Oda TV 2010’un şifresini çözdü ‘Yeni Osmanlıcılık’; seks ve islam


AKP dönemi İslamı’nın farklı bir anlayışa sahip olduğu burada bir kez daha görülüyor. Yoksul mahallelerine tarikat ve taassub salgılarken, Batılı şövalyeleri zengin kent merkezlerindeki zev-ü sefaya çekmek için yarı çıplak cariyeler, parlak oğlanlar,  itaatkar köleler, güreşen erkekler yani kısaca fuhuş, zevk, sefa ve İslam bir arada aynı afişte “Yeni Osmanlıcılık” olarak  pazarlanıyor.

Hükümet bir süredir gündeme sevinçle getiriyor: “İstanbul Avrupa 2010 Kültür Başkentleri’nden biri oldu”. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere, ilçe belediyeleri, müzeler, kültür bakanlığı yetkilileri, üniversitelerin güzel sanatlar bölümünden akademisyenler bir araya gelip İstanbul’a “2010 Avrupa Kültür Başkenti” imajları tasarlıyor. İstanbul’u “yabancı sermaye için çekim merkezi” haline getirmeye çabalıyor.

Devasa bir reklam kampanyası söz konusu; afişler, tanıtım filmleri birbiri ardına yayınlanıyor. Her reklamda olduğu gibi, burada da yaratılan imaj, gerçeklikten çok, o mala ilişkin hayalleri, beklentileri, iddiaları yansıtıyor. İstanbul 2010 reklamları yalnızca yurtdışında ülkemizin nasıl temsil edildiğini değil, hazırlayanların nasıl bir ülke temenni ettiklerini de gösteriyor.

Bu dev kadronun yurtdışı kampanyası için hazırladığı son afişin başlığı şu: “Meet the Roots of Fun.” Yabancıları, 2010 yılında İstanbul’a eğlencenin, zevk-ü sefanın kökleriyle buluşmaya çağırıyor.

Alt metinde, Türkçe anlamıyla, “bu toprağın insanları her zaman eğlenmenin en iyi yollarını bildiler. Eğlencenin başkentine büyüleyici bir yolculuk yapın ve Eğlence İmparatorluğu’nun torunlarının bu mirası nasıl sürdürdüğüne tanık olun.”

Bu mirası anlatmak üzere, en son afiş tasarımlarında Osmanlıyı resmetmeye karar vermişler. Herhalde Osmanlı’yı savaşçı ve fetihçi bir imparatorluk olarak biliyordunuz. Batılılar da öyle sanıyorlardı. Ama resmi yetkililer ile iyi para aldıklarını umduğumuz tasarımcıların, reklamcıların oluşturdukları Osmanlı imajı, çok farklı. Kafalarındaki ve hayallerindeki Osmanlı, Ortaçağ Avrupasında Doğu’yu develer ve cariyelerle tanımlayan oryantalist eserler gibi.

İstanbul 2010’un yurtdışı tanıtımı için hazırlanan yukarıda gördüğünüz afişte, Osmanlı’yı tam bir sefa ayininde görüyoruz. Çalgıcılar, oynak dansözler, çıplak cariyeler, itaatkar köleler, güreş tutan erkekler, güreşçilere doğru bakan saray oğlanı giysili bir başka “parlak” erkek ve en sonda cariyesinin köpüklü bira sunduğu padişah, geçmişle bugünü anlatan bu sefa ayininin bize ait unsurları olarak tasvir edilmiş.

En solda, bu şehvet ortamına hışımla dalmış bir Avrupalı şövalye dikkati çekiyor. Sefa sahnesindeki tek başı dik karakter. Silahlı, belli ki savaşmaya gelmiş. Karşısında, İstanbul’u bir fahişe misali zevk vaat ederken buluyor.

Anlaşılan, bu kampanyayı yürüten yandaş ve cahil reklamcı kafası, Osmanlı haremi için bile son derece aşağılık bir üslupla, eşcinsellik, zevk ve fuhuş imalarıyla, bu Avrupalı şövalyeyi “barışa” cezbedebileceğini düşünüyor. Medeniyetler buluşmasında bize düşen rolü öğreniyoruz.

Bu, AKP’li belediyenin gurur duyduğu kampanyanın, onca sponsorun önünden geçerek üretilen imajı. Bir Cumhuriyet dönemi, iki yüz yıllık koskoca bir ülke ve yeni insan yaratma mücadelesi, bu mücadelede yaratılan yapıtlar, tarih, birikim; bunların hiçbiri yok.

Bunlar yerine, Osmanlı var. Üstelik kadınların cariye ve dansöz, erkeklerin çalgıcı, güreşçi ya da “parlak” oğlan olduğu, zevkle vecd halinde bir “Yeni Osmanlı” var. AKP döneminde, bu ataların mirasçısı olduğumuzu öğreniyoruz. Demek, kafalarındaki Osmanlı imajı ve Türkiye temennisi bu.

Bazen ülkemizin bu “ılımlı İslamcı” tayfasının elinde İran olmasından korkuluyor. Hayır, İran Mollaları, kendi medeniyetlerine bu kadar saygısızca yaklaşmamış, onu bir turistik mal haline getirmek üzere böyle rezilce çarpıtmamışlardı.

AKP dönemi İslamı’nın farklı bir anlayışa sahip olduğu burada bir kez daha görülüyor. Yoksul mahallelerine tarikat ve taassub salgılarken, Batılı şövalyeleri zengin kent merkezlerindeki zev-ü sefaya davet ediyorlar.

Belki de daha çarpıcı nokta, bu Yeni Osmanlı’yı yalnız AKP’li “ılımlı İslamcıların” değil, basbayağı eğitimli kadroların, bir akademisyen, reklamcı tayfasının da mideleri bulanmadan üretebilmiş olması.

İster istemez insanın aklına şu soru geliyor: Bu afişe bakarak Avrupa Kültür Başkenti’ne hevesle gelecek bir bol paralı “yatırımcı”, cariye, oğlan ve sert erkekler aramaya başlayıp huzursuzlanırsa Kadir Topbaş ne yapacak?

Kaynak: Odatv.com

1 Yorum

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz