Umut Akar ve ilk albümü ‘Seyir Defteri’: “Ne unutabildik ne de kabullenebildik”

Umut Akar, “Seyir Defteri” ismini verdiği bu ilk albümünde sıla ile gurbet arasında biriktirdiği türküleri söylüyor. Yer yer coşkun yer yer sakin bir müzikal atmosferin hakim olduğu çalışma, Doğu-Batı sentezini başarıyla icra ediyor. Aranjelerini Eylem Pelit’in yaptığı albüm, Viyana-İstanbul arasında kurgulanmış ve İstanbul’da kaydedilmiş. Uzun bir stüdyo süreci sonucu hazırlanan çalışmaya, müzik dünyasının usta isimlerinden Osman Aktaş, Erdem Sökmen, Ertan Tekin, Volkan Öktem, Orçun Çatar gibi müzisyenler de katkıda bulunmuş.



MusicWebTown.com

“Doğudan Batıya Yolculuk” konser kaydını izlemek için tıklayınız

Gurbetin ağırlığı

Gurbetin ne yürünen zaman ne de gidilen uzaklık olduğunu genç ömrüne tecrübe edinmiş. “Gurbet, o hiç kaçamadığımız biziz” diyen Umut Akar, şöyle devam ediyor: “Bu yolculuğumuzda bize yansıyanların arasından bir dönem seçtim. Seyir defterimin satır aralarını karıştırıp yürümeye başladım ve bu yolculuk da kendi seyrini yazdı. Ben sadece birikeni açığa çıkardım, gürül gürül aktı. Okyanusları keşfetmek için terk edilen kıyılarımızın acısını işte o zaman anladım. Şimdi neredeyiz? Buradan nasıl görünür içinden kopup geldiğimiz mecralar? Bütün bunları şarkılarla, melodilerle dile getirmek ne kadar mümkündür bilemiyorum. Ama denedim ve deniyorum da. Çünkü, kırımların ve yıkımların tahribatı hala içimizde. Ne unutabildik ne de kabullenebildik dedelerimizin yüzüne düşen acıları! Kendi dillerinde “artık yeter” çığlıkları karşılığını henüz bulmamış olsa da, biz kayıplarımızı arıyoruz defterin sayfalarında ve Düzgün Baba kerametini göstersin, bu tarih bir daha böyle yazılmasın diye de not düşmek istiyorum.”

‘Yol ehline çok ihtiyaç var’

Bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuluyor yol ehli dervişlere, erenlere ve erkan bilir pirlere. Geleceğe bakarken geleneğin gölgesi düşüyor defterin sayfalarına ve arkaik bir fısıltı dolaşıyor sazın tellerinde: Tarihini ve dilini unutma!.. Onu da unutmuyor Umut ve umut oluyor kendine ve bizlere. Gidip kaybolan bir beyitin peşine düşüyor. Buluyor da. Böylece Dersimli Mela İbrahim’in, 1911 yılında İstanbul’a okumaya giden oğlu Memed Nuri (Dersimi) için yazdığı beyit (Pirim Ali) ilk kez çıkıyor gün yüzüne: “Giriftar oldum bu derde / Alim Alim güzel pirim”.

Hüznün başladığı yeri ve zamanı bilir de insan, nerede, ne zaman biteceğini bilemez bir türlü. Hüzün belki de kalbimizle ölümün kesiştiği bir yerdedir kim bilir! Orada, sancıların kardeş olduğu, aşkın acıyla büyüdüğü, hiç bitmediği yerde. Oturur düşünür insan. Yıkar çaresizliğini ve sonra sorar kendine: Ya umut? Oraya nereden gidilir? Güven duygusunun kaygıya dönüştüğü, inançların tersyüz edildiği, köklerinden koparılmış bir hayatı yaşamanın trajedisi bütün kasvetiyle çöker; “Bülbül figan eyler gülün üstüne”. Bülbülün figan eylediği bir gül misali olan “Seyir Defteri” albümü; sanatçının tüm hayal kırıklıklarının ardında duran bir müjde gibi sevgili ve başarılı. (Ö. G.)

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz