Sevgili Yunanlı okurlarım,
Yunancada çıkan ilk kitabıma bir önsöz yazmak istedim. İsteğimin nedeni şu: Yunancaya çevrilen bu öykülerimin, iki halk arasındaki ilişkilerin dostluğa dönüşmesine aracı olması. Uzaklarda bulunan ve bize yabancı olan uluslarla dostluk kurmayı istemeden çok daha önce komşu uluslarla barış ve kardeşlik havası içinde yaşamayı istememiz daha uygun olur inancındayım.
Şu noktaya özellikle dikkat etmeliyiz: Türklerle Yunanlılar arasındaki düşmanlık, halklarımızdan kaynaklanmamaktadır. Yabancı baskılar ve iki ulusun yararlarına ters düşen kimi etkiler sonucu savaşa sürüklendik. Bugünkü tarih kitapları gerçekleri gizlemeyi yeğlemektedirler. Ne ki tarihsel gerçek, sonuna dek gizlenemez.
Bugün, elli yaşımdayım. Yaşımı açıklamamın bir nedeni var. Çocukluk yıllarım, Türk – Yunan çatışmasının en zor döneminde geçmiştir. Yedi – sekiz yaşlarında olduğum sıralarda, Yunan bayrağının renkleri olan mavi-beyaz gömlek ya da fanila giymemiz kınanırdı. Ben yaştaki Yunanlı çocukların da Türk bayrağının kırmızı -beyaz renklerine alerjileri vardı.
Neden çocukluk yıllarımız mavi – beyaz ve kırmızı – beyaza karşı’ düşmanca duygularla geçti? Bu sorulan derinlemesine düşünürsek, dışardan, bize yabancı güçlerce, sinsice zorlandığımız çatışmaların nedenini anlayabiliriz.
Bugün şunu itiraf ederim ki, çocukluk yıllarımda Yunan bayrağının renklerine olan düşmanlıktan utanç duyuyorum. Bayrağımızın renklerine çocukluk yıllarında alerji duyan Yunanlı düşünürlerin de bu duyguları için utanç duyduklarını bilirim. Bu olayları bildiğimize göre, uyanmamız, uluslarımız arasındaki düşmanlıkların kendi içimizden kaynaklanmadığını anlamamız gerekir.
Ben çocukken, Heybeliada’da otururduk. Orada, Rum mahalleleri de vardı. Biz, Türk çocukları, o yaştan beri, değnekler, sopalar, taşlarla silahlanarak, Rum mahallelerine saldırır, Rum çocuklarını döverdik. Sanıyorum, aynı savaş oyununu Rum çocukları da Türk çocuklarına karşı oynardı.
Bu çocuk oyunları, kırk yıl geride kaldı. Bundan bir ay kadar önce, iki küçük oğlum, eve ter içinde geldiler. Biri sekiz, öbürü dokuz yaşında. Soluk soluğa olmalarının nedenini sordum, «Rum çocuklarıyla çatıştık,» dediler.
Çocukluk yıllarımı anımsadım ve gözlerim yaşardı. Çocukluk yıllarımızdaki düşmanlık duygusunu, aradan kırk yıl geçmesine karşın, çocuklarımızın yüreğinden silip atamadık.
Tarihsel olaylar, insanları hem dost hem düşman yapabilir. Ama biz, uluslarımızı dostluğa götürecek tarihsel olayları görmek, ayırmak zorundayız. İki komşu ülkenin, barış içinde kardeşçe yaşamaları gerektiği çok kez söylenmiştir. Ne ki ben, umutlarımı politikacılara bağlayamam. Uluslarımız arasındaki gerçek dostluk bağlarını ancak yazarlarla sanatçılar pekiştirebilir.
Birbirlerini tanımayan insanlar ancak düşman olur. Dost olabilmeleri için birbirlerini tanımaları gerekir. Politikacıların nutukları, uluslarımızın birbirlerini tanımalarını sağlayamaz. Bu, ancak düşünürlerin yapıtlarıyla ba-şarılabilir.
İkinci Dünya Savaşı’nda ve sonraki yıllarda, büyük yararlıklar gösteren Yunan ulusuna saygım büyüktür. İkinci Dünya Savaşı sırasında subaydım. Bir gün, Genel Kurmay Başkanlığımızdan gizli bir bildiri gönderilmişti. Bu bildiride, büyük devletlerden birinin, Yunanistan’a savaş gereçleri, tank ve uçak vadettiği, ancak sözünde durmadığı, Yunan Ordusunun eski ve yetersiz savaş araçlarıyla faşist saldırılarına karşı kendini savunamaz duruma getirildiği yazılıydı.
Aynı dönemde bu büyük Güç, çeşitli nedenler ileri sürerek, Türkiye’yi de savaşa sokmak istemiştir.
Yunan Ordusunun, yetersizliğine karşın, faşistlerle Nazilere karşı yaptığı kahramanca savaşı unutmuyoruz.
Genel Kurmayımızın başka bir gizli bildirisinde şunlar yazılıydı: İki düşman uçak filosu, Yunan mevzilerini sürekli olarak bombalamaktadır. Yunan uçakları yetersizdir. Bir Yunanlı pilot, eski model uçağına atlamış ve havalanarak düşman filolarının arasına dalmıştır. Düşman uçakları eski model ve yetersiz Yunan uçağını kurşunlarla kalbura çevirmişlerdir. Ancak yaralı Yunanlı pilot, uçağını düşman uçaklarının üzerine çıkarmış ve üç düşman uçağını çarparak düşürdükten sonra uçağı ile yere çakılmıştır. Bu, günümüz insanının, zamanın tekniğine karşı verdiği savaştır. Türk ulusu, Kurtuluş Savaşı sırasında, buna benzer çok örnek vermiştir.
Yunan ulusu, İkinci Dünya Savaşında ve daha sonra, yurdunun özgürlüğü ve ulusal bağımsızlığı için kahramanca sav aşarak kanını dökmüştür. Bu kahramanlığı Türkler, dünyadaki bütün uluslardan daha iyi değerlendirir. Çünkü kendisi de Kurtuluş Savaşı sırasında, emperyalizme karşı savaşmıştır.
Politik durumlar, sürekli değişir. Hükümetler gelip geçicidir. Ama uluslar kalıcıdır, ölümsüzdür. ‘ Tarih, bugünkü insanların mutluluğu için çalışmaktadır.
İnsanların gülmeleri, gülerken de düşünmeleri için yazdığım bu öykülerim, Türk ve Yunan ulusları arasındaki dostluğu perçinleştirebilir. Bu öyküler, halklarımızın bir-birlerini tanımalarında yardımcı olursa, bu bana gerçekten büyük bir mutluluk verecektir.
Yunancada çıkan bu ilk kitabımın, bir defne dalı olmasını ve her bir güler yüzlü yaprağının, Anadolu’dan Yunanistan’a dek yayılmasını dilerim. Şuna inanıyorum ki, ilerici Yunanlı düşünürlerin çoğunluğu bu görüşümü benimseyeceklerdir.
Türk ulusu, Yunan ulusunu ve ilerici düşünürlerini selamlar.
Aziz Nesin
Ah Biz Ödlek Aydınlar