Psikanaliz ve Din: Freud ve Jung – Erich Fromm

0

Freud, psikanaliz ve din sorununu, parlak yapıtlarından biri olan ‘Die Zukunft Einer Illusion’ da inceler. Mitosların ve dinsel ideallerin insan üzerinde derin etkileri olduğunu ilk farkedenlerden biri olan Jung ise, aynı konuyu Yale Universitesi’nde verdiği Terry Vakfı Konferanslarında işlemiştir.  Şimdi ben, bu iki psikanalizcinin tavırları konusunda kısa bir özet yapmak  istiyorum. Önce bu davranışımın üç nedenini açıklıyayım: 1- Sorunun tartışılmasının günümüzde hangi aşamada olduğunu ve benim çözümlerimin çıkış noktasını göstermek,  2- Freud ve Jung’un bazı temel yaklaşımlarının açıklamalarını yapmak ve önümüzdeki bölümün ana hatlarını ortaya koyabilmek, 3- Çok yaygınlık kazanmış olan bir yanlış inancı, Freud’un dine karşı, Jung’un ise din yanlısı olduğu inancını düzeltmek.

En Büyük Hazinemiz Aklımızdır (1)- Oğuz Atay

Sevgili Bilge, Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de. İnsanları, eski karıma yapmış olduğum gibi, büyük bir boşluk içinde bırakmasaydım. Kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. Bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. Ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. Sana diyebilseydim ki,

Jean Paul Sartre Nobel ödülünü neden almadı? Gazetelere gönderdiği açıklama mektubu

“Bu iki kültürün çatışmasını ben, kendi varlığımda olanca derinliğiyle duydum, duyuyorum: ben, bu çelişmelerden yapılmışım. Gönlüm inkar edilmez şekilde sosyalizmden, yaygın deyimiyle doğu bloğundan yanadır.; ama ben bir burjuva ailede doğmuş, burjuva kültürüyle beslenmişim. bu durumun, iki kültürü bağdaştırmak isteyenlerin tümüyle işbirliği etmemi kolaylaştırıyor. böyle de olsa, ben daha iyinin, yani sosyalizmin kazanmasından yanayım. Varlıklarına bir diyeceğim olmasa da, yüksek kültür divanlarınca dağıtılan payelerden hiçbirini, yalnız batı’dan değil doğu’dan da gelse kabul edemeyişim bu yüzdendir. gönlüm bütün olarak sosyalizmden yanadır, dedim; ama bu demek değildir ki, biri çıksa da bana, böyle bir şey söz konusu değil, ama mesela, Lenin mükafatını vermek istese onu kabul ederdim. hayır, onu da kabul etmezdim, edemezdim.” [Mektubun tamamını aşağıdan okuyabilirsiniz]

Yazarın Sorumluluğu – jean Paul Sartre

Yazar, eserleri ile onlardan kazandığı para arasında nadiren bir münasebet kuruyor. Bir taraftan o yazıyor, terennüm ediyor, ah çekiyor, öbür taraftan ona para veriliyor. Birbirleri ile açık ilişkisi olmayan iki vakıa. Bu hususta onun diyebileceği en iyi şey, kendisine ah çektiği için para verildiğidir. Yazar, kendisini emellerinin karşılığını alan bir işçi gibi değil, daha ziyade burslu bir öğrenci gibi telâkki ediyor.

Luis Bunuel: Sinema özgür, bir kafanın elindeyse, olağanüstü ve tehlikeli bir silâhtır (Şiir ve Sinema)

Octavio Paz şöyle demişti: “Zincire vurulmuş bir adamın, dünyayı parçalayacak gücü kazanması için gözlerini kapaması yeter”; ben de bu sözü biraz daha açarak şunu ekliyorum: “Evreni parçalamak için, perdenin beyaz göz kapaklarının kendisine özgü ışığı yansıtması yeter.” Ama şimdilik rahatça uyuyabiliriz, çünkü sinemanın ışığı büyük bir dikkatle ayarlanmakta ve zincirlenmektedir. Geleneksel sanatların hiçbiri ortaya koyduğu olanaklar ile gerçekleştirdikleri arasında böylesine bir orantısızlık göstermiyor. Sinema, somut varlık ve nesneleri sunarak seyirciyi doğrudan doğruya etkilediğinden, sessizlik ve karanlık yardımıyla seyircinin “ruhsal çevre”si diyebileceğimiz şeyi yalıttığından, öbür bütün insancıl anlatım araçlarından çok daha iyi bir şekilde esrime durumuna geçirebilecek yetenektedir.

Enstrümantal müzik alanında önemli isimlerden biri; Al Di Meola ve 30 eseri

Küçük yaşta davul çalmayı öğrenmeye başlayan Di Meola, daha sonra gitar çalmaya karar verdi. Caz’a olan ilgisinin artmasından sonra 1971’de Boston’daki ünlü Berklee Müzik Koleji’ne girdi ve burada klavyeci Barry Miles’ın öncülüğündeki caz-füzyon grubu ile çalışmaya başladı.

Aristoteles:İnsanoğlu, ancak erdemle mutluluğa ulaşabilir

0

Öncelikle, güç ve sağlık konusunda gördüğümüz gibi hata ve aşırılık sonucu yokolma bu şeylerin doğasında olduğunu gözönüne almalıyız. Eksersiz eksikliği gibi aşırı fiziksel egzersizler gücü yokederler; aynı şekilde çok fazla veya çok az miktarda alınan içki ve gıda sağlığı bozarlar, buna karşın ölçülü miktarda alındığında sağlığı gerçekleştirirler; arttırırlar ve korurlar. Tüm tehlikelerden kaçan ve korkan, hiç çekinmeden bu tehlikelere direnemeyen kişi alçak hale gelir. Diğer taraftan hiçbir şeyden korkmayan ve tüm tehlikelerin karşısına çıkan kişi yürekli hale gelir. Benzer biçimde tüm zevkleri tadan ve hiçbirinden korunamayan ahlaksızlığın içine düşer, ve bu zevklerin hepsinden kaçınan, hödüklerin yaptığı gibi içindeki tüm duyarlılığı körletir. Böylece, eksiklik gibi aşırılık, ılımlılığı ve yürekliliği yok eder; buna karşın ölçülülük bunları korur….

Rain Sultanov ve Albümlerinden Eserler (Caz Koleksiyonu)

1965 Bakü doğumlu Rain Sultanov, konservatuar eğitimine klarnet- balaban ile baslamış tüm nefesli sazları çalıyor. Özelikle soprano saksafonda çok başarılı [müziğini meditasyon amaçlı diyenler var]. ”Jazz felsefedir,müzikte varılan en üstün insani duygudur” diyen Rain Sultanov, Miles Davis ve john Coltrane hayranı ülkenisini ve azeri müzigini çok sevdigini etnik mugam ile jazz ın sentezinde kendini buldugunu ifade ediyor. Müzisyen bir aileden geliyor agabeyleri  ile  “Ramin” ve  “Syndicate” adlı gruplar birlikte çalıyorlar. [6 albümden seçilmiş 24 eseri aşağıdan dinleyebilirsiniz]

Cicero, Yaşlılık ve Dostluk – Dr. Ayşe Sarıgöllü

0

Yaşlılık Cicero’nun Cato Maior’u İ.Ö.44’te, altmış iki yaşındayken yazdığı kabul edilmektedir. O sırada devlet işlerinden uzak olan Cicero’nun yapıtta Cato’nun ve başka yaşlı kimselerin siyasal eylemlerinden uzunca söz etmesi onun bu yapıtı yalnızca, kendisinin dediği gibi, yaşlılık denen yükü hafifletmek için değil, biraz da, yaşına karşın devlet işlerinde yine de pek yararlı olabileceğini anlatmak için yazdığını gösterir. Ancak Cicero’nun sevgili kızı Tulliola’yı yitirişi ve yaşının ilerleyişi de onu kesinlikle felsefeyle uğraşmaya ve bu türden yapıtlar arasında, yaşlılık konusunda da bir kitap yazmaya yönlendiren nedenler arasındadır. De Divination adlı yapıtından anladığımıza göre, Cicero ahlâkın düşük olduğu bir dönemde gençliğe ders vermek, yardımda bulunmak istemiştir. Cato Maior’u işte biraz da gençlerin kaçınmalarını istediği tehlikelerden söz etmek için yazmıştır.

Siyah askerleri kentin dışında bekletmişler

Tarihi belgeler, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikalı ve İngiliz komutanların ırkçılık açısından Nazi subaylarından aşağı kalmadığını ortaya koydu. Meğer Paris’e girecek birliklerin sadece beyazlardan oluşması için bir hayli çaba harcanmış!

Şiirin İlkeleri – Edgar Allan Poe

Şiirin ilkesinden söz ederken ne konuyu tüm açmak, ne de derinlere inmek niyetindeyim. Şiir dediğimiz şeyin ne olduğu üzerinde tamamen gelişigüzel konuşurken asıl amacım beğenime en uygun gelen ya da hayallerimi en kesin şekilde etkileyen kısa İngiliz ve Amerikan şiirlerinden birkaçını ortaya koymak olacaktır. “Kısa şiir” deyiminden kısa soluklu şiirleri kastetmekteyim. Daha söze başlarken eskiden beri şiir değerlendirme ölçülerimi yanlış ya da doğru etkileyen, bir bakıma kişisel, bir ilkeden söz etmemi bağışlayın. Uzun şiir olamayacağı kanısındayım. “Uzun şiir” deyiminin bütünüyle ancak yanlış kullanılan bir söz olduğuna inanıyorum.

Ibrahim Maalouf Video Klip ve Canlı Performans Kayıtları

[“Diasporas” adlı albümünü dinlemek için burayı tıklayınız] Lübnan’da doğup fakat Fransa’da yaşayan İbrahim Maalouf geleneksel 3 sbaplı tronpet yerine babasının 1960’larda icat ettiği 4 sbaplı tranpet çalıyor. Bundan dolayı şu an dünyada oryantal çeyrek ton tranpet çalabilen ve bu “eşsiz” müzik aletine sahip tek kişi.

Eski Müziklere Yeni Yorumlar; Mediva ve Viva Mediva Albümü

1998 Royal Academy of Music konseri ile tanınan grup geçmişe özgü müzikleri ve sesleri ağırlıklı olarak doğaçlama dayanarak yeniden düzenleyip modernize ederek yaşama katmakta. Avrupa’da ve dünyanın bir çok yerinde verdiği konserlerde iyi bir performans sergileyen Mediva, bu albümde, 14. yüzyıl İtalya ve İspanyol etkileriyle donanmış dramatik bir yolculuk sunuyor. Ayrıca çeşitli Arap müzik aletleri, Oud, saz, shawms, teypler, harp, santur, keman gibi eskiye özgü enstrümanlara ağırlık veriliyor.

Dünyanın ilk bilgisayarları ve bilgisayarın tarihi

ilk bilgisayardan birinin içinde oturabilir veya gezebilirdiniz. Bilgisayar, belirli komutlara göre veri işleyen ve depolayan bir makinedir. 20. yüzyılın ortalarındaki yapılan ilk bilgisayarlar büyük bir oda büyüklüğünde olup, günümüz bilgisayarlarından yüzlerce kat daha fazla enerji tüketiyorlardı. 21. yüzyılın başına varıldığında ise bilgisayarlar bir kol saatine sığacak ve küçük bir pil ile çalışacak hâle geldiler. Toplumumuz kişisel bilgisayarı ve onun taşınabilir eşdeğeri, dizüstü bilgisayarını, bilgi çağının simgeleri olarak tanıdılar ve bilgisayar kavramı ile özdeşleştirdiler.

Kendini bilmek – Platon / Alkibiades I

1

Sokrates: Kendimizle ilgilenmek ne demektir, söyle bana. Çünkü genellikle kendimizle ilgileniyoruz sanıyoruz, ama aslında ilgilenmediğimizi fark edemiyoruz. Bir insan kendisiyle ne zaman ilgilenmiş olur? Kedisine ait şeylerle ilgilenirse, kendisiyle ilgilenmiş olur mu? Alkibiades: Bence ilgilenmiş olur, Sokrates… S: Bak, bir insan ayaklarıyla ne zaman ilgilenmiş olur? Ayaklarına ait bir şeyle ilgilendiğinde ayaklarıyla ilgilenmiş olur mu? A: Anlamadım. S: Ayakkabılarımızla ilgilendiğimiz zaman, ayaklarımızla ilgileniyor sayılır mıyız? A: Anlayamadım, Sokrates. S: Bir şeyi daha iyi kılınca onunla ilgilenmiş olmaz mıyız?

Aziz Nesin’den aydınlarımıza güncel ve güzel bir hikaye “Ah biz eşekler”

2

Bu hikaye, yurdumuzda basın ve söz hürriyetinin, yalnız kâğıt üstünde yazılı bir süs olarak bırakıldığı, aydınların konuşamaz duruma getirildiği günlerde, halkı bu duruma düşüren ve gerçekleri ancak kendi başı belaya girince söylemeye çalışıp da, artık söyleme olanağı da bulamayan kara aydınları yermek için yazılmış ve yine o günlerde yayınlanmıştırAziz Nesin Biz de bugün özgürlük ve esaret, ilericilik ve gericilik kavramları arasında kıvranan,  dini dayatmaları bize “özgürlük” diye yuturmaya çalışan  aydınlarımıza tarihte aydınlanmacıların ilk kavgasını kiliseye/dini dayatmalara  karşı verdiğini hatırlatıp bu kısa hikayeyi  kendilerine ithaf ediyoruz.

Ah biz eşekler. Ah biz eşekler.. Biz eşek milleti de eskiden siz insan milleti gibi konuşurmuşuz. Bizim de kendimize özgü bir dilimiz varmış. Konuşmamız, müzik denli güzel, uyumlu, kulağa tatlı gelirmiş. Ne güzel konuşur, ne türküler söylermişiz. Biz eşek olduğumuzdan; sizler gibi insanca değil, eşekçe konuşurmuşuz. Ama eşekçe, yumuşak, tatlı, uyumlu zengin bir dilmiş. Biz eşek milleti eskiden şimdi olduğu gibi anırmazmışız, sonradan anırmaya başlamışız

İmparatorun Haberi – Franz Kafka (öykü)

Denir ki: imparator sana sen tek kişiye, sen zavallı kuluna, imparator güneşinin önünden çok, çok uzaklara kaçan sen minicik gölgeye, işte dosdoğru sana ölüm döşeğinden bir haber yollamıştır. Yatağının başucunda haberciye diz çöktürmüş ve kulağına fısıldamıştır haberi; hatta pek önem verdiği bir haber olduğundan, haberciye tekrarlatıp kulağına söyletmiştir. Sonra da başını sallayarak söylenenin doğruluğunu onaylamıştır. Ve ölümünü izleyen bütün kalabalık önünde –aradaki duvardan engeller yıkılıp sarayın yukarıya doğru uzayan dış merdivenlerinde, devletin büyükleri halka yapmış dikilmektedir-, bütün bu seyirci kalabalığı önünde haberciyi salmıştır imparator.

Sjahin During’in “Afro Anatolian Tales” albümü

Afrika Ritimlerinin Anadolu’nun toprak kokusuna karıştığı albüm; Aynur Doğan, Arto Tunçboyacıyan, Süren Asaduryan gibi önemli sanatçıların nefesleriyle hayat buluyor. “Afro Anatolian Tales” albümünün içinde içerden dışarıya, tekilden çoğula, bugünden köklere uzanan müzikal bir yolculuk var. Rüyalarda gerçekleşen müzikal bir yolculuk bu; köklerin, sevdanın, mutluluğun ve dostluğun bulunmasıyla hedefine varacak olan yolculuk. Albümün konukları arasında Aynur Doğan, Arto Tunçboyacıyan, Suren Asaduryan, Mola Sylla gibi önemli isimler bulunuyor.

Eyfel Kulesi ve inşa edilme sürecinden fotoğraflar

1789 Fransız ihtilali anısına yapılan kule  1789 basamaktan oluşur İsmini, inşa eden mühendis Alexandre Gustave Eiffel’den alan Paris’in ünlü demir kulesi Eyfel Kulesı  tüm dünyada Fransa’nın sembolü olarak görülür. Aynı zamanda ülkenin en büyük turizm cazibelerinden biri olan Eyfel Kulesi, yılda 6 milyon turist çektiği, 2002 yılında toplam ziyaretçi sayısının 200 milyona ulaştığı belirtilmektedir.

Şiir ve Yaşam – Hugo Von Hofmannsthal

Şiirin değerini belirleyen şey onun anlamı değil (yoksa o şiir değil bilgelik, âlimlik taslamak olurdu) bilâkis onun biçimidir. … Son yıllarda sanatta düşünceyi ortaya çıkarma işi filologlar, gazeteciler ve şair geçinen kişiler tarafından ortaklaşa yapılmıştır. Bugün birbirimizi hiç anlamıyorsak ve ben sizlere bir şairin çağı, dili hakkında konuşmada, bir İngiliz gezginin Asyadaki bir ulusun adetleri, dünya görüşü hakkında gerçekten söyleyebilecekleri kadar zorlanıyorsam bunun nedenini birçok örümcek kafalının kültürümüze getirdiği büyük zorluk ve çirkinlikte aramak gerek.