Bir Anadolu Hümanisti Mevlana: Ayrılık üzerine değil, kavuşma üzerinedir sözümüz bizim…”

121

Mevlana Radi fişRadi Fiş
”Celaleddin’in müridleri, kendilerinden biri öldü mü, cenazeyi sema ederek, neyler çalıp besteler okuyarak kaldırıyorlardı; cenazenin önünde de imamlar, hafızlar değil, sazendeler, hanendeler gidiyordu. Çünkü cenazenin önünde giden imam, ölünün müslüman olduğuna tanıklık ederdi; sazendeler ve hanendelerse, onun müslümanlığından başka bir de aşık olduğuna tanıklık ederlerdi ve herkesin bildiği gibi aşıklar ölmezlerdi.
Ayrılık üzerine değil, kavuşma üzerinedir sözümüz bizim…”

Şair Nazım Hikmet üzerine yaptığı çalışmaların yanısıra Ben de Halimce Bedreddinem adlı romanıyla da tanınan ünlü Rus Türkolog Radi Fiş, bu kez Mevlana’nın öyküsünü anlatıyor.

Mevlâna, ünü Anadolu topraklarını aşıp tüm dünyaya yayılmış bir filozof ve şairdir. Altı kitaplık destanı Mesnevi dünyanın pek çok diline çevrilmiştir. O, Yunanistan´dan İran ve Hindistan´a uzanan muazzam bir coğrafyayı kapsayan çok renkli bir düşünce dünyasının yaratılarını diyalektik biçimde özümsemiş hümanist bir Doğulu bilgedir. Ne var ki, yedi yüzyıl boyunca, fikirleri ve şiirlerindeki bu hümanist-isyancı öz, resmi din ideolojilerinin damgasını taşıyan yorumlarla gözlerden gizlenmiştir. Gerçekte Mevlâna, “İnsan yüreğinin mucizeleri”nden başka bir mucizeye inanmamış; dogmaların boyunduruğuna karşı, insan ruhunun özgürlüğünü öne çıkarmıştır. Dinsel çelişkilerin en yüksek olduğu Haçlı Seferleri döneminde din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin bütün insanların eşit olduğunu, insanın yüceliğini savunmuştur. Radi Fiş, Ben de Halimce Bedreddinem romanında Bedreddin´i anlattığı gibi bu kitabında da tarihsel hakikate bağlı kalarak Mevlâna´nın hayatını roman formu içinde sunuyor. Yirmi yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitapta, insancıl, eşitlikçi ve özgürlükçü gerçek Mevlâna anlatılıyor.

Radi Fiş, yaklaşık 20 yıllık çalışmasının bir ürünü olan bu kitapta Mevlana’nın yaşamını roman kurgusu içinde anlatıyor.*

Sennur Sezer: “Mevlana’yı değişik gözle görmek…”

Radi Fiş artık yaşamıyor. Onu Türk okuru Nâzım’ın Çilesi, Ben de Halimce Bedreddinim ve Mevlana kitaplarından tanıyor. Türkçe’den Rusça’ya çevirdiği kitapların listesini çıkarmak biraz uzun sürebilir. Nâzım’ın çalışmalarına yardım ettiğini ya da çevresinde olduğunu biliyorum. Bedreddin ve Mevlana için araştırmalarının uzun sürdüğünü Balkanlar’da Şeyh Bedreddin’in Orta Asya ve Konya’da Mevlana’nın izlerini aradığını da.
Sosyalist bir yazar ve araştırmacının Bedreddin’i araştırmasını anlamak zor değil. Ancak ülkemizde daha çok mistik yanları ve dinsel hoşgörüsüyle tanınan/tanıtılan Mevlana için neden bir sosyalist çalışma yapar’
Bu sorunun yanıtını almak için kitabı okumak gerekli. Öncelikle belirtmek gerekli Radi Fiş’in Mevlana’sı bir mistik değil bir şair ve felsefeci.
Üstelik çevresiyle sınıfsal ayrımı gözetmeyen bir ilişkisi var. Bu ilişkiyi Radi Fiş kitaplarla öğrendikleriyle yetinmeyip dervişlerin bedensel ve psikolojik eğitimiyle açıklıyor. Lağım temizlemek, çarşıda ve şehrin eğlence bölgelerinde dilenmek ona yoksullarla zenginlerin davranış farklarını gösteriyor.
Bu öğretimden önce de egemenlerin ‘kıtlığın son bulması için dua etmesi önerisini geri çeviren, depolar buğdayla doluyken böyle bir isteğin utanmazca olduğunu söyleyebilen bir insandır Mevlana Celaleddin Rumi. Asıl adından çok, bir saygı seslenişi çağrısı olan Mevlana (Efendimiz) diye anımsanıp anılan kişi, ‘Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde arama/Âriflerin gönüllerindedir mezarımız bizim’
Yaşadığı dönemin bitmez çatışmaları ve savaşları arasında bir sığınak gibi. Kuşkusuz günümüzün huzursuz ve acımasız koşulları onun önemini arttırıyor. Çağdaşı Yunus gibi bir halk adamı değil. Ama o dönemin emekçilerinin önemli örgütü loncalarla önemli ilişkiler kurmuş bir aydın.
İdeolojinin bütün öğeleri
Mevlana denince Farsça ‘bazâ bazâ’ diye başlayan Türkçe’ye ‘Gel beri gel beri ki’ diye başlayan ve bütün dinlerin inananlarını eşit gören şiiri hatırlanır. Yıllar önce bu şiirin Mevlana’dan yüz yıl kadar önce yazıldığı söylenmiş, yazılmış, kanıtlanmıştı. Ama Mevlana’ya öyle yakışmıştı ki bu dizeler bilimsel kanıtlar işe yaramadı. Belki günümüz insanının sorusu, bunca eşitlikten, emekten yana olan kişilerin (Mevlana, Bedreddin, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal) neden dinsel bir tavır taşıdıkları olabilir. Bu soruyu Radi Fiş şöyle yanıtlıyor:
‘Ortaçağ, felsefeden hukuk ve politikaya kadar ideolojinin bütün öğelerini teoloji içinde birleştiriyor, bunların hepsini teolojinin alt dallarına dönüştürüyordu. Halk yığınlarının duyguları yalnızca dinsel gıdalarla beslenmişti. Bu yüzden de kitlelere kendi çıkarlarını, dinsel giysiler altında göstermek zorunluluğu vardı.’ Elbet bu zorunluluk bu aydınlanmacıların aleyhine de kullanılmıştır. Ölümünden sonra onlara yaşam öyküleri uydurulmuş, mucizelere inanmayan bu kişiler mucizeler gösteren din uluları, ermiş kişiler haline getirilmişlerdir. Mevlana’nın da ‘kimi adet ve alışkanlıkları, dansları, giyim kuşam biçimi, hatta yazdığı şiirleri, adeta dinsel bir kutsallık verilerek, ayin havasına büründürülerek dogma haline getirilmiştir.’
Dinsel fanatizmden almak için
Üstelik ırkçılığın, dinsel fanatizmin azdığı/coştuğu günlerde Mevlana’yı da bir süredir bu malzeme edilmeye çalışıldığı dinsel fanatizmin elinden almamız gerekli. Bunun için onun hayat hikâyesini ve şiirlerini okumamız gerek. Unutmamamız gerekir ki ‘Ozanın düşüncelerine giydirdiği dinsel giysileri alabildiğine sömüren gerici din adamları, onun en hümanist düşüncelerle dolu şiirlerini bile inanılmaz bir yobazlıkla yorumlamışlardır.’ İşte bu yüzden yansız, aydın kişilerin yorumları gerekli. Günümüz gençleri için Radi Fiş’in yazdığı yaşam öyküsünü A. Kadir’in Türkçeleştirdiği şiirlerle bütünlemek pek de zor olmasa gerek.
‘Dünle beraber gitti ne varsa düne dair cancağızım/ Artık yeni şeyler söylemek lâzım’ dizesini öğrenmeleri yararlı da olur.**

Kendi kaleminden Radi Fiş:
“1924′te Leningrad’da doğdum. Babam da yazardı. 1935′te ailemle birlikte Moskova’ya gittik. 1941′de okulu bitirdim. Aynı yıl İkinci Dünya Savaşı başladı. Gönüllü olarak orduya yazıldım. Finlandiya cephesinde çarpışırken yaralandım, altı ay kadar hastanede kaldım. Oradan çıktıktan sonra Şarkiyat Enstitüsü’nün Çince bölümüne girmek istedim, yer yokmuş; Türkçe şubesine girdim, isabet olmuş. 1944′ten beri Türk edebiyatı ile uğraştım, Nâzım Hikmet’le dost oldum. Sabahattin Ali, Melih Cevdet Anday, Orhan Veli’nin şiirlerini Rusçaya çevirdim. İkinci mesleğim gemicilik. Gemiyle Küba’ya kadar gittim. Yük gemisinde ikinci kaptan olarak çalıştım.”

Kitabın Künyesi
Bir Anadolu Hümanisti Mevlana
Yazar: Radi Fiş
Yayınevi: Evrensel Basım Yayın
Çeviren: Mazlum Beyhan
Basım Tarihi : 04 – 2005
Sayfa Sayısı: 286 sayfa

*Kitabın tanıtım metninden
** Sennur Sezer : “Mevlana’yı değişik gözle görmek…”  25 Nisan 2005

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz