Nazım Hikmet’in “Kürt Sorunu” Hakkındaki Düşüncelerini Dile Getirdiği Meşhur Mektup

Türk politikacıları, Kürt milletinin milli varlığını inkârda ısrar ediyor ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde öteki azınlıklarına tanıdığı hakları bile Kürt milletine tanımıyor.

 

Zeki Baştımar’ın 1962 Konferansına sunduğu Karar Tasarısı’nda TKP’nin geleneksel yaklaşımına uymayan ve Kürt hareketine destek içeren kimi ifadeler Konferansta tartışmalara neden oluyor. Konferansa katılan delegelerin milliyetçi bakış açıları çok çarpıcı bir şekilde açığa çıkıyor. Nâzım Hikmet, toplantıda kesin bir tutumla Kürt mücadelesini destekliyor ve Cezayir ulusal kurtuluş savaşı karşısında şovenist bir tutum alan Fransız Komünist Partisi’ni örnek gösterdiğini belirtiğimiz  şu yazıdan sonra Nazım’ın, 1961 tarihli Memo Yetkin’e gönderdiği  mektubunu aşağıdan okuyabilirsiniz.

 

“Kökleri yüzyılların derinliklerine dalan, tarihiyle, kültürüyle, Kürt milletinin önemli bir çoğunluğu Anadolu’nun bir parçasında yaşar. Anadolu’nun öbür parçalarında yaşayan Türk milletini Kürt milleti kardeşi sayar. Her iki millet, bütün imparatorluklar gibi, halkların zindanı olan Osmanlı İmparatorluğu’nda, Türk ve Kürt derebeylerinin, Osmanlı İmparatorluk idaresinin ağır zincirlerine vurulmuşlardır.

Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıktan sonra ise her iki millet emperyalizme karşı tek bir cephe kurup çarpışmışlardır. Anadolu milli kurtuluş hareketi yalnız Türkler için değil, Kürtler için de tarihlerinin en şerefli sayfalarından biridir.

O dövüş yıllarının sonradan Türk idarecilerince yasak edilen en unutulmaz türkülerinden biri, “vurun Kürt uşağı namus günüdür” diye başlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra, Türk idarecileri ve egemen çevreleri, Kürt hareketine tamamıyla vaat ettikleri millet ve insan haklarını tanımadı.

Hatta işi Kürt milletinin millet olarak varlığını bile inkâra kadar götürdü. Bu dönem, Türk idarecilerinin ve egemen sınıflarının emperyalizmle uzlaşmaya başlaması dönemidir. Bu inkârla, bu uzlaşmamanın aynı dönemde baş göstermesi sadece bir rastlaşma değildir.

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni Orta ve Yakın Doğu’da emperyalizmin kalelerinden biri haline getiren Türk politikacıları, Kürt milletinin milli varlığını inkârda ısrar ediyor ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde öteki azınlıklarına tanıdığı hakları bile Kürt milletine tanımıyor.

Türk ve Kürt halklarının Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde dış ve iç politikada aynı emellere hasret çekmeleri bugünkü Türk idarecilerini korkutuyor. Her iki millet kardeş milli kültürlerini, milli ekonomilerini geliştirmek, toprağa, tarım araçlarına, hürriyete, demokratik haklara kavuşmak istiyor. Türk ve Kürt halkları Türkiye Cumhuriyeti’nin tarafsız bir politika gütmesini, emperyalizmin üssü olmaktan kurtulmasını özlüyor.

Gerçek Türk yurtseverleri Kürt kardeşlerinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde milli haklarına kavuşmak için gösterdiği mücadeleyi gönülden nasıl destekliyorsa, gerçek Kürt yurtseverleri de Türk halkının demokrasi ve milli bağımsızlık için yaptığı kavgayı öylece destekliyor. Anadolu’da yaşayan Türklerle Kürtlerin arasına nifak sokmak isteyen gerici, sömürücü, karanlık kuvvetler, emperyalizmle el ele vererek halklarımızı daha kolay ezmek istiyorlar.

Kürt ve Türk halklarının bahtiyarlığa, insanca yasamaya varmak için derebeylerine, kara kuvvetlerine, şehir ve koy ağalarına, gericilere, ırkçılara, milletlerin varlıklarını ve haklarını inkâr edenlere, emperyalistlerin uşaklarına karşı yürüttükleri yeni milli kurtuluş savaşının zaferi Kürt ve Türk halklarının el birliğiyle kazanılır.

Ancak böyle bir el birliğiyle kardeş iki millet hürriyete, milli ve insan haklarına kavuşabilir.”

NAZIM HİKMET RAN – 1961/Moskova
(Kaynak: “Nazım’ı Nazımca Anlamak” (Etki Yayınları). Kitapta Mektubun Orijinal Görüntüsü Mevcuttur)

Nazım’ın ailesi Kürtlerle dayanışma halinde

Sadece Nazım’ın kendisi değil, diğer yandan aile fertlerinden eşi Münevver Hanım, oğlu Mehmed Nazım, üvey kızı Renan’ın Polonya’da bulundukları yıllarda Kürtler ile belli bir dayanışma içinde olmuşlar. Bu yıllarda çekilen bazı fotoğraflarda Kürtler tarafından örgütlenen yürüyüş ve gösterilere Nazım Hikmet’in aile fertlerinin de katıldığını görüyoruz. Örneğın Polonya«da öğrenim görmekte olan Kürt öğrencilerinin Varşova’da yapmış olduğu bir yürüyüşte Nazım Hikmet’in oğlu Mehmed ve üvey kızı Renan ön sırada yer almışlar. O yıllarda Polonya’da öğrenim görmekte olan Kürtlerden Memo Yetkin’in  ifadesine göre bu yürüyüş esnasında taşınan Kürdistan haritasını da Nazım Hikmet’in eşi Münevver Hanım kendi eliyle yapmış. Kürdistan haritası ve Kürdistan sözcüğünün büyütülmüş birer harfini göğüslerine asan öğrencilerin yer aldığı bu yürüyüşün ön saflarıında Renan’ın ve Memo Yetkin’in Kürt ulusal giysileriyle yürüdüğünü görüyoruz. Nazım Hikmet’in aile fertlerine ilişkin burada ilk kez yayımladığımz fotoğraflardan bazıları Memo Yetkin’in özel arşivinden alınmıştır. Şimdiye kadar hiçbir yerde yayımlanmayan bu fotoğrafların tarihi önemi ortadadır.

Münevver Hanımdan Kürtlere büyük destek

Nazım Hikmet’in eşi Münevver Hanım’ı Polonya’da birçok kez ziyaret eden Memo Yetkin, zamanla bu aileyi yakından tanıma fırsatına kavuşur ve özellikle Nazım Hikmet’in eşi Münevver Hanım’dan övgü ile söz eder. Memo Yetkin’e göre Kürtlere insani haklarının verilmesinden yana olan Münevver Hanım o yıllarda Kürtler ile sıcak bir dayanışma içine girer. Kürt öğrencilerine Kürtler konusunda bazı kaynaklar sağlayan Münevver Hanım, sürekli bu öğrencilere: “Dilinizi bizim gibi öğrenmek zorundasınız, yoksa unutursunuz” uyarısında bulunarak, Kürtçenin önemine değinir. Kürt aydınlanmasına önderlik eden Bedirhanilerle İstanbul’da tanıştıklarını belirten Münevver Hanım, ayrıca Nazım Hikmet ve Kamuran Bedirhan’ın kan kardeşi olduklarını da belirtmiş. Nazım Hikmet’in Kamuran Bedirhan’a göndermiş olduğu Kürtlere ilişkin bu mektubu  göz önüne getirdiğimizde, bu eski yakınlıkların daha sonraki ilişkiler üzerinde etkili olduğunu görülüyor.

Kürtlerin de diğer uluslar gibi koşulsuz olarak insani haklarına kavuşması gerektiğini sürekli vurgulayan Münevver Hanım yitip giden bazı soylu insan ilişkilerinin Kürtler arasında hala canlı tutulduğunu gözler. Konukseverlik, mertlik, beraberlik ve yiğitlik gibi erdemlerin Kürtler arasında yaşadığını gören Münevver Hanım, Kürt öğrencilerinin yanında yer almış ve Kürtlerin bu niteliklerine büyük bir değer biçmiştir. Bu yıllarda Celal Talabani ve Kemal Fuat gibi Kürt şahsiyetleriyle de tanışan Münevver Hanım, Kürtler ile olan ilişkilerini daha sonra Fransa’da da sürdürmüştür. Muhalif bir kişiliğe sahip olan Nazım Hikmet’in eşi Münevver Hanım, sürekli baskı ve zülme karşı çıkmış, her zaman dayanışmacı bir kişilik sergilemiştir. Bu insancıl düşüncelere sahip olan Münevver Hanım, öyle anlaşılıyor ki çocuklarıyla birlikte Polonya’daki bu Kürt etkinliklerine katılmaktan çekinmemiştir.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz