Değişim refleksine sahip olmayan zihniyet, tarihle birlikte tarih olur – Birgül Çelebi

108

degisim“Modern literatürde “bilinç” (felsefe çevrelerinde “görüş tarzı”) ile karşılanan ama daha oturmuş bir kullanıma sahip olan “zihniyet” kelimesi, zihin kavramından gelir. Zihin ise genelde algılama, anımsama, düşünme, değerlendirme, karar verme aşamalarında rol oynayan yetenekler bütünüdür. Yansımaları; duyumlar, algılar, duyular, bellek, arzular, çeşitli akıl yürütme biçimleri, güdüler, tercihler, kişilik özellikleri ve bilinçdışı oluşumlarda görülür; düşünme, bilgi, niyet(amaç) gibi olgularla birlikte ele alınır.”
“Zihniyet; insan ya da toplumların insan, toplum ve doğa üstüne düşünce tarzı, onları algılama biçimi ve bu algılamaya bağlı ortaya konan bir tavır olarak görülebilir. Bu bağlamda zihniyet bir bilgi türü değil, bir bilme tarzıdır. Bu bakımdan toplumsal şartları ifade eden gelenek, din ve daha kapsamlı görünümüyle kültürden ve ideolojiden (benzerliklerine rağmen) farklıdır.”

Bir görüş veya düşünce ait olduğu zihniyetin dışında anlamını ve değerini yitireceğinden başka bir zihniyete aktarılması halinde orijinalliği bozulmuş olur. Bir zihniyetin kendisi benimsenmeden ona ait kimi değerlerin benimsenmesi ve başka bir zihniyete uyarılmaya çalışılması, o değeri bozacağı gibi aktarılan zihniyetin bozulmasına da neden olur.

Zihniyetler arasındaki doku uyuşmazlığı algılamayı ve anlam vermeyi olumsuz etkiler.
“Sosyal kültürel dünyamız kognitif, normatif ve maddi yönlerden oluşan bir yapıdır. Zihniyet bu yapılardan kognitif olanı oluşturmaktadır.” Bu yapının öğeleri birbirlerinden farklı olsalar da iç içe oluşumlardır. Biri diğerinde kendi temelini veya yansımasını bulabilmektedir. Zihniyet, kognitif yapıyı oluşturmasına rağmen inanç, düşünce, sanat, siyasi, ekonomik v.b. alanlarda yansıması görülen bir öğedir. Maddi ve manevi her alanın bir şekilde zihniyetle ilişkisi vardır.

“Sosyal kültürel dünyamız kognitif**, normatif ve maddi yönlerden oluşan bir yapıdır. Zihniyet bu yapılardan kognitif olanı oluşturmaktadır.” Bu yapının öğeleri birbirlerinden farklı olsalar da iç içe oluşumlardır. Biri diğerinde kendi temelini veya yansımasını bulabilmektedir. Zihniyet, kognitif yapıyı oluşturmasına rağmen inanç, düşünce, sanat, siyasi, ekonomik v.b. alanlarda yansıması görülen bir öğedir. Maddi ve manevi her alanın bir şekilde zihniyetle ilişkisi vardır.

Toplumsal anlamda zihniyet, kültürlerin insana ve doğaya bakış tarzıdır. Dünya görüşü, çağın anlayışı ve kültürü karşılayan zihniyet, aynı zamanda farklılıkları veya benzerlikleri sağlayan şeydir. Ahlak ve kültürle ciddi bağlantıları olmakla birlikte onlarla özdeş değildir. Daha ziyade “içsel bir duyuş ve inanış” olan ahlaka karşın zihniyet bir yaşam tarzıdır. Zihniyet, hareket ve davranışlara yön veren kural, kaide ve ölçüdür. Değer hükümleri, tercih ve eğilimler toplamıdır. Toplumun dini, ahlaki, ekonomik, sosyal, siyasal şartların bileşkesinde oluşan ve insanın insan, toplum ve doğaya karşı genel bir bakış tarzıdır. Pek çok değişkenin bileşkesinde ortaya çıkan bir olgudur.

Her kavramın kendine özgü bir anlam dünyası vardır. Dışarıdan belli bir forma dahil olan şey o forma göre şekil alır. Yani forma göre anlam kazanır. Özellikle düşünsel ve toplumsal olgular, başka bir forma uygulandıkları zaman o zihniyetin formuna göre anlam değişikliğine uğrarlar. Soyut, rasyonel, teolojik ve sosyal bilimlere konu olan anlayış ve yorumların tamamı zihinde oluşan zihniyet formuna göre anlam kazanır.
Düşünürlerin, filozofların, entelektüellerin ana malzemesi insan zihnidir. Amaç zihne bir form kazandırarak belli bir zihniyet oluşturmaktır.

