Kelebeğin Rüyası: “Unutmak imkansız… ama hatırlamamaya çalışabiliriz!..”

Kelebeğin Rüyası
Çekimleri Zonguldak, Ereğli, Heybeliada, Büyükada, Uşak ve İstanbul’da gerçekleştirilen Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Kelebeğin Rüyası adlı film 22 Şubat 2013’te vizyona girdi.
Başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat’ın paylaştığı Kelebeğin Rüyası, II. Dünya Savaşı döneminde Zonguldak’ta yaşayan biri 22 diğeri 24  yaşında iken veremden ölen iki şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu’nun yaşam öyküsünü beyaz perdeye yansıtıyor. Aynı dönemde şairlerin Mehmet Çelikel Lisesinde edebiyat öğretmeni olan Behçet Necatigil’i de Yılmaz Erdoğan canlandırıyor.


Kelebeğin Rüyası fragman

Behçet Necatigil: “Bir şair yaşamıştı Zonguldak’ta/ Adı Rüştü Onur’du/ Bilseydi hatırlanacağını ölümünden sonra/ Memnun olurdu.” 

Orhan Veli:  “Son yıllarda Zonguldak üç büyük istidat yetiştirdi. Biri Rüştü Onur, biri Kemal Uluser, biri de Muzaffer Tayyip Uslu. Ne biçim kader, üçü de arka arkaya öldüler.”

KELEBEK ÖMÜRLÜ İKİ ŞAİR

Yılmaz Erdoğan’ın son filmi Kelebeğin Rüyası, ‘Kelebek ömürlü’ iki şair olan Rüştü Onur ile Muzaffer Tayyip Uslu’nun hayat hikâyesini anlatıyor. Rüştü Onur, 3 Ağustos 1920 doğumlu. Şair, 12 Aralık 1942’de yani sadece 22 yaşındayken hayata veda etti.  Muzaffer Tayyip Uslu ise 1922’de dünyaya geldi. 1946’da son nefesini verdiğinde sadece 24 yaşındaydı. Zonguldaklı iki şair olarak imzasını attılar şiir tarihine.. Mehmet Çelikel Lisesi’nden Behçet Necatigil’in öğrencisi olan Rüştü ve Muzaffer Tayyip, ‘hoca’yla bağlarını hiç koparmadı. Dönemin edebiyat dergilerinde, özellikle de Varlık’ta şiirleri yayınlanan Rüştü ile Muzaffer Tayyip, Behçet Necatigil’in yanı sıra Salâh Birsel, Necati Cumalı, Oktay Rifat, Melih Cevdet ve Samim Kocagöz ile de ‘şiir’ arkadaşıydılar ve sık sık mektuplaşırlardı.

siir_9351FİLM SİNEMADA KİTAPLAR RAFLARDA

Muzaffer Tayyip Uslu’nun kısacık yaşamında yayımlanan tek şiir kitabı vardı: Şimdilik. Yapı Kredi Yayınları kitabın yeni bir baskısını yaptı. Üstelik bu baskıda dergilerde yayımlanan şiirleri ve yazıları da yer alıyor.
Kredi Kartı Borcunuz Bitmiyor mu? Arayın yardımcı olalım…

Rüştü Onur’un kısacık hayatı, Mediha’ya olan derin aşkı.. Ve bu kısacık ömre sığan yürek yakan mektuplar ve şiirler. Salâh Birsel dostunun anısına şiirlerinin tamamına yakınını, mektuplarını, bazı hikâyeleri ile ölümünden sonra onun için yazılanları bir araya getirerek bir saygı kitabı hazırlamıştı. Bugünlerde Kaynak Yayınları, Zonguldaklı şair Rüştü Onur’un günışığına çıkan mektuplarını, şiirlerini ve resimlerini bir araya getiren ‘Mektubun Avucumda’ kitabı da bugünlerde raflardaki yerini aldı. Kitabın önsözünü de yazan Yılmaz Erdoğan:  “Şimdi mektuplarınızın kitaplaştığını görmek, sizin ulaşmak istediğiniz insanlara ulaşmanıza sebep olmak, bütün bunlar çok gurur verici ama daha önemlisi biz, yani bütün film ekibi size aşık olduk…” diyor.

RÜŞTÜ ONUR KİMDİR
Rüştü Onur,”Garip şiiri’nin önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilmektedir. O, Zonguldak’ta yaşamış şairler olan Muzaffer Tayyip Uslu ve Kemal Uluser’le birlikte simge adlardan biri olarak görülür.
Babası Mehmet Onur adında bir köy öğretmenidir.
İlköğretimini Devrek’te okur, liseye önce Kastamonu’da başlar sonra da Zonguldak’ta bitirir.
1938 yılında İnce hastalığına tutulduğu için o yıl okuyamaz.
1941 yılının başında Rüştü Onur’un hastalığı yeniden şiddetlenir. Üç ay Zonguldak’ta hastanede kalır. Bu arada Heybeliada sanatoryumuna da başvurur.
1941 yılının son ayı ile 1942 yılının ilk iki ayını Heybeliada’da geçirir. 1942 Mart ayında sanatoryumdan çıktığında yedi kilo almış ve hastalığı kısmen yenmiştir. Tekrar Zonguldak’a döner.
İstanbul’da  Mediha Sessiz adında güzel bir kızla tanışır. Mediha’ya aşkının ifadesi olan duygulu mektuplar ve şiirler yazar. Önce nişanlanırlar sonra da 1942 yılında evlenerek, Beşiktaş’ta Mediha’nın evine yerleşirler.
Ne yazık ki bir talihsizlik sonucu Mediha bir karın zarı iltihabı geçirir ve 12 Kasım 1942’de yaşamını yitirir. Bu ölüm Rüştü Onur’a çok fazla gelir. Eşinin ardından adeta canına kıyarcasına yaşamını boş verir.
Yaşama sevdiği karısından sonra ancak iki hafta dayanabilir. 2 Aralık 1942’de Beşiktaş’ta Şair Leyla Sokağı’ndaki evinde ciğerlerinden fazla kan gelmesi nedeniyle boğularak ölür.
Halen Ortaköy mezarlığında “Boğazın lacivert sularına bakan” bir sırtta eşiyle yan yana yatmaktadır.

FİLMDE UNUTULAN BİR DE HASTANE VAR

heybeliada sanatoryumu
12 Haziran 1924’de Heybeliada’nın Çam Limanı’nına bakan bir tepede İsviçre’deki bir hastane model alınarak inşa edilen   İsmet İnönü, Rıfat Ilgaz, Ece Ayhan gibi ünlü isimlerin de içinde olduğu binlerce  hastaya hizmet veren Heybeliada Sanatoryumu 2005 yılında kapatılırak unutulmaya terk edilir.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz