Öncelikle Okunması Gereken Klasikler – Semih Gümüş

Semih GümüşKlasikleri yeniden okurken
Klasikleri yeniden okurken onları tersyüz etmenin anlamını görmek, bu yorumların doğru ve geçerli olup olmadığını sorgulamaktan daha önemli.
Klasikler deyince akla hemen gelenlerin yanında hangi romanları klasik olarak okuyacağımız yerinde bir soru olduğu gibi, klasikleri nasıl okumak gerektiğini de sık sık sormayı unutmayalım. Değil mi ki zamanın eskitemediği romanlardan, onların bizde yaşayan hikâyelerinden ve kahramanlarından söz ediyoruz, niçin okuduğumuz bellidir. Yeter ki zaman akıp gittikçe nasıl okumamız gerektiği sorusunun karşılıklarını da hakkıyla vermeye çalışalım.

Acaba bizim için önemli kitapları yeniden ve yeniden okumanın anlamı nedir? “Gençlik, her deneyime olduğu gibi, okumaya da özel bir tat ve özel bir anlam yükler,” diyor Calvino, “olgunluk çağımızda ise, birçok ayrıntı ve düzeyi ve ek anlamları fark ederiz (fark etmemiz gerekir).”

Sık sık, öncelikle hangi klasikleri okuyalım, diye de sorulur. Sözgelimi Moby Dick bambaşka bir roman. Her okumada açıldıkça açılır. Sözgelimi bugüne dek Kaptan Ahab’ın tutkusunun bütün anlamları çözülerek okunabildi mi, kuşkuluyum. Moby Dick’i yeniden okumayı her zaman öneririm. Kendini öylesine yücelten bir kişiliği var ki Ahab’ın, bilinçli ya da bilinçsiz, elbette bireyciliği de kutsar. Dolayısıyla birbiriyle çelişen değerleri simgeler. Hem Moby Dick ile özdeşleşen doğaya –ve hayata– başkaldırıyı ve onu alt etme azmini temsil eder Ahab hem de gemide (Pequod) bir başına kurduğu otoriteyle insanın altındakiler için tehlikeli bir yöneten olduğunu. Peki ya Moby Dick? Doğayı temsil eder Moby Dick ama bununla kalmaz. Şiddeti de simgeler, Ahab gibi otoriter şeflere karşı aşağıdan gelenlerin kullandığı zoru da. Melville’in romanı, geçmişte olduğundan daha çok anlam kazanırken ona verilebilecek yeni anlamların karşılıklarını metin içinde bulmamıza olanak veren zenginliğini adeta çoğaltarak okunmayı sürdürüyor.

Klasikleri yeniden okurken onları tersyüz etmenin anlamını görmek, bu yorumların doğru ve geçerli olup olmadığını sorgulamaktan daha önemli. Dahası, 19. yüzyılın büyük klasiklerinin çoğunluğu üçüncü kişi ağzından anlatılırken Moby Dick’in birinci kişi ağzından, adını Kutsal Kitap’tan alan kahramanı İsmail’in ağzından anlatılması da bir başına önemli ve bunun üstünde özellikle durulmalı.

Charles Dickens

Dickens’ın Büyük Umutlar’ını da belki cümlelerini, dilini, üslubunu, olay örgüsünü, anlatım tekniklerini bir yana bırakıp yalnızca hikâyesine bakarak okumak gerekir. Gerçekçilik anlayışı ve hikâye anlatma tutkusu, onun öteki büyük yazarların yanında gölgede kalmasına da neden olmuş mudur? Buradan bakınca biraz öyle görünüyor. Kişileri ve hikâyeleri gerçek hayatı tam da yaşandığı gibi yansıtıyor gibidir. Oysa Dickens’ta, yazarın gerçek hayattan yararlanma biçiminin gücü ve alması gerekenleri alıp gereksiz olanı atan duyarlığı önemli. Büyük Umutlar da döneminin başyapıtlarından. Belli aralarla yeniden okunması düpedüz heyecan yaratabilir.

PROUST09

Proust’un Yitik Zamanın Ardında romanının, kişilerinin ruh çözümlemeleri bakımından mihenk taşlarından biri olduğunu biliyoruz. İç dünyaların izini sürmek, Proust’un bu anıtsal yapıtının yanına boyu ondan kısa bir anıt dikmeyi gerektirebilir. Buna pek kimselerin vakti yok burada. Kendi romanları için Proust’un büyük bir akarsu gibi ağır ağır akan romanından su çekmek için romancıların yeterince çaba gösterdiği söylenemez.

Stendhal’in Parma Manastırı’nda olay örgüsünden Calvino da söz eder. Demek Stendhal’in romanını olayların nasıl birbirine eklenerek örüldüğüne bakmak için bir kez daha okumak, yalnızca olay örgüsüyle ilgili kendi yapımbiçimlerini sınamak isteyen yazarların değil, okudukları romanlarda nelerin nasıl yapıldığına bakan nitelikli okurlar için de önemli olmalı. Parma Manastırı’nın okurları var çevremizde. Demek ki onlara, yeniden okuma biçimleriyle romanın zenginliklerinin nasıl artacağını anlatabiliriz.

Balzac

Balzac’tan açınca, “romanı bir şehre dönüştürmek”ten söz ediyor Calvino. Mahalleleri, sokakları, anlatılan mekânları birbirleriyle ilişki ve karşıtlık içindeki kişiler gibi yansıtmak. Balzac eşyayı, mekânları ve şehirleri tutkuyla anlatırsa, okuduğumuz bir romanında hikâyeyi bir yana bırakıp bunları nasıl anlattığına bakmak, önümüzde başka bir Balzac canlandırabilir. Romanda eşyanın düzenlenişi konusunda öğreneceklerimiz varsa Balzac okumadan sanırım olmaz.

Joyce

Ulysses üstüne de biz ne yazsak yetersiz kalır. Enis Batur, 1922’de basılan Ulysses’in tek başına bir kültür devrimi yarattığını söylüyor ki bu sözü aynı zamanda tarihsel değerini belirtiyor. Ulysses’ten önce ve Ulysses’ten sonra var. Aramıza Kafka da girmiştir elbette. Bu zamanın edebiyatı Kafka’nın suyunun denize açıldığı yerde oluşturdu deltasını ama Joyce’u unutarak okuyamayız Kafka’yı. Ulysses’in kılıcı bir çağı açtı, Kafka’nın bütün yapıtı da o çağı kanatlandırıp başka bir düzeye çıkardı.

Robert Musil, 1925

Robert Musil’in Niteliksiz Adam’ı, belli bir zamanı, içinden çıkan kişinin çelişkilerine bağlayarak anlatmanın yüksek nitelikli örneği. Dilerseniz bir dönem romanı olarak okuyunuz Niteliksiz Adam’ı. Dönem romanı deyince yaratılan karton kişilerin, içinde yaşadıkları dönemleri anlatmak yerine, romanı nasıl yarı yolda bıraktıklarını anlatan örnekleri düşünerek. Savaş yıllarının öncesinde yaşanan hayat, dolaylı biçimde nasıl anlatılır, Niteliksiz Adam benzersiz romanlardan.

Proust’un bir Flaubert okuması var, okunmaya değer. Edebiyat ve Sanat Yazıları içinde, “Flaubert’in ‘Üslubuna’ Dair” yazısında, Flaubert’in romanlarının önüne bakmakla yetinmez, arkasına da geçer, onunla da yetinmez, çekmeceleri açar, sözcüklerin arasına sızar.

Demek okuduğumuz bir klasiği, bugüne dek bize verilmiş okuma biçimlerinin dışına çıkıp nesnelliğimizi koruyabileceğimiz bir uzaklığa koyduktan sonra kendi öznelliğimizle devreyi bağlayarak okumak. Yapılacak olan bu. Dolayısıyla okuduğumuz bir romanın, ister Suç ve Ceza olsun, ister Goriot Baba ya da Madame Bovary, bugüne dek taşıdığı anlamların ötesinde, bugün başka hangi anlamları yüklenebileceğine baktığımız kadar, anlatım biçimine, anlatıcıyı nasıl ve niçin öyle kullandığına, dil biçimine, cümle yapılarına bakarak okumak, okuma biçimimizi değiştirebilir ve önümüzden geçen her şeye farklı bakmamıza yol açar.

Notosoloji
29 Ekim 2015

>> Klasik Nedir, Klasikleri Neden Okumalı – İtalo Calvino 

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz