İnsanlar her şeyi yapabilir. O yüzden iyilik kötülük kavramları, her şeyi karşılamıyor. İnsan aynı zamanda kan-pislikten ibarettir. Dostoyevski, “Tanrı yoksa her şey mübah mı?” diye sorar. Tanrı öldü! Biliyorum. Ama insanın etik olarak sağlam olması lâzım. Yüzyıllardan beri etik olarak sağlam olmanın kavgası var.
“Biz üçümüz; ben, Cemal (Süreya), Sezai Karakoç hiç mülkiyete ilişmedik. Bize kızarlar, aptal derler, enayi derler; desinler varsın. Arızi olarak bile mülkiyete ilişmedik. Bu hangi oranda bilinçli, hangi oranda olayların getirmesi, bilemem. Mülkiyet kavramı yoktu bizde. Ben şu anlamda mülkiyete karşı değilim. Ekmeğin ve de rakının boyunca olursa, niye olmasın. İnsanlar orada bırakmıyor. İhtiyacın dışında, hükmetme aracı olarak kullanıyorlar. Onu kullanma hikâyesi olursa, kızarız tabii. Cemal Süreya 500 liraya ihtiyacı var değil mi, 501 liraya çalışmazdı.
(…)
İnsanlar her şeyi yapabilir. O yüzden iyilik kötülük kavramları, her şeyi karşılamıyor. İnsan aynı zamanda kan-pislikten ibarettir. Dostoyevski, “Tanrı yoksa her şey mübah mı?” diye sorar. Tanrı öldü! Biliyorum. Ama insanın etik olarak sağlam olması lâzım. Yüzyıllardan beri etik olarak sağlam olmanın kavgası var.
Şiirimde dizgi yanlışı olabilir ama düşüncemde olmaz! Onun için sinirleniyorum bazen. İnsanları üzüyorum da. Yalnız başımayım. Düşüncem var. Para yok, pul yok, imkân yok. Bana sordular: Arkanda kimse var mı? Hiç kimse yok, dedim. Herkesin kaçışını bilirim. Çengelköy’de oturuyordum. Ulvi Uraz vardı, Can’la (Yücel) buluşurdu. Çok borcu vardı. Bir de hastaydı. Dedikodu çıkardılar, borç için üzerine varmasınlar diye hasta numarası yapıyor dediler. Adam kalpten öldü. “Haa, doğruymuş” dediler. Bu kadar gaddardır bunlar biliyor musun? Nasıl sonuçlanır bilmem ama, gaddarlıkların peşini bırakmam ben. Kötülüklerinin üzerine sonuna kadar giderim. Hem neden gitmeyeyim?
Zor olduğunu ben de biliyorum tabii. Sen bu topluma, “İnsan toplumu değil” dersen, o toplum seni dışlar. Bunu biliyorum ben. Ben de istemezdim ama, bu böyle. Biraz ileri gitmiş de olabilirim. Ama ben hayattan çekilmiş olsam, bir başkası gelecek. Gelir. Bizim işlevimiz de bitti aslında. Yapılacak şeyi yaptık gibi geliyor bana. Bayrağı diktik. Ayarlar, aymazlar. Artık bizim dışımızda.”
Ece Ayhan
Aynalı Denemeler
Yapı Kredi Yayınları, Reha Mağden’in yaptığı söyleşi, İstanbul, Mart 2012, s. 45-46