Her zihniyet, değişmezlerini, zihniyetinin temeli, ana belirleyicisi olarak görür. Bu sabiteler zihniyetlerin kumanda merkezini oluştururlar. Bir zihniyetin sabitesini oluşturan öğelerden birisinin değişmesi demek o zihniyetin değişmesi veya bozulması demektir.

Çağımızın hakim zihniyetinin kumanda merkezinde rasyonellik yer almaktadır.
Bir zihniyetin kendisi kabul edilmeden ona ait temel bir değerin veya onu oluşturan bir öğenin benimsenmesi; ya o değerin veya öğenin gerçek anlamını yitirmesi demek olur ya da zihniyet değişikliği ve dönüşümü süreci başlamış olur. Hiçbir görüş ve düşünce kaynaklandığı veya şekillendiği zihniyetten ayrı düşünülemez. Zihniyetler, düşünceye şekil ve anlam veren kalıplardır.

Nasıl ki her iklimin bir bitki örtüsü varsa ve bitki örtüsü için iklim neyse düşünce ve görüş için de zihniyet odur.
İnsan etkilenme özelliğine sahip bir varlık olarak yaratılmıştır. Zihin de ilişkide olduğu her şeyle bir etkileşim durumu yaşar. Özellikle kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal ilişkinin zihniyetin oluşumunda çok önemli etkisi bulunmaktadır. Bu etkileşimlerle zihnin mevcut formu değişerek yeni bir form kazanabilir.

Ancak yine de zihniyetin toplumsal anlamda değişim ve dönüşümü oldukça zordur. Çünkü insan yapı olarak kolay kolay kabullerinden vazgeçmez. Ayrıca değişim ve dönüşümün hakim kültürle çok önemli bağlantıları vardır. Hakim kültür, genellikle toplumun seçkinleri tarafından şekillendirildiğinden aynı zamanda bu seçkinlerin desteğine ve korumasına da sahiptir. Zihniyet yapı olarak salt bilgi aktarımıyla değişmeye yatkın değildir. Aksine güçlü bir statükocu yapıya sahiptir. Kolay kolay değişmez. Değişim ve dönüşümlerin çok uzun süreçlere bağlı olarak gerçekleşmesi bunun en iyi göstergesidir. Bir zihniyetin toplumsallaşması, diğer bir ifade ile toplumun ortak bir zihniyete kavuşması, fertlerdeki tek tek değişikliğin gerçekleşmesi ile olabilmektedir. Ve bu nasıl uzun bir süreç gerektiriyorsa yerleşik zihniyeti değiştirmek de aynı sürecin tersten işleyişiyle mümkündür. Kimi zihniyet değişikliklerinin yüzyıllar sürdüğü bilinmektedir. Avrupa aydınlanması örneğindeki gibi… Bu bakımdan yerleşik zihniyetin yapı değişikliğinin özünde taşıdığı bu güçlük hakim düşüncenin işini kolaylaştıran bir unsurdur.

Her zihniyet gelişmelere göre kendini değiştirme refleksine sahip olmalıdır. Bunu başaramayan; gelişme ve yeniliğe öncülük edemeyen zihniyetin toplumsal gücünü koruması, hatta varlığını sürdürebilmesi dahi çok güçleşir. Varlık ve etki alanı giderek daralacağından tarihle birlikte o da tarih olur.

Zihniyetler toplumun paradigmasını oluşturan aydınlar ve toplumu yönetenler tarafından temsil edilirler. Aydınlar ve yöneticilere göre hayat bir okul, halk da eğitilmesi ve öğretilmesi gereken öğrencilerden oluşmaktadır. Zihniyeti ne olursa olsun bütün toplumlarda bu böyledir. Üsten alta doğru bir etkileşim ve buna bağlı olarak da altta değişim ve oluşum gerçekleşmektedir.

Doğru mantıkla düşünmek en az bilgi kadar önemlidir. Bilginin doğru kurgulanması diğer bir deyimle işin mantığının kavranması, yani zihniyetin doğru olması öncelik bakımından en önemli faktördür.

Zihniyet
Birgül Çelebi

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz