Zamanımızda toplumsal kapitalizm – Richard Sennett

Gençliğimin, yani elli yıl öncesinin Yeni Sol’unda pek çok aptalca şey vardı ama hareket, bir konuda, yaşından beklenmeyecek kadar öngörülüydü; Port Huron Bildirgesi devlet sosyalizminin içten çökebileceğini önceden gördü. Sosyalizm bürokrasinin ağırlığı altında boğulacaktı.

Kapitalizm devam edecekti; ve sorun da öyle.
Bu sayfalarda göstermeye çalıştığım gibi, büyük bürokrasi insanları hem birleştirip hem de ezebilir. Ordularda bu uzun süredir böyle; Max Weber toplumsal içerme ve otoriteye itaat sağlamak amacındaki ekonomik kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının orduların sosyal yapısını taklit edişine tanıklık etti. Bu askerileşmiş kapitalizmin sırrı, –insanlar kurum içinde bir yaşam anlatısı ve sosyal ilişkiler oluştursun diye yapılandırılan– zamanda yatıyordu. Bireylerin örgütlenmiş zaman için ödediği bedel, özgürlük ya da bireysellik olabiliyordu; “demir kafes” hem hapishane hem de evdi.
1923’den sonra Sovyet imparatorluğunda gelişmekte olan devlet sosyalizmi bu askeri-kapitalist mirası memnuniyetle kabul etti. Kapitalist düşmanın, bürokrasiden çok kârlarda ve piyasalarda yattığını düşündü. Düşmanı gibi imparatorluk da dayanışma ve tâbi kılma ihtiyacı duyuyordu; bürokrasi, sosyalizmin de hem hapishanesi hem evi olmuştu. 1960’larda Yeni Sol’un askeri-kapitalist-sosyalist devi hedef almış olması ironikti, çünkü bu bürokratik zaferle dolu bir on yıldı. Sovyet imparatorluğunun fabrikaları sonunda ekonomik açıdan Batı’daki kardeşleri kadar üretken hale geliyordu. Geriye baktığımızda. XX. yüzyılın ilk altmış yılı, savaş alanında kendini ve her şeyi tahrip eden fakat fabrikada ve devlet dairesinde büyük başarılar kazanan askeri makinenin çağı gibi görünüyor. ABD Başkanı Dwight Eisenhower’ın “askeri-endüstriyel” kompleksten bahsederken çizdiği tablo, silah üreticilerinden daha geniş bir kitleyi ilgilendiriyordu.
Yeni Sol, devin içten ölmesini umdu çünkü dev bir hapishaneydi. Çağdaş tarih bu dileği yerine getirmeye başladı, ne var ki, benim gençliğimdeki radikallerin istediğinin tam aksi yönünde. Geçtiğimiz otuz yıl içinde bürokrasi kendini küresel finansın, teknolojinin, medyanın ve ticaretin ekonomik açıdan ileri sektörlerinde yeniden örgütledi. Parlayıveren bu küresel büyüme pek çok fayda sağlamış olabilir; fakat daha kaliteli bir kurumsal yaşam bunlardan biri değil. Yeni kurumlar, görmüş olduğumuz gibi, ne daha küçük ne de daha demokratik; onun yerine, merkezileşmiş iktidar yeniden biçimlendirildi ve iktidar otoriteden ayrıldı. Kurumlar sadece zayıf bir sadakat doğuruyor, katılımı ve emirlerin dolayımını azaltıyor, düşük ölçülerde enformel güven ve işe yaramazlık konusunda yüksek düzeyde kaygı üretiyor. Kısaltılmış bir kurumsal zaman ilkesi bu toplumsal yozlaşmanın kalbinde yatıyor; başı çekenler, yüzeysel insan ilişkilerinden yararlandı. Aynı kısaltılmış zaman ilkesi, yaşamın seyrini stratejik olarak planlama çabasındaki bireylerin yolunu kaybetmesine neden oldu ve ertelenmiş doyuma dayanan o eski çalışma etiğinin disipliner gücünü azalttı.
Bu, olumsuzların sıralandığı bir liste. Bu kurumsal değişimlerin beraberinde getirdiği olumlular, kurumsal yaşam sığlaşırken bireylerin gelişmesine izin verebilecek benlik özellikleridir. Bu özellikler, bağımlılığın reddi, kişinin potansiyel yeteneğinin ve sahipleniciliği aşma kapasitesinin gelişmesidir. Bu özellikler bizi üretim alanının dışına çıkarıp, refah devletine, eğitim kurumlarına ve tüketime götürür. Çalışma yaşamıyla ilgili yeni reformlar, daha önce altını çizmeye çalıştığım gibi, dar kapsamlı; çoğu insan, Weber’in gayet iyi anlayabileceği koşullar altında çalışmaya devam ediyor. Fakat yeni değerlerin kapsamı geniş. Yeni düzenin getirdiği olumluluklar meritokrasi projesini gerçekleştirme ve ilerici reforma model olma vaadinde bulunuyor.
Yeni Sol’un büyüklük hapishanesi için önerdiği çare kültüreldi. Küçük gruplar içinde yüz yüze yapılan duygusal açıklamalar, daha insani bir düzen doğuracaktır; samimiyet dersleri toplumun bütününe verilecektir. Elbette bunlar genç bir insanın doğal ilgi alanlarıdır; ve elbette hep böyle devam edemez; yetişkinlik gelip çattığında, kişinin öznelliği, olsa olsa, daha kafa karıştırıcı hale gelir. Ve Yeni Sol’un Bismarck’tan ya da askerlik hizmetinden öğrenmiş olabileceği şey, güçlü toplumsal bağların tamamen kişiye bağlı olmayan koşullarda gelişebildiğidir.
Yine de, benim gençliğimdeki hayalperestlerin maddi yaşamı kültürel bir standarda bağlarken yanlış fikre kapıldığını düşünmüyorum. Okurun fark etmiş olabileceği gibi bu taze hayalperestlerden biri de bendim. Yetişkinin “duygusal eğitim”inin normal seyri, gerçekte sürdürüldüğü şekliyle yaşamın, kişinin hayalleriyle ne kadar az uyuşabileceğinin giderek daha fazla kabullenilmesine yol açar. İşçiler ve işleriyle ilgili etnografi beni bu yoldan uzak tuttu. Görüşme yaptığım insanlar, özellikle son on yıldır, fazlasıyla endişeli, huzursuz, değişim kalkanı altında kendi belirsiz yazgılarına çok az boyun eğmiş durumdalar. En çok gereksinim duydukları şey, zihinsel ve duygusal bir çapa; iş, ayrıcalık ve iktidardaki değişimlerin zahmete değer olup olmadığını tartan değerlere gereksinimleri var. Kısacası, bir kültüre ihtiyaçları var.

Richard Sennett
Yeni Kapitalizmin Kültürü

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz