Size tavsiyem odur ki: “Tavsiyelere kulak asmayın” – İsmet Özel

Okumayı ciddiye alan kişiler neden “Ne okumamı tavsiye edersiniz” sorusunu sormazlar? Çünkü kitaplar insanı kitaplara götürür. Kitapların kendileri zenginliklerini ve yetersizliklerini ele verirler. Okumanın rehberi okumaktır.

Yıllar önce bana topluluk içinden bir genç şöyle sormuştu: “Bize ne tavsiye edersiniz?” Ender karşılaştığım bir soru değil bu. Dolayısıyla böyle bir soruya hazırlıklı olmam gerekirdi. Oysa ben bu ve bunun gibi sorulara cevap vermekten hep geri durmaya gayret ederim. Çünkü herkes gibi ben de tavsiye etmenin kolaylığını ve buna mukabil tavsiyenin bedelini ödemenin zorluğunu bilirim. Hele İslâmî hareket söz konusu olduğunda fiiliyatın esas, sözlerin yanıltıcı olduğuna inandığımdan herhangi bir strateji veya taktik sunmanın hafifliğine kendimi bırakmam. Bu mülahazalar tahtında karşımda duran gence: “Tavsiyelere kulak asmayın” dedim. Genç Müslüman benden daha akıllı olduğunu ortaya koyarcasına benim sözümü: “Buna bu tavsiye de dahil” diyerek karşıladı. Madem ben tavsiyelere kulak asılmamasını tavsiye ediyorum, benim tavsiyeme de kulak asılmayabilir; netice itibarı ile belki tavsiyeleri bir kenara bırakmayabiliriz. Ama belli ki bize tavsiyelerin ötesinde bir şeyler lazım.

“Ne okumamı tavsiye edersiniz?” Bu tatsız soru da karşıma çıkıyor. Tatsız diyorum, zira okumayı ciddiye alan kimse böyle bir soru sormaya gerek duymaz. Okumayı ciddiye almamış birinin bu türden bir soruyla kendini ve başkalarını meşgul etmesi hem bezginlik verici, hem de abestir. Ona doktorların hayatından ümit kestikleri hastaya uyguladıkları dieti vermek gerek. Okumayı ciddiye alan kişiler neden “Ne okumamı tavsiye edersiniz” sorusunu sormazlar? Çünkü kitaplar insanı kitaplara götürür. Kitapların kendileri zenginliklerini ve yetersizliklerini ele verirler. Okumanın rehberi okumaktır.
Asıl uyumsuzluk, ne okumak gerektiğini bir yazara sormakta ortaya çıkıyor. Varsayalım ki bir yazara hangi kitapları okumak gerektiğini sorduğunuz ve o da size bir kitap listesi verdi. Baktınız ki o listede o yazarın kendi kitapları yok. Demek ki okunmaya değer şeyler yazdığına inanmayan birine akıl danışmışsınız. Demek ki o kendisi muhtac-ı himmet bir dede. Eğer verilen listede yazarın kitapları varsa, demek ki o yazar henüz okuyucusu bile olmayan insanlarla muhatap olmak gibi tuhaf bir konuma itilmiş.

Görüyorsunuz bu tavsiye meselesi gündelik mantık esas alınarak çözülecek cinsten değil. En doğrusu, gelin birbirimize hakkı tavsiye, sabrı tavsiye edelim demektir; ama kimin tavsiye etmeye ve tavsiye olunmaya liyakat kesbettiğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. İçinde yaşadığımız medeniyetin iliklerine kadar işlemiş olan riyanın hepimizi ne ölçüde etkilediğini bir bileydik ne iyi olurdu! Tavsiyeye layık olmayışımıza hayıflanmaktan fazlası elimizden gelmiyor diye düşünüyorum. En azından kendim için gerçek bu. Emeğimi hüsrana uğramaksızın sarfedebileceğim bir alana çekilmeye ne büyük bir hasret duyduğumu bilen bir Allah’ın kulu var mı ki?

İsmet Özel
Neyi Kaybettiğini Hatırla

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz