Ekim 1865 ile Ağustos 1867 arasındaki bir dönemde, o zaman henüz Leipzig Üniversitesi’nde bir filoloji talebesi olan Friedrich Nietzsche bir eskici dükkânında Die Welt als Wille und Vorstdlung’un bir nüshasını buldu. Kitap kendisi için yeniydi ve hemen onu alıp eve götürdü.
6 Maddede Franz Kafka’nın Evlilik Üzerine Düşünceleri
Aynı biriyle iki kez olmak üzere 4 defa nişanlanıp hiç evlenmeyen, kendini ‘çirkin’ ve ‘sıradan’ bulan bir yazar Franz Kafka. Aşkla ilişkisi çoğunlukla mektup üzerinden yürüyen mükemmel bir başarısızlığa(!) sahip. Bununla beraber günlüğünde “Evliliğin gereğini kanıtlayan ya da ona karşıt tüm savların özeti” başlıklı bölümde kendi durumundan hareketle sıraladığı 6 öneri var.
José Mujica’dan kısa bir hayat dersi: “Gereksiz ihtiyaçlarla bir israf dağı icat ettik”
Facebook bizi nasıl yönlendiriyor? – Tom Chatfield
İster Facebook’u ister Google’ı ya da başka bir platformu kullanalım, tercihlerimiz aslında gizli bir biçimde yönlendiriliyor. Bilgisayar programlarının bize ne düşünmemiz gerektiğini söylediği bir çağda biraz modası geçmiş bir haber çıkmıştı: Kimseye hesap verme sorumluluğu olmayan bazı seçme bireyler neyin haber olup olmadığına karar veriyor.
Gündüz Vassaf: Ezilenler arasında en az delilerle ilgileniriz!..
Ortaçağda, delilerin, toplumdaki en üstün gücün -Tanrı’nın- bile artık etkileyemediği başka güçlerin etkisi altında olduğuna inanılırdı. Açıkça söylenemiyordu ama, delilik, kurulu düzen hiyerarşisi içinde en büyük güce eşit bir güç sayılıyordu. Ne var ki aydınlanma çağından, sanayi devrimi ve pozitivizmden sonra delilik, soğuk algınlığıyla, apandisit iltihaplanmasıyla, kızamıkla aynı kategoriye yerleştirildi.
“Her defasında eğilip bükülen, kenara çekilen olmaktan yorulmuştu” Yürümek – Alper Yıldırım
Yürüyordu fakat yorulmuştu. Sıska gövdesini gözüne ilişen ilk banka bırakıverdi. Yorulmuştu. Bugüne kadar yürürken karşısından biri geldiğinde, her defasında çarpışmamak için eğilip bükülen, kenara çekilen olmaktan yorulmuştu. Onlar nasıl kendilerinden bu denli emin bir şekilde yürüyebiliyorlardı, çarpışmaktan asla çekinmeden?
“Zaman geçince her şey daha iyi anlaşılıyor…” Anılar – Cemal Süreya
Franz Kafka: Yaşam ile imgeler arasında köhnemiş yargı sistemi ve hissizleşme
Koma Denge Azadi (Grup Özgürlüğün Sesi) ve “Fedi” (Utanç) Albümü
1990 yılında İstanbul’da kurulan Koma Denge Azadi, kısa sürede Türkiye’de sevilen popüler Kürt müzik gruplarından biri oldu. Diğer Kürt müzik grupları gibi Koma Denge Azadi müzik dünyasında yeni bir tarzı benimseyerek özellikle metropolde yaşayan genç kuşak dinleyiciler için modern bir formda geleneksel Kürt müziği yaptı.
Küçük Prens’ten 15 Alıntı: “Yalnız çocuklar ne aradığını biliyorlar!”
♦ “Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. İnsanın gelenekleri olmalıdır.
Nietzsche: Yer ve iklim sorunu yakından bağlıdır beslenme sorununa
Yer ve iklim sorunu yakından bağlıdır beslenme sorununa. Her yerde yaşamak kimsenin harcı değildir. Bir kimseye bütün gücünü gerektiren büyük ödevler düşüyorsa, burada seçim alanı üstelik çok dardır. İklimin metabolizma üzerine, onun ağırlaşmasına, hızlanmasına etkisi öyle büyüktür ki, yer ve iklim konusunda atılacak yanlış yanlış bir adım bir kimseyi yalnızca ödevinden uzaklaştırmakla kalmaz, onu daha baştan alıkoyabilir de: Yüzünü bile görmez ödevin.
“Eğer çokluk varsa halk yoktur!” Çokluğun Grameri – Paolo Virno
Küçük Burjuva Muhalefeti, Materyalist Diyalektiğin ABC’si – Lev Troçki
Diyalektik ne kurgu ne de mistisizmdir, fakat hayatın gündelik sorunlarıyla sınırlı olmadığı, daha karmaşık ve kapsamlı süreçleri konusunda bir kavrayışa ulaşmaya gayret ettiği ölçüde, düşünüşümüzün biçimlerinin bir bilimidir. Diyalektik ve formel mantık arasında, yüksek ve basit matematik arasındakine benzer bir ilişki vardır.
Halil Cibran: Ben, gönlümün kederlerini, kalabalığın sevinçleriyle değiştirmeyecektim
“Ah imgesel ve simgesel olanın yoksulluğu!” Deleuze ve Sanat – Anne Sauvagnargues
Maurizio Lazzarato: Arzu, ne Freud’un “dürtü” ne de Spinoza’nın “çaba” dediği şeydir
“Sen yoksun…” Sennur’la konuşmalar – Adnan Özyalçıner
Russell’ın, Einstein’a Yanıtı: “Hakkımda kısa da olsa yazmasını onur sayarım”
Albert Einstein’ın hakkımda kısa da olsa yazmasını* onur sayarım. Beni övmesi sevinç verici. Fakat denemenin özünde güçlüğe düştüğümü söylemek isterim. Einstein, öylesine önemli çok şeyi öylesine kısaca anlatıyor ki tek cümleyle mi, yoksa bir cilt yazıyla mı yanıt vereceğimi, dahası kendisiyle ne ölçüde uzlaşıp ne ölçüde uzlaşmadığımı kestiremiyorum.
Bir adın vardı senin, peşinde de üç büyük şair: Tomris Uyar
“Bir insan ne zaman ölür?” sorusuna Romalılar, eski bir taş yazıtta şöyle yanıt vermişler: “Onu en son anan insan öldüğü zaman”… Bu yazıda isimlerini yâd edeceğimiz biri kadın üçü erkek dört güzel insan, tam da bu tanıma uyan büyük sanatçılar. Yaşadıkları dönemde edebiyat dünyasına damgasını vuran, bizim kuşağın da vazgeçilmez yazar ve şairleri…