Salvador Dali’nin Aşkı Gala ve deneysel kısa filmi Endülüs Köpeği (An Andalusian Dog)

İspanyol sürrealist ressam Salvador Dali eserlerindeki tuhaf ve çarpıcı imgelerle ünlendi. Ressamlığın yanı sıra heykel, fotoğraf ve sinemayla da ilgilendi. 1929’da arkadaşı Luis Buñuel ile beraber çektikleri ‘Bir Endülüs Köpeği’ adlı avangart kısa film, sürrealist sanat çevrelerinde ikiliye büyük şöhret kazandırdı. Aynı yıl ikinci kez Paris’e giden Dalí, burada  sürrealist akımın öncülerinden biri olan Paul Éluard ve karısı Gala tanıştı.  Gala o andan itibaren Dalí’nin ilgisini çekti ve 1929 yazında Dali ile Gala arasında, sonradan evliliğe dönüşecek olan tutkulu bir ilişki başladı.10 Haziran 1982’de Dali’nin çok sevdiği karısı, menajeri, modeli ve ilham perisi Gala hayatını kaybetti zaman Dali yaşama isteğinide yitirdi. Karısının öldüğü ve gömüldüğü Púbol Kalesi’ne yerleşerek  münzevi bir hayat sürmeye başladı. Burada 1983 yılında yaptığı Serçenin Kuyruğu adlı son eseri yaptı. 23 Ocak 1989’da kalp yetmezliğinden öldü ve Figueres’te kendi adını taşıyan müzenin mahzenine gömüldü.

ONLİNE RESİM SERGİSİNE BAK> 

Salvador Dalí’nin eşi ve esin perisi. Asıl adı Elena İvanovna Diakonova’ydı. Hem gizemli hem de sezgileri çok güçlü bir kadındı. Sanatsal ve yaratıcı bir dehayı görür görmez tanıyabilmesi ona çok sayıda entelektüelin ve sanatçının dostluklarını kazandırdı. Yine de bu ilginç kişilik hakkında bilinen pek az şey bulunduğunu kabul etmek gerekir. Vadim ve Nicolai adlı iki ağabeyi ile Lidia adında bir kız kardeşi olduğu, çocukluğunun Moskova’da geçtiği, babasının o henüz on bir yaşındayken öldüğü bilinir. Annesi daha sonra bir avukatla evlenmiş, Gala’nın çok sevdiği bu avukat onun iyi bir eğitim almasında önemli bir rol oynamış. Parlak bir öğrenci olan Gala genç kızlar için açılan M.G. Brukhonenko Akademisinde, orta düzeyde bir not alarak eğitimini tamamladığında, çarlık ona, ilkokul çağındaki çocuklara kendi evlerinde öğretmenlik yapma yetkisi verdi. 1912’de, bir süredir yakasını bırakmayan verem yüzünden durumu iyice kötüleşince ailesi onu tedavi için yurt dışına, İsviçre’deki Clavadel sanatoryumuna yolladı.

Beyzi çehreli karıma Gala, Galuşka, Gradiva diyorum; teninin rengi nedeniyle Oliva diye sesleniyorum; onu çağırmak için Oliveta’nın kısaltılmış hali Olive’i ve ondan türettiğim Oliueta, Oriueta, Buribeta, Buriueteta, Suliueta, Solibubuleta, Oliburibuleta, Ciueta, Liueta gibi çılgınca isimleri kullanıyorum. Ona Lionette dediğim de oluyor; çünkü öfkelendiği zaman Metro-Goldwyn-Mayer’in aslanı gibi kükreyiveriyor.” Gala
(Doğum: Kazan, Rusya, 1894 – Ölüm: Portlligat, Girona, İspanya, 1982)

Burada (daha sonra Paul Éluard adıyla ün kazanacak olan) Eugène Grindel ile tanıştı. Aynı yaşlardaydılar, ikisi de okumayı seviyordu; böylece yakınlaştılar. 1914 yılında tedavileri bitti ve sanatoryumdan taburcu edildiler. Gala Rusya’ya döndü; Éluard ise cepheye, savaşmaya gitti. Kısa bir süre sonra evlenmeye karar verip 1917 yılında da evlendiler. Ertesi yıl Gala’nın tek çocuğu olan kızı Cécile dünyaya geldi. Artık adını değiştirmiş ve ozan olarak epeyce dikkat çekmiş olan Éluard, o sıralarda André Breton, Philippe Soupault, Louis Aragon gibi, gerçeküstücü akımın öncüleriyle, özellikle Littérature dergisi ekibiyle sık sık görüşüyordu. Bazı toplantılarına Gala da katılıyordu. Gala’nın Max Ernst ile 1922’de başlayan ilişkisi 1924’e kadar sürdü. Bu arada Max Ernst onun birkaç portresini yaptı. Gala aynı zamanda ozan René Char ve özellikle de René Crevel ile yakın dostluklar kurmuştu.

Salvador Dalí ile 1929 yılında tanıştılar. O yılın Nisan ayında Dalí, İspanyol sinemacı Luis Buñuel ile birlikte yaptığı “Un Chien Andalou” (Endülüs Köpeği) adlı kısa filmin sunumu için Paris’e gitmişti.
[myspace]http://vids.myspace.com/index.cfm?fuseaction=vids.individual&videoid=23549766[/myspace]
Luis Buñuel: Neden rüya gören bir insanın rüyasını ben de göremiyorum? Neden onun rüyasına girip onu değiştiremiyorum? Can sıkıcı bir durum bu. Ben sinema yaparak böyle bir engeli ortadan kaldırıyorum.

Bir Endülüs Köpeği, Fransızca orijinal ismi Un Chien Andalou olan (İngilizce: An Andalusian Dog) 16 dakikalık sürrealist bir filmdir. Deneysel sinemanın ilk örneği kabul edilmektedir. Ünlü İspanyol ressam Salvador Dali ve İspanyol yazar ve film yönetmeni Luis Buñuel’in gördükleri bazı rüyaları birbirlerine anlatmaları filme esin kaynağı olmuştur. 1928 yılında Fransa’da Luis Buñuel ve Salvador Dali tarafından hazırlanmış ve 1929 yılında Paris’te çekilmiştir.
1920’lerde başlayan deneysel filmlerin en bilinenidir. Filmin yıldızları Simone Mareuil ve Pierre Batcheff ve isimsiz birçok kahramandır.
Filmde bilediği ustura ile bir kadının gözünü ikiye ayıran adam ile bir bulutun Ay’ı kesmesi ilişkilendirilmiştir. Buna benzer avcunun içinde karıncalar dolaşan adam gibi, rüya olduğu bilinen sahnelerin yanı sıra, mantıklı açıklamasının olmadığını düşündürebilecek onlarca sahne de mevcuttur.
Filmin konusunun bir hikâyesi yoktur. Filmin iki temel karakteri olan, isimsiz bir erkek ve bir kadın vardır. Filmdeki kronoloji tutarsızdır. Örneğin, ” bir zamanlar” dan “sekiz yıl sonra”ya konu ilgisiz olarak değişir.
Film, bir usturayla bir kadının gözünün yarıldığı bir sahneyle açılır. Usturalı adamı Buñuel kendisi oynamıştır. Sonraki sahnelerde, bir adamın elinin karıncalar görünür. Bir adam bir kadını okşamak ister kadın ona direnir ve adam sonra adam piyano ve çürümüş bir ölü eşek sürükler.
Filmin sonunda, kadın apartmandan çıkar ve plajda başka bir adamla buluşur. Bu adamı ise Dali oynamıştır. Onların mutlu görüntüleri vardır. Ancak final sahnesinde kumlara gömülü, ölmüş ve sinekler üşüşmüş sahnesi bütçe azlığı nedeniyle tam çekilememiştir. Bu ise Buñuel’in orijinal el yazısı metinlerinden anlaşılmaktadır.
Film müziği Richard Wagner’in Liebestod’undan alıntı olan Tristan ve İsolde operasının final bölümü. 1929 yılındaki filmin orijinal gösteriminde Buñuel bu müzikleri gramafondan çalmış ancak 1960 yılında filme eklenmiştir.

 O sırada Belçikalı ozan ve sanat galerisi sahibi olan Camille Goemans, Dalí ile Paul Éluard’ı tanıştırdı. Dalí onları yaz tatili için Cadaqués’ye davet etti. Goemans ile bir arkadaşı, René Magritte ile karısı, Luis Buñuel, Paul Éluard ile Gala ve kızları Cécile bir süre orada kaldılar. Ressam Gala’yı görür görmez ona âşık olmuştu.
“Gizli Yaşam”da şöyle yazar: “Benim Gradiva’m olacaktı; beni geliştirmek, karım olmak onun kaderinde yazılıydı.” Gerçekten de Gala o tarihten sonra ressamdan ayrılmadı ve böylece yaşam öyküsü Dalí’ninkine paralel olarak sürdü. Dalí ve Gala Amerika Birleşik Devletleri’nde geçirdikleri sekiz yıllık sürgünden sonra 1948’de İspanya’ya döndüler. Dalí artık ülkesi tarafından kabul görmüş, hatta babası bile oğlunun daha önce evlenip boşanmış bir Rus kadınıyla ilişkisini kabul etmeye karar vermişti. Bu tarihten sonra Dalí ile Gala bahar ve yaz aylarını Portlligat’da, sonbahar ve kış aylarını ise New York ve Paris’te geçirir oldular. Dalí ve Gala 28 yıllık birliktelikten sonra, 1958’de, Girona yakınlarındaki Àngels şapelinde dini nikâhla evlendiler. Dalí 1968’de Gala için Girona yakınlarındaki Púbol’da bir şato aldı. Aralarında yaptıkları anlaşmaya göre Dalí ancak Gala’nın yazılı iznini aldıktan sonra şatoya gidebilecekti. Gala 1971 ile 1980 yılları arasında, zamanının bir kısmını, özellikle yaz aylarını o şatoda geçirdi. 1982 yılında öldükten sonra da oraya gömüldü. Yapı 1996 yılında Gala- Salvador Dalí Vakfı tarafından Púbol Gala-Dalí Şatosu Müze Evi olarak ziyarete açıldı.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz