lütfen dostum,lütfen…

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz