Gazeteci Hüsnü Mahalli:Batı bütünüyle sahtekar. Batı demokrasi mi istiyor? Kim inanır buna

Musevi, 1981-89 yılları arasında başbakanlık yaptı. Savaş dönemiydi ve devrimde Humeyni’nin en iyi adamıydı. Muhafazakarların en muhafazakarıydı. Peki ne oldu? Ne oldu da liberalleşti? Hatemi, 8 yıl cumhurbaşkanlığı yaptı. Niye o zaman ‘reform’ yapamadı? Kim engelliyordu onu? Rafsancani.
Rafsancani, bugün Hatemi’yle birlikte Musevi’yi destekliyor. Demek ki olay reform, özgürleşme, liberalleşme değil. İran’da en bağnaz olan Rafsancani’dir. Bunu İran’da herkes bilir. Sicili çok kötüdür, devrimle, reformla işi yoktur”

İran’da 12 Haziran’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yaşanan olaylar Batı provokasyonu mu? Protestolar, rejime mi yönelik sonuca ulaşabilir mi? Mahmud Ahmedinecad’ın bu kadar ezici bir farkla tekrar kazanmasının nedenleri neler? İran seçimlerini ve sonrasındaki süreci Evrensel Gazetesi’nden Mehmet Aksoy’un, Ortadoğu Uzmanı Gazeteci Hüsnü Mahalli ile yaptığı söyleşiyi aşağıdan okuyabilirsiniz.

İran seçmeni için belirleyici olan şeyin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

İran seçmenini etkileyen tek bir şey var, daha iyi yaşamak. Sosyal ve ekonomik olarak daha iyi yaşamak istiyorlar. Seçmeni yönlendiren siyasi ve dini elit şu anda elindeki maddi olanakları paylaşamıyor.
Reform, daha fazla başını açma, daha fazla özgürlük gibi şeyler, sorunun medyatik tarafı. Hangi tarafa oy vermiş olursa olsun İran halkı daha iyi yaşamak istiyor. Daha fazla ücret almak istiyor, işsiz olanlar iş istiyor. Halk, ülkenin zenginliklerinden daha fazla pay almak istiyor. “Bize niçin ambargo uygulansın? Niçin herkesle kavgalıyız? Herkes niçin bize karşı baskı uyguluyor? Bu baskının sonucu içeride sıkıntı yaşıyoruz?” diyorlar. Şah zamanını da hatırlayanlar petrol ülkesi olduklarını biliyorlar ve daha zengin ve daha iyi yaşamak istiyorlar. Bütün dertleri bu.
Öte yandan ‘reformcu’ denilenler zaten iktidarın içinde. Muhammed Hatemi 8 yıl cumhurbaşkanlığı yaptı. Rafsancani şu anda devletin, sistemin ve dinin ikinci adamı. Peki ne istiyorsun? Reform istiyorsan sen yapacaksın, zaten devleti sen yönetiyorsun. Hamaney’den sonra siyasi erki kullanma anlamında en güçlü adam zaten Rafsancani’dir. Hamaney’i seçen uzmanların başında o var; istese Hamaney’i bile görevden alabilir.

Öyleyse ‘reform’ talebinin rejim karşıtı bir talep olduğunu söyleyemeyiz.
Kesinlikle söyleyemeyiz. ‘Reformculuk’ rejim karşıtı bir şey değil, rejimin içinde, rejime dahil, rejimin kendi çarkları içindeki kişiler arasındaki bir çekişmedir. Şu anda devleti yönetenler, devletin bütün servetini yiyorlar. Anlaşılan bu serveti paylaşma, çok sağlıklı gitmiyor. Yani eğer Rafsancani tarafı bugün ithalat ve ihracatı kontrol ediyorsa, Ahmedinecad tarafı petrol ihracatını kontrol ediyor, Hatemi tarafı gibi başka taraflar da pazarı kontrol ediyor. Bu üç beş denge unsuru arasındaki paylaşım zaman zaman aksıyor. Mesela diyor ki, “Kardeşim sen ithalat ihracattan 5 milyar dolar götürdün, ben 1 milyar dolar götürdüm.” Paylaşımdaki sorun budur. İran halkının genel talebi daha iyi yaşamaksa seçimi nasıl oluyor da aynı cumhurbaşkanı tekrar ezici bir çoğunlukla kazanıyor? Ahmedinecad devleti temsil ediyor ve son 4 yıllık iktidarında, cumhurbaşkanlığı döneminde genellikle orta ve yoksul sınıflara hizmet götürdü. Örneğin ücretleri yüzde yüz artırdı. Emekli maaşlarını artırdı, vergileri düşürdü, gençlere iş olanağı sağladı. İş olanaklarıyla sadece özel sektörü kast etmiyorum; gençlere devlette de iş verdi. Kendisi de eski bir devrim muhafızı subayı olan Ahmedinecad, devrim muhafızlarının sayısını artırdı, gençleri orduya aldı. Bugün İran’da 4 milyon devrim muhafızı üyesi var; bunların hepsi maaş alıyor.

