Pir Sultan Abdal’ın, kendisini öbür halk şairlerinden ayıran çok önemli bir özelliği vardır: Onun şiirinde çağdaş imge anlayışına hiç uzak düşmeyen bir söz gelişimine tanık oluyoruz. Pir Sultan Abdal’da düşünce bir yerde değişim geçirerek –çıldırarak da diyebiliriz– duygu haline, coşku haline gelebilmektedir.
En çok etkisi altında kaldığı Hatayi’den de bu yönüyle ayrılır. Gerçekten özgün ve önemli bir şair olan Hatayi’nin şiiri, kuruluş ve seçme yönünden Tasavvuf şiirinin bazı özelliklerini de taşımaktadır. Bu özelliklerin Hatayi’ye Yunus Emre’den geçerek geldiğini söyleyebiliriz.
Aslında Yunus Emre’nin Hatayi üstündeki etkisi, Pir Sultan Abdal üstünde olandan daha belirgindir. Zaten, halk şairleri içinde Yunus Emre etkisi en çok Hacı Bayram Veli’de, Eşrefoğlu’nda ve Hatayi’de görülmektedir. Bir de Muhyiddin Abdal’da. Elbet, bu etkinin daha çok dilin kullanılışı ve şiirsel yapının kuruluşu yönünde olduğunu açıklamaya gerek yok.
Pir Sultan Abdal ortaya çıktıktan sonra, öbür halk şairleri üstünde Yunus Emre etkisi giderek azalıyor, hatta bir yerde bitiyor. Bu kez Anadolu şiirinde Pir Sultan şiiri ve soluğu başlıyor. Bu yargıyı kanıtlayacak, hiç değilse destekleyecek yüzlerce örnek gösterilebilir. Karacaoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın demelerinden nice yararlandığını biliyoruz. Köroğlu için de aynı sözü söyleyemez miyiz? Ya Dadaloğlu? Dadaloğlu’nda başka bir şey var: Onun şiirinde Pir Sultan Abdal’ın ve Köroğlu’nun şiirsel olanakları birleşmiş, tek ses haline gelerek akmaya başlamış gibidir. Sanırım, Pir Sultan’ın şiirleri ortaya çıktıkça Dadaloğlu eskisi kadar özgün bir şair olarak anılmamaya başlayacaktır. Dadaloğlu çok önemli bir halk şairi kuşkusuz. Ayrı bir tavrı, yalnız kendisiyle açıklanabilecek bir anlatımı da var. Ama çok şeyini Pir Sultan Abdal’dan devşirdiği de muhakkak.
Yunus Emre’den, Pir Sultan Abdal’dan sonra XVIII. yüzyıldan itibaren, Halk şiirine bir de Karacaoğlan kıvamı gelecektir. Zaten Halk şiirinin en önemli dorukları bu üçüdür. Gün geçtikçe daha iyi anlaşılıyor bu.
XIII., XIV., XV. yüzyıllar Yunus Emre’nindir.
XVI., XVII., XVIII., hatta XIX. yüzyıllara Pir Sultan’ın şiiri hâkimdir.
Ayrıca Karacaoğlan şiiri de XVII. XVIII. ve XIX. yüzyıllarda etkilerini dağıtarak sürer.
Ancak, bu üç büyük şair arasında, şöyle bir ayrım var: Yunus Emre ve Pir Sultan Abdal doğurgan şairlerdir. Karacaoğlan ise, çok seçken bir tavırla halk duyarlılığını çeşitli köklerden devşirmeye yönelir.
Yunus Emre etkisi, demin de belirttiğim gibi Hatayi’de, Hacı Bayram Veli’de, Eşrefoğlu’nda, Muhyiddin Abdal’da görülüyor. Karacaoğlan’da kendi sesinin yanı sıra bir de Pir Sultan sesi var. Dadaloğlu’nda ise Pir Sultan Abdal ile Köroğlu birleşiyor.
Nedense bizim edebiyatımızın son yarım yüzyılında Pir Sultan Abdal bazı yazarlarca kenara itilmiştir. Önemi daha çok son on beş yıl içinde kabul edilmeye başlanmıştır. Sözgelimi Rauf Mutluay onu Karacaoğlan kadar özgün görmüyor. Geçenlerde de sözünü etmiştim, Yaşar Nabi Nayır, Başlangıcından Bugüne Türk Şiiri adlı güldestesinde Halk şiiri bölümüne yirmi beş şair aldığı halde (bunların içinde Mecnuni, Mesleki, Siyahi, Zülaloğlu gibi yine de ikinci sınıf sayılabilecek şairler var), Pir Sultan Abdal’a yer vermemiştir.
Oysa Pir Sultan Abdal kendisini bugünkü şiirle de pekiştirebilen, doğrulayan halk şairlerinin en önündedir.
Cemal Süreya
Günübirlikler