“Ölüm. İnsanın Tanrı’sına kavuşması. O en kutsal an…” Okul ve Okul Yolu -Tezer Özlü

Kış aylarında yağmur en çok bizim okulun beton avlusuna yağıyor. Karaköy Alanı’ndan, Kuledibi’ne çıkan dik yokuşla birlikte, iki kıyısında yükselen koyu gri yapıların mimari özellikleri Orta Avrupa kentlerinin eski, karanlık sokaklarını andıran Bankalar Caddesi başlar.

“En önemlisi kendine karşı dürüst olmaktır!..” – Paul Watzlawick

0

Bu altın söz Hamlet’’teki başmabeyinci Polonius’a ait. Çalışmamızın amaçları bakımından değer taşıyor bu sözler; çünkü Polonius, kendi kendine gerçekten de sadık kalarak[1] gizlendiği bir paravanın ardında Hamlet tarafından “bir sıçan gibi” kılıçla delik deşik edilmeyi beceriyor.

Ahmet Hamdi Tanpınar: Yani toprak kısır, insan görgüsüz ve ufuksuzdur…

Tanpınar’ın 1950 yılında aşağıdaki 4 soruya verdiği cevaplar:  1 — Köyün kültürümüz, iktisadiyatımız ve iç siyasetimiz bakımından ehemmiyeti nedir? 2 — Köy sizce eğitim yoluyla mı, yoksa başka bir yolla mı kalkındırılabilir? 3 — Köy Enstitüleri hakkında ne düşünüyorsunuz? 4 — Aydınlar ve üniversiteliler köye ne şekilde yararlı olabilirler?

Franz Kafka: “Kendi yaşantılarıma dayanarak yaşadığıma inandığım bir an olmadı hiç…”

“Ancak, benim mutsuzluğum sallanıp duran bir mutsuzluktur; sivri bir uçta sallanıp duran bir mutsuzluk; dokunulmayagörsün, dokunanın üzerine yıkılır hemen…”

Denemeler: Nesnelerin Değişkenliği Üstüne – Francis Bacon

0

Süleyman: “Güneş altında yeni bir şey yoktur,” der.1 Platon’un, “bilgi bir anımsamadan başka bir şey değildir” demesi gibi,2 Süleyman da her yeniliğin ancak bir unutma olduğu sonucuna varır. Bundan da Lethe 3 ırmağının yeraltında olduğu gibi, yeryüzünde de aktığı çıkar ortaya.

Can Yücel ile Sanat ve Hayat Üzerine Bir Söyleşi – Murat Belge (1975)

Brecht’in bir şiiri geliyor aklıma. Brecht direksiyon dersi alıyor. Beş on dersten sonra gene denemeye çıktıklarında, Brecht kendine göre kusursuzca arabayı sürüyor. Durduklarında öğretmen “gene olmadı,” diyor. Brecht nedenini soruyor, öğretmen de “Sen sade ileriyi gözlüyorsun,

Sait Faik Abasıyanık: İnsan yıldırımla vurulmuş gibi âşık olmalı…

Bir zamanlar deli gibi âşıktım. Bana hak verin! İnsan ona, nasıl âşık olmazdı? . Denizaşırı bir köyde otururdum. Her akşam beraber dönerdik. Ne yalan söyleyeyim, benim aşkım tuhaftır. Halbuki, böyle olmamalıdır, insan yıldırımla vurulmuş gibi âşık olmalı, sonra muvaffak olmak için bir şeyler icat etmelidir.

Edebiyat Yazıları: Vekil Olarak Sanatçı – Theodor W. Adorno

Üretim bir kutuplaşmayla tehdit ediyor bizi: bir yanda ebedi değerlerin steril idarecileri ile öte yanda insanın bazen nerdeyse “acaba hiçlikle karşılaşma deneyimi olarak toplama kampları da bunlar için pekâlâ uygun mudur” diye …

Hükümet Programları ve Kültür – Cemal Süreya

Bizde hükümet programları dışında devlet mekanizmasının en yüksek düzeyde işleyişini gösteren başka metinler pek yoktur. 1920’den sonra girişilen kültür değişimine rağmen, 1920-1968 arasında hükümet programlarında kültür çalışmalarının planlanmamış olması acıdır.