Şu durumda protestoları düzenleyenler alt sınıfın üyeleri değildir mi diyeceğiz?
Kesinlikle. Protesto yapanların büyük bölümü, Tahran’ın kuzeyindendir. Protestolar zenginlerin, aydınların daha müreffeh sınıfın yaşadığı bölgelerde oluyor. Tahran’ın güneyinde bir şey yok; çünkü yoksullar ve varoşlar güneyde, kuzey zengin. Zaten göstericilerin tiplerine de bakarsanız yoksul olmadıklarını anlarsınız; saçları daha açık kızlar, jean giymiş gençler.

Gösterilerde Batı’nın etkisi var mı?
Batı yalnız İran’a değil, her tarafa müdahale eder. Niye Türkiye’yi unutuyoruz ki? Türkiye’nin son 30 yılına bakın. 1 Mayıs’tan tutun da
Sivas’a kadar; Batı’nın etkisi yok mu? Batı’nın dünyanın her yerinde provokasyonu olmuştur.

Olaylar Gürcistan ve Ukrayna’daki gibi ‘kadife ya da turuncu’ bir ‘devrimle’ sonuçlanabilir mi?
Hayır. Ne kadife ne turuncu, ne mor ne yavruağzı, hiçbir şey olmaz. Böyle bir beklenti yok. Sokağa çıkanların da böyle bir talebi yok. Sokağa çıkan muhalefet rejime karşı değil. Diyorlar ki, “Saçımız biraz daha açık olsun.” Devrim buysa, onlara on tane devrim verebiliriz.

Seçimi Musevi kazansa ne değişirdi?
Hiçbir şey değişmezdi. Musevi, 1981-89 yılları arasında başbakanlık yaptı. Savaş dönemiydi ve devrimde Humeyni’nin en iyi adamıydı. Muhafazakarların en muhafazakarıydı. Peki ne oldu? Ne oldu da liberalleşti? Hatemi, 8 yıl cumhurbaşkanlığı yaptı. Niye o zaman ‘reform’ yapamadı? Kim engelliyordu onu? Rafsancani.
Rafsancani, bugün Hatemi’yle birlikte Musevi’yi destekliyor. Demek ki olay reform, özgürleşme, liberalleşme değil. İran’da en bağnaz olan Rafsancani’dir. Bunu İran’da herkes bilir. Sicili çok kötüdür, devrimle, reformla işi yoktur. Müthiş bir oportünisttir, pragmatisttir; çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapar. Bu sorunun çözümünü de Rafsancani belirleyecektir.

İran politikalarında bundan sonra bir değişiklik ön görüyor musunuz?
Reformcularla muhafazakarlar ortak bir yerde buluşacaklar. Bir birlerine yanaşacaklar, uzlaşacaklar. Belki ortak bir hükümet kurulabilir ya da ‘reformcular’ dan bir kaç kişi Ahmedinecad’ın hükümetine alınabilir. Sosyal yaşam alanında baskılar azaltılabilir, ahlak polisi dediğimiz polis kaldırılabilir. Buna benzer karşılıklı birkaç taviz verilip uzlaşılacak.

Seçimlere yolsuzluk karıştırıldığı iddialarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu seçimlerde yolsuzluk yapılmıştır ancak en fazla 1- 2 milyon oyla sınırlıdır; o bile fazla. Ama farka bakın; 25 milyon oy almış. Nasıl aldı? İnsanları iyi etkiledi. Seçim çok sert geçti. Daha önce seçime katılım oranı en fazla yüzde 60’ken katılım oranı yüzde 85’e çıktı. Bu yüzde 25’in yorumlanması gerekiyor. İran nüfusunun yüzde 65’i 30 yaşın altında. Köylerden, varoşlardan bütün gençler seçime gitti ve bunların hepsi Ahmedinecad’a oy verdi.

Katılımın bu kadar yüksek oluşu rejime sahip çıkma mıdır yoksa Ahmedinecad’a destek anlamına mı gelir?
Bu, Ahmedinecad’a sahip çıkmadır. Rejim kimsenin umurunda değil. Çünkü büyük söylemlerin artık hiçbir değeri kalmadı. Bu dünya genelinde böyle. İslam Devrimi olduğunda halk ne diyordu? “Ne komünizm ne kapitalizm; İslam.” İran halkına göre komünizm kalmamış, kapitalizm can çekişiyor. Bu söylemler artık sağcısıyla, solcusuyla, genciyle, yaşlısıyla İran halkını heyecanlandırmıyor. İnsanlar artık daha basit, daha rahat yaşamak istiyorlar. İran Devrimi 30 yıllıktır ve artık devrimin doğal gazı da bitmiştir, devrimi ısıtamazsın.

Bu, ideoloji eleştirisi mi?
Kesinlikle öyle. Sovyetlerin dağılması, reel sosyalizmin çıkmaza girmesinden sonra insanlar, bu tür büyük söylemlerle ortaya çıkan ideolojilerden umudunu kesmiştir. İranlılar, 30 yıllık devrim sürecinde yoruldular. Sadece vatandaşlar açısından değil, yönetenler ve din adamları açısından aynı şey geçerli; çünkü devletle içli dışlı oldular, maddi çıkarlara bulaştılar, avantaları paylaşma savaşı başladı, artık din, iman para oldu. Sonuç olarak devrim ateşi artık İranlıları ısıtmıyor. Şah, zamanında ABD’nin uşaklığını yaptığı halde yine dünyaya kafa tutuyordu, bu değişmeyecek.

Bir 1953 deneyimi var, Muhammed Mossadegh hükümeti CIA eliyle devrildi.
Devrim muhafızlarını onun için örnekliyorum. Bugün yönetimdekilerin o deneyimden ders çıkarmadıklarını düşünemeyiz. Ayrıca Batı bütünüyle sahtekar. Batı demokrasi mi istiyor? Kim inanır buna. Demokrasi istiyorsan git Suudi Arabistan’da yap. Bugün Arap alemindeki bütün aşağılık ABD uşağı iktidarların hepsi faşist, eğer Batı samimiyse önce oralarda demokrasi oluştursun. Batı Hatemi cumhurbaşkanıyken niye destek vermedi İran’a?
Hüsnü Mübarek 28 yıldır Mısır cumhurbaşkanı, Obama onun ayaklarına gidiyor; Şili’deki Allende’nin darbesinden, Nikaragua’da kontralara verilen paralara kadar dünyadaki bütün pisliklerde Suudi Arabistan’ın parmağı var ama Obama, kralın ayağına gidiyor. Değiştireceksen önce Mübarek’i değiştir. “İran’daki halka saygı göster” diyor, kendisi gösteriyor mu?
Fransa’da 2 yıl önce halk sokağa dökülmedi mi? Fransız ordu ve polisi halka ateş etmedi mi? Neredeydiniz o zaman? Niye ağzınızı açmadınız? Sonuç olarak bizim medyamız da bu oyuna geliyor. Kimse çıkıp da “Kardeşim sen iki yüzlüsün, konuşma. Konuşacaksam ben bu coğrafyanın insanıyım ben konuşurum” diyemiyor.
Hayatında oturduğu plazanın dokuzuncu katından inmemiş, pazara gitmemiş, otobüse binmemiş, Güneydoğu’ya hiç uğramamış adamlar Kürt sorununu çözüyor, İran sorununu çözüyor.

İRAN’DA DÜN
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE ABD’DEN ELEŞTİRİ

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, İran’da sivillere yönelik “tutuklamaların, tehditlerin ve güç kullanımının” sona ermesi çağrısında bulundu. BM sözcülüğünden yapılan açıklamada Genel Sekreter Ban’ın, İran’da yaşanan şiddet olaylarından ve özellikle sivillerin ölümüne ve yaralanmalarına yol açan güç kullanımından endişe duyduğu belirtildi.
İranlı yetkililerden temel sivil ve siyasi haklara, özellikle de ifade özgürlüğü, toplanma hakkı ve bilgiye ulaşma özgürlüğüne saygılı davranmalarını isteyen Ban, ülkedeki durumdan uluslararası toplumun kaygı duyduğunu kaydetti. Ban, açıklamasının sonunda İran’da cumhurbaşkanı seçiminin ardından “halkın demokratik iradesine tamamen saygı duyulması” yönündeki ümidini yinelediğini de belirtti.
ABD yönetimi de, “İran’da halka yönelik şiddet ve adaletsizlikleri” kınadı. Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs, ABD Başkanı Barack Obama’nın geçen cumartesi günü Tahran yönetimini şiddete ve adaletsizliklere son verilmesini isteyen çağrısını hatırlattığı açıklamasında, şiddetin giderek tırmandığını gördüklerini belirtti. Gibbs, gösterilerin engellenmesi için polisin güç kullanmasının ABD’de öfkeyle karşılandığını, bununla birlikte, Obama tarafından İran ile diplomatik müzakereler yapılması teklifinin hala geçerli olduğunu sözlerine ekledi.
SEÇİMLER İPTAL EDİLMEYECEK
İran Anayasayı Koruyucular Konseyi, 12 Haziranda yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iptal edilmesini kabul etmedi. İran devlet televizyonunun haberine göre, Konsey seçimlerde büyük usulsüzlük olmadığını söyledi. Haberde konuyla ilgili başka ayrıntı verilmedi.
BÜYÜKELÇİ TRAFİĞİ YOĞUNLAŞTI
İran, İngiltere Büyükelçisini, iki ülke arasındaki son gelişmeleri ele almak üzere geri çağırma kararı aldı. İran’ın Londra Büyükelçisinin danışmalarda bulunmak üzere geçici olarak çağrılma kararının, Meclis Milli Güvelik ve Dış Politika Komisyonunun önceki günkü olağanüstü toplantısında alındığı belirtildi. İki ülke ilişkilerinin Büyükelçilik seviyesinden maslahatgüzarlığa düşürülme önerisinin ise toplantıda kabul görmediği kaydedildi.
Bu arada, seçim sonuçlarına itiraz için yapılan gösterileri yönlendirmede rolleri olduğu gerekçesiyle yakalanan yabancı uyruklular arasında İngiltere vatandaşlarının da olduğu belirtildi.
İsveç Dışişleri Bakanlığı ise, İran’ın Stockholm büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırarak, ülkede göstericilere karşı uygulanan şiddetten duyduğu endişeyi bildirdi.

AHMEDİNECAD BAŞARILI MI
Her toplum kendi insanını yaratır. Ahmedinecad kendisi de söylüyor, “Ben cumhurbaşkanı olmak için değil, halka hizmet için geldim” diyor. Zaten tip olarak da hizmetçiye benziyor. Cumhurbaşkanlığına layık değil diye kendisiyle dalga geçiyorlardı; kıyafetiyle o meşhur montuyla, karikatürlerini çiziyorlardı. Bir açık oturumda söyledi bunu, “Bakın” dedi, “Tipime bakın. Ben hizmetçiyim” dedi. Kişisel olarak da tanıyorum kendisini ve samimi buluyorum. Kültürü bu. Bir köyden gelmiş, babası önce bakkallık yapmış, sonra terzilik yapmış, sonra demirci olmuş. Bir elitlik iddiası yok. Diğerlerine bakın; Hatemi olsun, Rafsancani olsun, Musevi olsun onların hepsi yüksek sınıfın insanları. Ahmedinecad’ın halk tarafından sevilme nedeni de bu. Sonuçta 70 milyonluk İran halkının 50 milyonu yoksul. İran ordusundakiler de yoksul, devrim muhafızlarının hepsi gariban. 6- 7 milyon Besic fakirlerden oluşuyor. Dış dünyadaki algılanma biçimi Ahmedinecad’ın ürettiği bir şey değil. Dünyaya kafa tutmak Acem halkının özelliğidir. İran halkı bunu seviyor ve bunu devam ettiren adaya oy veriyorsa beğensin beğenmesin kimsenin bir şey demeye hakkı yok.

4 Yorumlar

  1. Insan haklarini yok sayan, siddet uygulayan her ortami elestirmek ve insanhaklari ve siddetsizluk icin girisimde bulunmayi yine insâni bir hak sayarim!

    Saygilarimla

    Leman Stehn

  2. Görülen ve bilinen haksizliklara karsi tutum edinmedigimiz takdirde, ortak olur, insanlar arasi yasanan kültüre, bana dokunmayan yilan bin yil yasasin mantigini kültürel bir öge olarak katmis olmazmiyiz?
    Bir insanin taslanarak öldürülmesini, dünyanin neresinde olursa olsun, “onlarin da degerleri öyleymis; bana düsmez birsey söylemek”, dedigimiz takdirde, o toplumun icinde yasayan ve bu uygulamaya karsi koyan insanlari yanlizbirakmis oluruz. Insan haklari evrenseldir ve onlari savunmak bir hak ve insâni görevdir.

    Leman Stehn

  3. Fikir özgürlügünün ve özgürce secimin olmadigi yerde, Iran halki böyle istiyor denilebilir mi? Kendi hâlinde, farkli bir yasam tarzina, asla tahamüllü olmayan bir yönetimin, cogunluk istesin veya istemesin, her insanin birebir hakki icin uyarilmasi gerekmezmi sizce?

    Saygilar
    Leman Stehn

  4. Fakir bir cogunluk tarafindan tasinan Hitler`i hatirlatti bana son bölümde yazdiklariniz. Bu arada, kisisel tanidiginiz ve samimi buldugunuz, Ahmedinecad`in antisemitligi Almanyada her gün karsi koymak zorunda kaldigimiz Neonazilerce alkislanmakta.
    Son cümlenizde Iran halkindan homojen bir kitleymis gibi konusmaniz, cogunluga bu denli bir dokunulmazlik sunmaniz beni endiselendirmekte. Hitler`in tarihe bakacak olursaniz, hep yasal cogunluklarla, yasattiklarini sizde biliyorsunuzdur.

    Saygilar

    Leman Stehn

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz