‘Altın Ayı’ Ödülü alan Semih Kaplanoğlu: “Hem bekliyordum, hem beklemiyordum”

Semih Kaplanoğlu’nun yönettiği ‘Bal’, dünyanın en prestijli festivallerinden Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı’yı kazandı. Ödülünü jüri başkanı Werner Herzog’un elinden alan Kaplanoğlu, ‘Bal’ filmini Çamlıhemşin’de çektiğini hatırlatan Semih Kaplanoğlu, “Çamlıhemşin bir doğa harikası. Şimdi orada barajlar yapılmaya çalışılıyor. Umarım bu ödül oranın korunmasına yardımcı olur. Bora Alataş da size Çamlıhemşin’den selam gönderiyor ve teşekkürlerini iletiyor” dedi. Radikal Gazetesi’nin eski köşe yazarlarından Semih Kaplanoğlu, ‘Yumurta’yla başlayıp ‘Süt’le devam ettiği Yusuf üçlemesinin son filmi ‘Bal’da Yusuf’un çocukluğuna gidiyor ve Yusuf’un babasıyla ilişkisini ve doğayı keşfedişini anlatıyordu.
‘Bal’ ayrıca Kiliseler Birliği Ekümenik Jüri Ödülü’nün de sahibi oldu. Saarland eyaletinin Berlin temsilciliğinde düzenlenen ödül töreninde konuşan Kaplanoğlu, filmini manevi aşkla yaptığını belirterek “Bu ödülü tüm kalbimle alıyorum” dedi. Ödül töreninin açılış konuşmasını yapan festival başkanı Dieter Kosslick ise, Berlinale’de bu yılki gözlemlerini anlatarak, “En güzel anılarımdan biri, ‘Bal’ filminde oynayan küçük Bora’nın bana, ‘Ben de sana sarılmak istiyorum’ demesi oldu. Çok duygulandım” diye konuştu.
Festivalde en iyi yönetmen ödülü ‘The Ghost Writer’la Roman Polanski’nin olurken jüri özel ödülünü Romanya yapımı ‘If I Want to Whistle, I Whistle’ kazandı. 2. Dünya Savaşında geçen Japon yapımı ‘Caterpillar’daki rolüyle Shinobu Terajima en iyi kadın oyuncu, Rus filmi
‘How I Ended This Summer’la Grigori Dobrygin ile Sergei Puskepalis en iyi erkek oyuncu seçildi.


Bal film Fragmanı

60. Berlin Film Festivali Berlinale’de en büyük ödül olan “Altın Ayı” ödülünü kazanan “Bal” filminin yönetmeni Semih Kaplanoğlu, “Bu, kişisel olarak benim ve Türk sineması için önemli bir başarı” dedi.
Kaplanoğlu, Berlinale çerçevesinde düzenlenen basın toplantısında yaptığı konuşmada, “Umarım bu başarımız Türk sinemasını olumlu yönde etkiler ve daha iyi filmler yapılması olanağı sağlar” diye konuştu.
Film ekibinin çok zor şartlar altında çekim yaptığını belirten Kaplanoğlu, “Film ekibi, inanılmaz zor şartlarda büyük bir özveri ile büyük bir aşk ile büyük bir öz güven ile bu filmi yapmak için çaba harcadı” dedi.
“Ekonomik anlamda çok zor şartlar altında film çekiyoruz” diyen Kaplanoğlu, kendilerine desteğin az olduğunu, ancak Almanya’dan da destek aldıklarını, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin kendilerine destek olduğunu kaydetti.
Filmi çektiği yöreyi de manzara, doğa ve sesler güzel bir ahenk yarattığı için sevdiğini, yöre insanının da kendilerine çok sıcak davrandığını ve kendilerini hiç yalnız bırakmadığını ifade eden Kaplanoğlu, küçük oyuncu Bora Altaş’a da teşekkür ederek, filmin bu kadar iyi olmasını ona borçlu olduklarını ve bu başarının kendisini olumsuz yönde etkilememesini ümit ettiğini söyledi.
Türkiye’de sinemaların her zaman belirli filmlere ayrılmış durumda olduğunu ve fazla izleyici çekmediği gerekçesi ile bazı değerli yönetmenlerin filmlerinin gösterilmediğini savunan Kaplanoğlu, “Umarım bu ödülden sonra bu filmlerin izleyicileri artar. Bu film böyle bir misyonu üstlenirse çok önemli bir iş yapmış olacak” diye konuştu.

Kaplanoğlu, A.A muhabirine yaptığı açıklamada da çok mutlu olduğunu söyledi, ödülü kazanmayı bekleyip beklemediği sorusuna karşılık, “Hem bekliyordum, hem beklemiyordum, herkes gibi. Müthiş bir ekip ile çalıştım. Bana destek olan herkese teşekkür ediyorum. Türk sineması çok daha iyi olacak” dedi.

“Çok iyi bir film yaptığımızı biliyordum. Film ekibine, oyunculara inanıyordum, Semih’e de çok güveniyordum. Onu tanıdığımda henüz ilk filmini yapmamıştı. Filmlerin çekiminde birlikteydik. Çok şey öğrendik, çok şey paylaştık. Çok emek sarf ettik. Aynı zamanda filmin yapımcısıyız. Tüm hayatımızı bir sermaye olarak filme yatırıyoruz. Ödülün maddi bir getirisi yok, ancak bize açacağı ufuklar var. Bu açıdan bizim için çok kıymetli.”
Ödülü kazanacaklarını hissedip hissetmediği şeklindeki bir soruya karşılık da Leyla Kaplanoğlu, şunları söyledi:
“İçimde iyi bir his vardı. Ancak bu duygunun adresi ’Altın Ayı’ değildi. Yani bunu düşünmemiştim, ancak içimde hep bir his, bir heyecan vardı. Hep, bir şeyler iyi olacak diye düşünüyordum, çünkü biz buraya gelmeden önce de herkes bize ’İçime doğuyor, bir şey olacak’ falan diye söylüyordu bize. Belki onun da etkisi olabilir. Benim de içime bir şey doğuyordu. Ancak bu kadarını düşünmüyordum. Gerçekten inanılmaz oldu benim için.”
Leyla Kaplanoğlu, ayrıca oyuncuların vize süresinin az olduğunu, bu nedenle Türkiye’ye döndüğünü belirterek, “Ancak böyle bir şey yaşayacağımızı bilsek onları geri getirtirdik” dedi. (aa)

ÜÇLEMENİN HER FİLMİ FESTİVALLERDE GÖSTERİLDİ

Semih Kaplanoğlu’nun ’Yumurta’yla başlayıp ‘Süt’le devam ettiği Yusuf Üçlemesi’nin son filmi ’Bal’, dünyanın en prestijli sinema etkinliklerinden Berlin Film Festivali’nin ana yarışma bölümüne kabul edilmesiyle sinema dünyasında heyecan yaratmıştı. Üçlemenin ilk filmi Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilmiş, ikinci film ’Süt’ ise Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışmıştı.

Üçlemenin ilk iki filmini Ege’de çeken Kaplanoğlu, ‘Bal’ için Karadeniz’i, Türkiye’de kara kovan denilen doğal balın en iyi yetiştiği yerlerin başında gelen Rize Çamlıhemşin’i tercih etmiş. Kaplanoğlu, Çamlıhemşin’i tercih etme sebebini Radikal Gazetesi’ne “Bolu’dan Toroslar’a kadar Türkiye’nin pek çok yerinde mekan aradım, ama hiçbiri Rize Çamlıhemşin’deki yoğunluğu ve güzelliği taşımıyordu, o yüzden burayı seçtim. Çocukluğa dair izler, doğayla iç içelik, bu coğrafyada çok var” demişti.

SEMİH KAPLANOĞLU KİMDİR?

Semih Kaplanoğlu, 1963 yılında İzmir’de doğdu. 1984 yılında, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü’nden mezun oldu.
Kariyerine Güzel Sanatlar Saatchi&Saatchi ve Young&Rubicam reklam şirketlerinde reklam yazarı olarak başladı. Süha Arın’ın yönettiği ödüllü ‘Eski Evler- Eski Ustalar’ ve ‘Mimar Sinan’ belgesellerinde Kamera Asistanı olarak çalıştı. Show TV ve Inter Star televizyon kanalları için prestijli bir çalışma olan ‘Şehnaz Tango’ dizisinin 52 bölümünü yazıp yönetti. Semih Kaplanoğlu’nun ilk filmi ‘Herkes Kendi Evinde’, aldığı birçok ödülün yanısıra yurtiçi ve yurtdışında birçok uluslararası festivale de katıldı.

İkinci uzun metrajlı filmi ‘Meleğin Düşüşü’ uluslararası eleştirmenler ve izleyiciler tarafından daha geniş bir ilgiyle karşılandı. Dünya Prömiyeri 55’nci Berlinale’de yapıldıktan sonra film, halen dünya çapında uluslararası festivallerde yolculuğuna devam ediyor.

FİLM HAKKINDA

“Yusuf (7) ilkokula başlamış, okuma yazma öğrenmektedir. Babası Yakup (35-38) ürkütücü bir ormanın derinliklerinde, yüksek ağaçların üzerine kurulmuş el yapımı kovanlarda üretilen karakovan balcılığıyla uğraşmaktadır. Babasıyla sık sık gittiği orman, Yusuf için gizemli bir yerdir.. Yusuf bir sabah gördüğü rüyayı babasına anlatır. Bu rüya ikisi arasında sonsuza dek kalacak bir sırdır. Aynı gün Yusuf sınıfın önünde öğretmenin verdiği okuma metnini okurken aniden kekelemeye başlar ve arkadaşlarının alay konusu olur.

Yakup, anlaşılmaz bir nedenle soyu hızla tükenen Kafkas arılarının peşinden uzak bir ormana gider. Babasının gidişiyle Yusuf iyice sessizliğe gömülür. Yusuf’un bu hali çay tarlasında çalışan annesi Zehra’yı (28) üzmektedir. Ne kadar uğraşsa da Yusuf’u konuşturamaz.

Günler geçer, Yakup’un gecikmesi Zehra’yı ve Yusuf’u tedirgin eder. Zehra Miraç Kandil’i gecesi için Yusuf’u köyden uzaktaki annaannesine gönderir. Yusuf, orada dinlediği hikayelerdeki peygambere benzettiği babasının mutlaka geri döneceğine inanmaktadır. Ertesi gün Sis Dağı şenliğinde de Yakup’a rastlayamazlar. Babasını aramak için ormanın derinliklerine dalan Yusuf’un gördüğü rüya gerçekleşecek midir?”

YÖNETMENİN NOTU:

“Bal’da beni tahrik eden en önemli sinematografik unsur doğanın bir çocuğun gözünden ele alınacak oluşu. Ormanın çocuk tarafından metaforik algılanışı; özellikle tuhaf sesler, karanlık ve sebebi tam olarak bilinemeyen kıpırtı ve hareketlenmeler, sürtünme ve hışırtılar… Vahşi ormanda gece. Solgun bir ay ışığının ıslak ağaç gövdelerinde ve yapraklarda yarattığı yansımalar, vahşi hayvanların uğultu ve çığlıkları, gece kuşları, aniden çıkan rüzğar, yıldızlar ve bir çocuğun korkularından kurtuluşu.

Gündüzleri durmadan yağan yağmur, ıslaklık. Ormanın kendine özgü zamansallığı, ışığı ve bütün her şeyi sarmalayan ses atmosferi. Yeşilin onlarca değişik tonu ve hareket halindeki sis. Sonu bir yere çıkmayan patikalar, Yüksek ağaçların üzerinde unutulmuş el yapımı kovanlar. Ve aniden ortaya çıkan ve her biri bir azize benzeyen balcılar.

Ormanın kenarında çay bahçeleri, çay tarımı yapan kadınlar. Gençlerin terk ettiği için yanlızca yaşlıların yaşadığı hayalet kasabalar, köyler.
Babanın kaybı ve bu kaybın anne-oğul ilişkisinde yarattığı duygular. Doğanın karşısında hayatın geçiciliği.
Bir dağ köyünün ilkokulunda alfabeyi öğrenmek, çocukların modern dünya ile tek bağlantıları olan televizyonda izledikleri ile içinde bulundukları yaşantının uzlaşmaz farklılıkları.

Babaanneden aktarılan kökene ve maneviyata ilişkin hikaye ve bilgiler, hurafeler, korkutucu öyküler. Ölüme hazırlanan yaşlı kadınla hayata hazırlanan oğlan çocuğununun arasında gidip gelen ve bir türlü birbirine değmeyen konuşmalar, sorular, sessizlikler.”
BAL/EKİBİ:
SENARYO: Semih Kaplanoğlu Orçun Köksal GÖRÜNTÜ YÖNETMEN: Barış Özbiçer SES: Matthias Haeb MİKSAJ: Tobias Fleig SANAT YÖNETMENİ: Naz Erayda GENEL KOORDİNATÖR: Aksel Kamber KURGU: Ayhan Ergürsel Semih Kaplanoğlu Suzan Hande Güneri YÖNETMEN: Semih Kaplanoğlu YAPIMCI: Semih Kaplanoğlu Kaplan Film Yapım ORTAK YAPIMCI: Bettina Brokemper, Johannes Rexin, Heimatfilm, LABARATUAR: ARRI Munich

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz