Didem Madak: Herkes çıkarsın kalbini/ o çirkin mücevher sandığından!

İris’in Ölümü

bugün kalbimi eski bir plak gibi öyle çok tersine çevirdim ki

bazı şarkılar vardır cızırtılı bir yağmur gününü anlatır uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır o zaman bir yavru yengece bakan insanların şarkısı olurdu o şarkının adı keşke ismim iris olsaydı keşke ismim herkese sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı

bazı şarkılar vardır ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır işte o ellerimle herkese çamurlu şiirler uzatsaydım hepsi çok kirli olsaydı tanrım

bazı şarkılar vardır kırmızı akşamsefalarını anlatır karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını geceyi onlar bahçeye taşırdı ben ne zaman öleceğim tanrım sabah olunca mı keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi ismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi şu odanın ortasında dursam saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum

bazı şarkılar vardır kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu o şarkının adı ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı keşke ismim iris olsaydı keşke ismimin bir anlamı olmasaydı

herkes çıkarsın kalbini o çirkin mücevher sandığından ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım

Didem Madak

Metin Altıok: Bingöl benim için ikinci bir üniversite oldu, hayatı gördüm

– Bir kadını sevmek, dünyayı sevmekle eş değerdir benim için. Her ikisinde de bunca kötülük varken. – İkinci Yeni diye adlandırılan şiiri ise, kapsamlı ve geniş içeriğiyle bana kaynaklık etmiştir. – Doğuda batı şiiri yazmak size oldukça tuhaf gelebilir. Ama bu tutumum Ahmet Oktay’ın dediği gibi, orada yaşadığım duygu selini intizama getirmek ve ölçüsüzlükten alt-bilinçsel olarak kaçınmak çabasının sonucu olarak yorumlanabilir. – Şairin acısı ve mutsuzluğu, insanın yüceliğine olan inancıyla, dönemindeki insan erozyonu arasındaki çelişkiden kaynaklanır.

Şair dönemini iyi okuyan bir kişidir. İşte onun bu yeteneği, trajik mutsuzluğunun temelinde yer alır. Denebilir ki, mutlu şair yoktur. Tarihsel akışın yalpaları onda derin yaralar açar ve şair ancak bu yaraları kanatarak bir ölçüde teselli bulur. Şurası unutulmamalıdır ki, karşılıksız umut da metafiziktir. Metin Altıok kendinde, paranın para kazandığı, her şeyin alınır satılır olduğu bir dünyada insanın yabancılaşmamış özünü arıyor. Kendi iç değerlerine yöneliyor. Acı çağdaş yaşamın bir zorunluluğudur ve duyarlı olmanın sonucudur. Şairin acı ile hesaplaşması gerekir. Bugün onurlu insan, içinde bulunduğu olumsuzluklar karşısında, onları ortadan kaldırmak elinden gelmediğine göre, acı duymak zorundadır. Bu bir kefaret sorunudur. Aydın kişi acı duyarak güzelliğin, inceliğin kefaretini öder. Alaturka olmak öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Eğer olabildimse, yani Türk usulü bir şiir yaratabildimse ne mutlu bana. Ben bu kitapları(mı) yeterli buluyorum. Adam olana çok bile! Yalnız buradaki “adam olmak” nitelemesi bana değgin olduğu kadar okur için de söylenmiştir. Zaten Cemal Süreya “Bir şair altmışından sonra şiir yazmamalı” derdi. Eh, ben de 52 yaşındayım. Bundan sonra yazarsam başka bir şey yazarım. Belki oyun, belki roman, bilemiyorum. Ayrıca “Şiirin İlk Atlası”na devam. Orta ve Büyük Atlas’ları inanıyorum ki sizler yazacaksınız. Bütün genç şairlere selam, sevgi. “Gerçeğin Öte Yakası” sözüyle belirtmek istediğim, bizim şimdiye kadar gerçeğin hep “tura”sını görmemizdi. Ama her paranın bir de “yazı” tarafı var. Bu kitapta gerçeği tam olarak, iki yüzü ile de kucaklamaktır benim muradım. Ben dokuz yılı aşkın süredir Bingöl denilen 35.000 nüfuslu bir “adıkent”te yaşıyordum. Bu dokuz yıl çok şey kaybettirdi bana. Önce vardıysa- ün, yine vardıysa- dostluklar aşınıp gittiler. Şiirimin dünü ile bugünü arasında değişen tek şey kandır. Kan sıçradı üstüne o nazenin(!) şiirimin. Doğu cephesi hep aynı. Ne var ki bana yalnızlığın korkunç saltanatı verildi. Ve ben birçok sevgili -gerçekten- dostumu kaybettim. Tabutlarını taşımak bile nasip olmadı. İşte Edip Cansever, işte sevgili Metin Eloğlu ve koca Ruhi Su! Şimdi Karaman Devlet Hastane’sinde tedavi görüyorsam bu yüzdendir. İnanın acılarının dişleri tenimde hala. Beni yönlendiren “acı” oldu. Benim hayatımda hep bir acı vardı, hep acıdan yola çıktım. Çok fukara bir çocukluğum oldu benim…  Sevgisiz üstelik… Bu yüzden kendimi hep garip bir leke gibi gördüm bu dünyada; ama tertemiz zamanlardan kalma bir leke… O kadar ilginç, o kadar önemli şeyler yaşadım ki Bingöl’de… Benim için ikinci bir üniversite oldu. Hayatı gördüm.*

Metin Altıok’un şiire uzak duran okura seslenişi: Ey şiir okumayan, şiire kulak tıkayan okur, haklı olan sensin. Sana saygıyla karışık bir öfke duymaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Ama şunu iyi bil ki, şiirle zıtlaşman yarar sağlamayacak sana. Çünkü şiirin yalnızlığı senin de yalnızlığındır ve bu yalnızlık şiirin değil senin sonun olacaktır. İnanıyorum ki sen günün birinde Anka gibi kendi külünden yeniden doğacaksın. İşte o gün gelene kadar benim sana diyeceğim ateşin bol, tükenişin çabuk olsun.

_________________________________ *Metin Altıok, Enver Ercan, Gültekin Emre, Hüseyin Atabaş, Zeki Coşkun ve Osman Nuri Boyacı’nın yaptığı söyleşilerde kendini ve şiirini yukardaki ifadelerle anlatıyor. (Kaynak: Milliyet kitap)

Çeşitli Sanatçılardan Seçilmiş 4 CD, 60 Eserlik İrlanda Halk Şarkıları Albümü

irlandaİrlanda’nın en ünlü 60 sanatçısından seçilmiş en çok sevilen İngilizce ve İrlandaca 60 halk şarkısından oluşan “60 Greatest Ever Irish Folk Songs” adlı 4 CD’den oluşan albümünün tamamını aşağıdan dinleyebilirsiniz.