“Hakkın var, şimdiye kadar çok budalalık ettim…” Dekolman – Sabahattin Ali

Yine işsiz dolaştığım günlerdeydi. Ankara’da hususi bir hastane sahibi olan bir akrabamın yanında sığıntı gibi yaşıyordum. Hastanenin üst katını kaplayan eve çekine çekine girer, bir köşede kitap okumaya uğraşır,

Schopenhauer: Hiçliğin, acı çekmenin ortak duygusu bütün insanları birleştirir…

0

Hayatı Olumsuzlama Bir eyleme, derin ahlaki düşkünlük ve iğrençlik damgası vurulabiliyorsa, bunun nedeni merhamet eksikliğidir.

Pablo Neruda: Benim kazandığım en büyük armağan halkımın şairi olmaktı…

Benim şiirim ve hayatım bir nehir gibi akıp gitmiştir. Şili’nin yüksek dağları arasındaki derin vadilerde dünyaya gelen ve denizlere kavuşmaya çalışan bir nehir gibi.

Amin Maalouf: Demokraside çoğunluk yasası kimi zaman zorbalığa ve baskıya yol açıyor

Bir azınlık baskı görüyorsa, oy hakkı onu ille de özgür kılamıyor, hatta daha da eziyor. İktidarın bir çoğunluk grubuna bırakılarak azınlıkların çektiklerinin azaltıldığını savunmak için çok saf -ya da tersine çok pervasız- olmak gerek.

Şükrü Erbaş: İnsanın yalnızlığından utandım…

Yazının yazgısı mı? İnsan en gizlisini, en dokunulmazını, en özelini yazar. Bunun dışında kalmış tek bir satır gördün mü? Kâğıt, kalem ve senden başka tanrısı olmayan bir yalnızlığı, göğüs kafesinde hohlayıp ısıttığın bir yalnızlığı, ürpere çırpına sabaha çıkardığın bir yalnızlığı, yarasını hiç bilmediğin, belki de yarası olmayan insanlara, “bak, bu yara senin de yaran” diye sunarsın.

Bir büyük yazarın doğuşu: İnsancıklar ve Fyodor Dostoyevski- Sabri Gürses

İnsancıklar ya da asıl isminin birebir çevirisiyle söylenirse “Zavallı, Yoksul İnsanlar” adlı roman, edebiyat tarihinin tuhaf zirvelerinden biridir. Hem yirmi üç yaşındaki bir gencin, Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin yaşamında bir dönüm noktasıdır hem de Rus edebiyatının gelişiminde.

İnsanların Mutsuz Olmasının Bir Sebebi Olarak: Rekabet – Bertrand Russell

0

Amerika’da herhangi birisine ya da İngiltere’de herhangi bir işverene, hayattan zevk almasına en fazla neyin engel olduğunu sorarsanız, “Yaşamak için mücadele,” cevabını alırsınız. Bunu, tam bir içtenlikle ve böyle olduğuna inanarak söyleyecektir.

Fikret Başkaya ile kapitalizm ve ekolojik kriz üzerine söyleşi: Kapitalizm akla aykırı bir sistem

Aslında kapitalizm insan toplumlarıyla doğa arasındaki ilişkiyi bozdu, ters/yüz etti…Doğa, sınırsız yağmalanabilir, talan edilebilir bir şey, pasif bir nesne sayıldı. Bu, “kapitalizm merkezli” [capitalocene) bir sapmaydı.

Tomris Uyar Papirüs’teki Günler’i Anlatıyor: Dergilerin de insanlar gibi bir yaşamı var

“Şimdi düşünüyorum da,” diye başlanır ya, şimdi düşünüyorum da, 1966 yazında Cemal Süreya, Ülkü Tamer ve benim Papirüs dergisini çıkarmaktaki inadımıza şaşırıyorum (ama gerçekten şaşıyor muyum?)

Tüm zamanların en iyi 25 komedi filmi- Christian Blauvelt

BBC Kültür servisi 52 ülkeden 253 film eleştirmeninden en beğendikleri 10 komedi filmini sıralamalarını istedi. İşte ilk 25’e giren filmler…

Yuval Noah Harari: Tarih giderek güçlenen hikayelerden oluşan bir ağın etrafında örülür

0

Kurt ve Şempaze gibi hayvanlar ikili gerçeklikte yaşar, hem ağaç, taş ve nehir gibi harici nesnel varlıkların hem de korku, keyif ve arzu gibi öznel deneyimlerin farkındadır. Sapiens ise üç katmanlı bir gerçeklikte sürdürür varlığını.