Aşık Veysel’in Vasiyeti: “Mezarıma taş istemiyorum…”

“İnsanlar iki şeyle anılır, biri nefretle, biri rahmetle…” Ölümünden 3 ay önce radyocu Yaşar Özürküt ile yaptığı röportajda, insanlara vermek istediği mesajların sorulması üzerine Aşık Veysel, genç kuşaklara şu nasihatlerde bulunuyor:

Onlara söyleyişim şu olacak, çalışmak, azim, fikir. Efendime söyleyeyim, bunlar mevcut olacak. Dönmeyecek azminden insanlar. O azminden dönmeyen insan, muhakkak erinde, geçinde arzusuna ulaşır. Fakat azim deyince o da, biri yani yanlış yola azmetmiş, o muhakkak yolda kalır. Fakat doğru yola azmederse o kendini bir selamete çıkarır ve ismini baki kor dünyada, kendi de baki kalmış olur. Yoksa yanlış yola azmetmiş, onun muhakkak bir gün kafasına vururlar. Ondan hayır çıkmaz. Çıksa kalsa bile herkes nefret eder. İnsanlar iki şeyle anılır, biri nefretle, biri rahmetle. Nefretle anıldıktan sonra hiç anılmasın.” Ölümünden birkaç saat önce bile kendisine söylemek istedikleri sorulduğunda “Ne diyeyim. Birbirinizle, konu komşuyla iyi geçinin, dirliğiniz, düzeniniz bozulmasın” dediği belirtilen Aşık Veysel, ”Kürt’ü Türk’ü ne Çerkez’i/Hep Adem’in oğlu, kızı/Beraberce şehit, gazi/Yanlış var mı ve neresi” dizeleriyle cevap veriyor.

Şiirlerinde yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk iç içe olan, aşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden Aşık Veysel, 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde doğdu. Karaca Ahmet ile Gülizar hanımın çocuğu olan Aşık Veysel, çiçek hastalığı yüzünden 7 yaşında bir gözünü kaybetti. Aşık Veysel’in diğer gözü de kısa süre sonra kör oldu. Gözlerini kaybettikten sonra, babasının oyalanması için aldığı sazı çalmaya başlayan Veysel, saz ustaları Çamşıhlı Ali ve Molla Hüseyin’den ders aldı. Aşık Veysel’in cumhuriyetin 10. yılı için yazdığı destanın yayınlanması ve Sivas Aşıklar Bayramı’ndaki başarısı dikkati çekti. Veysel, bazı köy enstitülerinde saz öğretmenliği yaptı. İki kez evlenen, 2 erkek ve 4 kız babası olan Aşık Veysel, 21 Mart 1973 tarihinde vefat etti.

Sartre ile Hayatındaki “Kadınlar” Üzerine Yapılmış Bir Söyleşi

0

sartreKadını öteden beri kendime eşit bir varlık saydım, bu varlığı aradım, benimle eşdeğerde, ama bana sevisel, duygusal öğeler getirebilecek bir varlık. Sevgiyi, sevecenliği hep birbirine sarılıp öpüşen insanlar diye tasarladım. Sevgi buydu. Erkeklerle ilişkilerim hep itişip kakışma biçimindeydi.

Vincent Van Gogh’un “Köylüler ve Tarım işçileri” Resimleri

Van Gogh: “Acı duymak gülmekten iyidir, zira acı insanın yüreğini arıtır. İnsanları diri diri gömercesine kilitleyip çevrelerinde duvarlar örenin ne olduğu bilinmez ama yine de bir takım duvarların, tel örgülerin, demir parmaklıkların varlığı hissedilir. Bütün bunlar bir kuruntu, bir hayal midir? Sanmıyorum. ” [Theo’ya Mektuplar]

Dostoyevski’nin yazdığı son kısa hikaye: Gülünç Bir Adamın Düşü

DostoyevskiHer toplum kendine, onu bir diğerinden üstün kılan ve onu diğerlerinden ayrıştıran simgeler buldu. Doğaya ve canlılara saldırdılar. Hayvanlar onları terk ettiler, uzaklara kaçıp dağlara, ormanların derinliklerine saklandılar. Birbirleriyle ve de doğayla düşman oldular.

Onaylanmamaya Karşı Hayatta Kalma Stratejileri – Arno Gruen

0

empatinin-yitimiUtancımız, bizi kurban durumuna sokanların, kurban durumunda oluşumuzu inkâr etmele­riyle başlar. Bu inkâr, saldırganın tarafına geçişimizin ger­çekleştiği sürecin bir parçasıdır.

Paradigma değiştirmek zor değil – Stephen Covey

stephen-covey…Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa, paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için , siz yanılıyorsunuzdur. 

Tolstoy’un Günlükler’inde Aşk Üzerine 10 Alıntı: İnanmadığım halde aşık oldum

Lev Tolstoy29 Kasım 1851, Tiflis: ‘Genellikle kadınları çok kıskanırdım. İdeal aşkı, kişinin sevdiğine karşı tam bir özveri içinde bulunması olarak anlıyorum. Ve ben de böyle yapıyorum.’(62)

Ali Şeriati: Yüksek bir balkona çıkarak dünyayı görebileceğimi sanıyordum

Ali ŞeriatiKeşke buraya gelip özgürlüğün manasını tatmamış ve onu sadece kitap­larda okumuş olsaydım. Şairin dediği gibi, seher vaktinde rüzgarın nefesiyle kanat çırpan kuş, meyhanenin kokuşmuş köşelerinde yaşayan bir kediyle aynı bakışı paylaşarak dünyaya bakmaz.

Fikret Başkaya: “Birleşmiş Milletlerin” değil, emperyalist devletlerin örgütü

Fikret BaşkayaFilistin toprağında bir Yahudi devleti kurulacaktı… Bu öneri dönemin emperyalist devletleri ve Sovyetler Birliği tarafından desteklendi. 1948 de Siyonist İsrail Devleti resmen kuruldu. Onu ilk tanıyan Müslüman ülkenin TC olduğunu hatırlamak önemlidir…

Can Yücel’in, Fidel Castro’ya Yazdığı Şiir: Fidel’in gelişi gidişi

can yücel1996 yılında yapılan Habitat toplantısı vesilesiyle Türkiye’ye gelen Fidel Castro’yu “Fidel’in gelişi gidişi” adlı bir şiir ile selamlayan Can Yücel şu dizeleri yazmıştı:

Hakiki Yanılsamalar: Friedrich Nietzsche – Terry Eagleton

0

terry-eagletonTarihsel materyalizm ile Friedrich Nietzsche’nin düşüncesi arasında belli genel koşutluklar saptamak güç değildir. Çünkü Nietzsche, kendi tarzında safkan bir materyalisttir, emek sürecini ve bu sürecin toplumsal bağıntılarını pek gözönün de, bulundurmasa da.

Uzaktan Seviyorum Seni – Cemal Süreya (Sesli Şiirler)

“Öyle uzaktan seviyorum seni kırmadan dökmeden parçalamadan üzmeden ağlatmadan uzaktan seviyorum”

Fidel Castro’nun Ağzından Tarihi Che Guevara Konuşması

che-fidelDevrimci yoldaşlar, Che’ye ilk kez 1955 Temmuz ya da Ağustosunda rastladım. Bir gece içinde, gelecekteki Granma yolcularına katılmaya karar verdiğini yazmıştır, oysaki o anda yolculuk için ne gemi, ne silah, ne de insan vardı.

Turgut Uyar’ın oğlu* anlatıyor: Bir yalnızlık hissi vardı babamın

turgut-uyarBabamın ölümünün temel nedeni karaciğer; annemin ölüm nedeni de karaciğer. İkisindeki problem de karaciğer yetmezliği. Başka birtakım sorunlar tedavilerine engel oldu. Babamda siroz var ama ölüm nedeni dalak yetmezliği, karaciğer yetmezliğinden ötürü dalağına müdahale edilemiyor.  

5 Alıntıyla Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor – Alain Bosquet ile Görüşmeler

Yaşar KemalAlain Bosquet,Yaşar Kemal ile 1957’de bir Amerikan dergisi için söyleşi yapmak amacıyla tanışmıştı. Tanışmakla yetinmedi. Yaşar Kemal’i yakından tanıdı. 1984’e gelindiğinde, artık yakın dost olduğu Yaşar Kemal’in “kendini anlatması” fikri gelişti aralarında. Yazışmalarla, yürüyen bu büyük söyleşi I989’da tamamlandı.

Dr. Ali Şeriati: Aşk, kendinden yanadır, bencildir. Oysa sevgi, sevilenden yanadır

Ali ŞeriatiAşk ve Sevgi… Aşk, görme engelli bir coşku, görmezlikten kaynaklanan bir bağdır. Oysa sevgi, bilinçlice bir bağ; apaçık, duru bir görmenin sonucudur. Aşk genellikle içgüdüden su içer, içgüdüden kaynaklanmayan başka bütün olgular değersizdir.

Franz Kafka: Uzun süre bakılamaz yüzlerine ya da görmezlikten gelinemezler

KafkaDün fabrikadaydım. Aslında katlanılmaz ölçüde pis ve bol giysileri, yataktan kalkıldığı zamanki gibi dağınık saçları, kasnakların sürekli gürültüsünün ve otomatikliğine karşın beklenmedik anda duraklayan makinelerin tutup koyvermediği yüz ifadeleriyle işçi kızların insana benzer yanı yok; kimse selamlamaz kendilerini;

Yılmaz Pütün’ün (Güney’in) Pere Lachaıse’deki Mezarının Sırrı – Özdemir İnce

yilmaz-guneyYılmaz’ın mezarı, aşağı taraftaki kapıdan girince, biraz ilerde, mezarlık duvarına yakın bir yerdeydi. Bulvara bakıyordu. Mezarlık yolu üzerinde çok eski mezarlar vardı. Mezarlığın önemli bir hatır için verildiği belliydi. Mezar beni hayal kırıklığına uğrattı.

Didem Madak: Güneşi özledim, sonra seni…

Söz dedim, söz verdim. Yüzüme bir daha çiçekli masa örtüleri sermeyeceğim. Sokakta kuş ölüsü bulmuş çocuk gibi ağladım. Söz dedim, söz verdim. Ruhumu gömdüğüm yer hâlâ belli. Güneşi özledim, sonra seni Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.
 

Sonra gittin. Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik. Söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini Bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim. Herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine. Sonra gittin. Çocuk oldum bir daha, ağladım. Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı. Kitaplar, aşk, her şey. Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım. Keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım Sonra gittin. Beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi. Keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı. Çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı. Söz dedim, söz verdim. Yüzüme bir daha çiçekli masa örtüleri sermeyeceğim. Sokakta kuş ölüsü bulmuş çocuk gibi ağladım. Söz dedim, söz verdim. Ruhumu gömdüğüm yer hâlâ belli. Güneşi özledim, sonra seni Keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.

Büyük Korku Ülkesi – Aslı Erdoğan

Asli ErdoganŞiddet, şiddeti doğurur,’ gibi doğrulandıkça işitilmezleşen cümleleri bir daha söylemenin, patlayan her bombayla polis devletine bir çivi daha çakıldığını yinelemenin anlamı var mı? En ‘tepedeki’ dahil, herkesin bağırıp çağırdığı, tehditler, lanetler savurduğu, kendisi gibi düşünmeyeni terörist ilan ettiği bu ortamda, ‘barış, illa ki barış’ demenin bir yolu var mı?