Milena’nın, Kafka’nın ölümünden sonra kaleme aldığı metin: Dünyayı tüm çıplaklığı ile görmüş

1920 yılında, Kafka  verem (tüberküloz) hastalığı sebebiyle Meran’da dinleniyor, Milena ise Viyana’da çalışıyordu. Milena, anadili Almanca olan ve Almanca yazan Franz Kafka’nın yazılarını Çekçeye çevirmeye başlaması sonucunda  tanıştılar.  Birbirlerini görmeden mektuplaşmaya başladılar; dostça başlayan mektuplaşmalar kısa bir süre sonra -yalnız- mektuplarda kalan tutkulu bir aşka dönüştü. Üç yıl süren mektuplaşmalar sırasında ancak iki ya da üç kez buluşabildiler. Milena o zaman evli,  Kafka  ise nişanlıydı (Kafka bir kızla iki kez olmak üzere üç kez nişanlanmıştır.) ve çeşitli iç çatışmalar, bunalımlar içindeydi. Her buluşmadan sonrasında pişmanlık duyar,  kendisini suçlu olarak görür; yaptığından tiksinir, üzülür ama yine de Milena’yı özlerdi.

Milena Jesenska soylu bir Çek ana babadan geliyordu. Ülkesi için dövüşen büyükbabasını Almanlar kurşuna dizmişti. Kocasıyla mutlu değildi. Ancak yıllar sonra kocasından ayrıldı. Hitler zamanında Yahudi dostu olmak suçuyla toplama kampına alınarak. 17 Mayıs 1944’te özgürlüğe kavuşamadan yaşamını yitirdi.

Kafka’nın son günleri Milena gibi yalnız geçmedi; çok hastaydı, ama gözünün içine bakan karısı Dora vardı yanında, bir de arkadaşı Dr. Klopstock. Acıları dayanılmaz duruma gelince, doktoruna, kendisine verdiği sözü anımsatarak: “Çektirme, öldür beni, öldürmezsen katil sayılırsın.” Diyen Kafka 3 Haziran 1924’de Kierling’de öldü.

Milena’nın, Kafka’nın ölümünden sonra kaleme aldığı metin

Franz Kafka

Viyana banliyösü Klostcrncuburg yakınındaki KierJing Sanatoryumu’nda önceki gün, Prag’da yaşamakta oları Alman yazar Dr. Franz Kalka öldü. Kimseye benzemeyen biri olduğundan burada onu çok az kişi tanırdı, son derece bilge ve yaşamdan ürken bir insandı; yıllardan beri ciğerlerinden hastaydı, hastalığı tedavi ettiriyordu, ama bir yandan da onu bilerek besliyor ve düşünsel olarak destekliyordu. “Ruh ve yürek, yükü taşıyamaz olunca hiç değilse eşit bölünmesi için ağırlığın yarısını ciğer üstlenir.” diye yazmıştı bir mektubunda, işte onun hastalığı aynen böyle gelişmişti. Ve ona neredeyse olağanüstü bir incelik, ürkütücü biçimde ödün vermeyen düşünsel bir titizlik vermişti; insan olarak yaşam karşısında duyduğu entelektüel korkuyu hastalığın sırtına yüklemişti. Çekingen, ürkek, yumuşak ve iyi idi, ama acımasız ve acıtan kitaplar yazdı. Dünyayı, korumasız insanı yok eden ve parçalayan, gözle görünmez bir yığın kötü ruhla dolu olarak görüyordu. Yaşamı sürdürebilmek için fazla önsezili, fazla bilgeydi, soylu ve güzel insanların zaaflarıyla savaşabilmek için fazla zayıftı; anlaşılmamaktan, sevgisizlikten ve düşünsel yalanlardan ürktükleri için değil, başından beri güçsüz olduklarını, yenik düştüklerinde kazanan kişiyi utandıracaklarını bildikleri için kavgadan kaçınanlardandı. İnsanları ancak büyük duyarlığa sahip birinin tanıyabileceği biçimde tanıyordu, yalnızdı ve karşısındakini, yüzünde gördüğü tek bir belirtiden, neredeyse bir insan sarrafı gibi kavrıyordu. Dünyayı alışılmamış ve derin bir biçimde tanıyordu, kendisi de alışılmamış ve derin bir dünya idi. Genç Alman yazınının en önemli yapıtlarından sayılarak kitaplar yazdı; bu kitaplar hiç de büyük laflara başvurmadan bugünkü kuşağın kavgasını anlatır, öylesine gerçek, çıplak ve acı vericidirler ki, simge olarak kullanıldıklarında bile doğal bir etki yaparlar. Dünyayı tüm çıplaklığı ile görmüş, bu yüzden de ona dayanamamış ve ölmek zorunda kalmış bir insanın kuru alayları ve hassas şaşırmalarıyla doludur, geriye çekilmek istememiş ve başkaları gibi, öznel olarak namuslu da olsa, bilinçaltı düşünsel hatalarla kendisini kurtarmaya kalkmamıştır. Dr. Frarız Kafka Ateşçi fragmanını, bir kuşak çalışmasını ifade eden Hüküm’ü, çağdaş Alman edebiyatının en güçlü yapıtı olan Değişini i, Ceza Sömürgesi ni, Bir Taşra Doktoru’nı ve Gözlem adlı öyküleri yazmıştır. Son romanı Mahkemede* manüskri halindedir, uzun yıllardan bu yana yayma hazırlanmıştı. Okunduğunda, tamamen kavranılmış bir dünyanın izlerini veren kitaplardandır, insan artık ona ekleyecek bir tek sözcüğe bile gereksinme duymaz. Kitaplarının hepsi insanlar arasındaki gizli yanlış anlaşılmaların dehşetini ve işlenmemiş suçları anlatır. Olağanüstü ince bir ruh yapısına sahip olan bir insan ve sanatçı idi, öyle ki, onun kadar hassas olmayan başkalarının, kendilerini sağlam hissettikleri yerde bile o, bir şeyler hissediyordu.

Milena Jesenska

“Arkadaş olarak bulunmaz bir kadındı”

Milerna’nın yakın bir arkadaşı olan W i Uy Hass, Milena’yı şöyle anlatıyor:  “StendhaVın eski İtalyan kroniklerinden alıp romanlarına aktardığı tiplere benzerdi Milena. Tutkuluydu, gözü pek, akıllı ve kararlarında çok soğukkanlıydı. Arkadaş olarak bulunmaz bir kadındı: Yardımı seven, kendini yüzde yüz vermesini bilen, ama öylesine de almasını isteyen bir kadındı. Tutkuları için her şeyi göze alır, düşüncesiz davranırdı. Varını yoğunu cömertçe harcamış bir insandı: Yaşamını, parasını, duygularını…”

Kırkardeşi de faşizm kurbanı

Franz Kafka, tüberküloz belirtileri göstermesi üzerine kızkardeşi Ottla Kafka’nın, Kafka’nın deyimiyle biricik kızkardeşi Ottilie’nin yanına kalmaya gitti. 1917 yılının sonlarından, ertesi yıl Haziran ayına kadar, Prag’ın kuzeybatisinda Zürau’da kızkardeşiyle yaşayan Kafka, kendi söylediği kadarıyla hayatının en mutlu günlerini burada yaşadı. 1924 yılında hayatını kaybetmiş olan Franz Kafka, kızkardeşinin başına gelecekleri bilmeden gitmişti.

Kızkardeşi ise, Kafka’nın tersine, olabildiğince mutlu olmaya çalışan bir kadındı. Kafka’nın yıllar içinde gönderdiği sayısız mektubu, fotoğrafları ve çizimleri saklayan kızkardeşi Ottla ise, güzel bir beraberliği bulunan kocası Josef David’den bir Nazi kampında alıkoyulmak için alınınca ayrıldı. Bohemia’nın kuzeyindeki Terezin kampındayken, Ottla, Nazilerin bir tren dolusu çocuğu başka bir yere nakledeceklerini öğrenince, çocuklara eşlik edip onları yalnız bırakmamak için gönüllü oldu. Böylece 1.260 Yahudi çocuk ve aralarında Ottla’nın da olduğu 56 bakıcı trene bindi. Varılacak yer Auschwitz kampıydı, ve tren kampa vardığı gün, hepsi gaz odalarında katledildi.

* Milena Jesenska, yazarın ölümünden sonra yayınlanan Dava adlı romanının yalnız “Mahkemede” adlı bolünü biliyordu.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz