Kadının Toplumsal Ezilmişliğinin Tarihsel ve Ekonomik Arka Planı – Mert Sarı

Kimi küçük anaerkil (matriyakarkal) yerli ekinleri dışında tüm insanlık baba “erkini” yaşamakta. Yoğunluğu, toplumların modernleşme düzeyleriyle ters orantılı olarak farklılık gösterse de erkek egemenliği sosyal ilişkilerin yaşanılış biçiminin baskın karakteri babaerkilik ya da eş anlamıyla ata erkillik sosyal ilişkilerde kadın varlığı için cinsiyet temelinde eşitsizlik, ayrımcılık ve hiyerarşi doğururken erkek cinsine toplumsal üstünlük, öncelik ve güç saptamakta.Kısacası cinslerin, cinsiyetlerinden kaynaklanan eşitsizlik ve zor içerikli toplumsal ilişkiler ata erkilliğin belirgin sosyal vasfı.

Ataerkil ilişki düzenlerinin nasıl üretilip, (toplumsallaşma) yeniden üretildiği (toplumsallaştırma) ideolojik dayanaklarını oluşturan toplumsal yargı ve önermeler vb… gibi konular bu çalışmanın öncelikli ilgi odağı teşkil ediyor. Ancak ben çalışmanın bu ilk ayrımının birinci bölümünde kadınların tarihsel olarak arka plana düşüşlerinin toplumsal-ekonomik tarihsel nedenlerini özetle tahlil etmek istiyorum. (2) Sanırım bu yönde bir çözümleme daha başlangıçta, kadın cinsinin ikinciliğinin onun doğasına ilişkin bir “erksizlikten” değil maddesel ekonomik süreçlerdeki farklılaşmadan kaynaklandığını gösterecektir. Oysa genelde insanın özelde de kadını özsel olarak belirlenmiş ve özsel olarak sabit kabul eden tüm tutucu ve gerici insan felsefeleri kadının belirlenimlerini de total, değişmez ve önsel kabul ederler. Bu ilk bölümün teleolojisi gerçekliğin asli kaynaklarının somut yaşanılanda olduğunu göstermek ve kadın varoluşunu eksik ve dün sayan maskulin mentalanlığın kurgusal moral ve irrasyonel doğasını biraz olsun açığa vurabilmek olmaktadır. Kuşkusuz muhafazakar düşünce alışkanlığı görüntüyü sürekli gerçeklik sandığından ve olgusalın mahiyetini kavrayamadığından ikincil pozisyonuna bakarak kadını yetersiz görme eğiliminde. Sonuçta bu tür mentalite biçimleri insanlık durumunun değişkenlik vasfını da ayrımlayamadıklarından yaratır, insan gücüne ve insanlaşma potansiyeline de inanıp güvenememektedir. Böylece daha en başta bireysel inanç olarak kadın varlık yapısını, erkeğinkiyle özdeş gördüğünü belirtmeliyim. Mantıksal bir sonuç olarak erkek egemenliği de doğal değil politik bir iktidar. Bu çalışma işte bu politik iktidarın işleyişini ve yapısını tahlilini amaçlamaktadır.

Kadın sorunları araştırmacısı Prof. Dr. Tülay Arın sömürü, ekonomik içerikli bir kavram olduğundan kadının sömürülmesi yerine kadının ezilmesi terimini daha işlevsel ve teknik bulmakta ben de Arın’ın kavramsallaştırmasını izlemek istiyorum. Şimdi ilk olarak ataerkillik sosyolojik bir kavram olarak tanımlanacak. Ardından ilk anaerkil topluluk yapılarından ataerkilliğe geçiş süreci kısaca özetlenecektir.

Özer Ozankaya’nın tanımına göre ataerkillik (partiyarkalizm, pederşahilik) ilkel ortaklık düzeninin çözülmesi aşamasında ortaya çıkan ve topluluğun yaşamının her alanında erkeğin egemenliğine dayalı babasoyluluk, babasanlık ve babayerlilik ilkelerine bağlı olup, kadını toplumsal yaşamın dışında tutan toplumsal örgütlenme biçimidir.

19. yy ikinci yarısında başta J.J. Bachofen’in Das Muterrecht (analık hukuku) Stutgart 1861 ve L.H. Morgan’ın Ancinet Society (kadim toplum) London 1877 adlı yapıtlarında ortaya koydukları kesin sosyal antropolojik bulgular birçok prehistorik ekinde matriyarkal toplum biçimlerinin egemen olduğunu kanıtladı. Bilindiği üzere F. Engels, başta yukarıda anılmış olan iki bilginin bulgularından yola çıkarak ve tarihsel materyalist paradigmayla Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni adlı çalışmasında anaerkillikte sınıflı babaerkilik toplumsal yapılara geçişi çözümledi. (3)

Tarihsel ve güncel anaerkil kültürler sosyal açıdan aşağıda belirtilen yapısal özellikleri gösterirler.

1- Anaerkil topluluklkar ve aile biçimleri kadınların yönetimine dayalıdır.
2- Anaerkil geniş aile erk ve yetki anada ya da kadın aile başkanında toplanır.
3- Doğan çocuğa anasını ya da anasoyundan başka yakınlarının adlarının verildiği evlilik düzenleri egemendir. (Anasanlık)
4- Yine anaerkil yapılarda soyun, kalıtın (mirasın), toplumsal yerin yalnızca yada incelikle ana yanından belirlendiği aile düzenleri geçerlidir.( anasoyluluk)
5- Son olarak bu tür ekinlere kocanın evlendikten sonra daha önce yaşadığı yerde değil karısının ailesinin yaşadığı yerde yerleşmesine dayalı evlilik düzenleri egemendir.(Ana yerlilik) (4)

Anaerkil ilken komünal toplumda ortaklaşa üretilen ve kullanılan nesneler ortak mülkiyete aittir. Ev işleri ve çocuk bakımı komünal olarak yürütülür. Cinsler arasında iş bölümü bulunmakla birlikte (erkek avlanır, kadın evin bakımını yerine getirir) cinsiyete dayalı iş bölümünün ürettiği cinsler arası eşitsizlik ve hiyerarşi bilinmemektedir. Yeniden üretim işlevi (çocuk doğurma ve bakımı) dolayısıyla kadınlık statüsü klan içinde görece daha büyük bir önem arz etmektedir.

Genel hatları yukarıda özetlenen anaerkil yapılarda babaerkilliğe geçiş ise en başta ekonomik temeldeki dönüşüme bağlıdır. Avcılık ve toplayıcılıkla geçinen ilkel topluluklar bir kendine yeterlilik ekonomisine (otarşiye) sahiptirler. Bu yapıdaki ilk farklılaşma en başta kimi hayvanların evcilleştirilmesi ile ortaya çıktı.

Ayrıca tarımsal üretime geçilmesi (tarım devrimi) ve yerleşik yaşamın kısmen benimsenmesi de bu süreci teşvik etti. Bu üretsel gelişmeler ilkel prehistorik ekinlere göreli bir bolluk sağladı. Kimi hayvan türlerinin evcilleştirilmesi gereksinimlerden daha fazla (artık) sağlamaktadır. Bu işe değişim için (trampa için) evde fazla bir materyale sahip olmak demektedir. Bu gelişmelerin öncesinde ilkel insan klanın kullanımı için ürettiğinden sadece kullanım değerini biliyordu, şimdi ise değişim değeri ile (değiştirme değeri ile) tanışmış oldu. (6) Latin Amerikalı düşünür Laclav gibi kimi yazarlar ekonomi kavramına özel bir teknik anlayışı yükleyerek onu kapitalist üretim biçimine özgü sayarlar. Bu bağlamda prekapitalist yapılar ekonomi sayılmamaktadır. Ancak bu uluslar arası akademik tartışma üzerinde oydaşılmış bir konu değildir, ben bu yüzden geçimlik tüm insan faaliyetlerine ekonomi demekte ısrar ediyorum.

Artık ihtiyaç fazlasının değişim için kullanıyor olması belli bir zenginlik birikimi oluşturdu. Üretim tekniğindeki gelişmelerde bu zenginlik birikimini artırdı. Bu alandaki ekonomik uğraşların yürütücüsü erkekler olduğu için zenginlikte onların elinde toplandı. Ekonomik güçteki bu başkalaşma erkek cinsinin toplumsal statüsünü doğal olarak öne çıkarttı. Baba (erkek) artık dileğine (E.From’un saptadığı gibi doğal olarak en itaatkar oğlana) miras olarak bırakabileceği bir mülke ve değere sahipti. Ev içinde uğraş veren kadının işlevi ise gittikçe önemsizleşti. Bu ise kadınlığın sosyal konumunu geriletti. Denilebilir ki kamusalla, özel alan arsındaki ayrımlaşma ilk kez böyle başlamıştır. Kadının etkinlik alanı olan ev işleri sadece kullanım değeri yaratıp, somut bir zenginlik yaratmadığından kadının statüsü de gerilemiştir. Bu ekonomik dizgenin daha da büyüyebilmesi bol ve ucuz emek gerektiriyordu ki bu gereklilik kölelik emeğini kurumsallaştırdı.

Böylelikle ve doğrudan ayrıntısına inemeyeceğimiz başka etkenlerle ilkel komünal düzenden sınıflı babaerkil toplumsal yapıya geçilmiştir. Kimi feminist yazarlara göre bu( özellikle 19 yy kültürel feminisleri) annecil barışçılıkta, çatışmalı ve savaşçı ataerkil toplumlara geçiştir. Anneliğin yaşamı onaylayan genel eğilimi terkedilmiş baskıcı ve yetkeci baba egemenliğine geçilmiştir.

Bu toplumsal yapıdaki ve düşünce biçimindeki başkalaşmayı yaşamın her alanında izlemek mümkündür. Örneğin anaerkil zamanlarda ananın (kadının) toplumsal önceliğini gösteren iri göğüslü ve kadınlık hatları belirgin ana tanrıça yontuları yapılırken ataerkil çağlarda erkek üstünlüğünü simgeleyen dev boyutlu penisli bereket tanrıları bolca üretilmiştir. Kültürdeki bu sembolik farklılaşma insan bilişindeki bir başkalaşmayı da ele vermektedir. Bilindiği gibi psikanaliz okulunun kurucu teorisyeni S.Freud’e göre de erkeklik bir sonsuz nüfuz etme itkisini(imgesi: penis) kadınlık ise yaratıcı ve yaşatıcı edilgenliği ifade etmektedir( imgesi: besleyici döl yatağıdır). Ekonomik temeldeki bu dönüşüm analık hukukunu da yıkmış ve imgesel/mitsel bir ifade ile kadınlığın tarihsel düşüşünü oluşturmuştur.

Mert Sarı
www.insanokur.org
___________________________
Notlar
1- Tülay Arı’nın 1987/88 akademik yılı, Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de kadının konumu başlıklı dersinin ders notları.
2- Özer Ozankaya, Temel Toplum Bilim Terimleri Sözlüğü, Cem Yayınları 1995, sayfa 5,12, 13.
3- Bu çalışmanın özgün Almanca adı: Der URSpruna Der Famillie Der Privateigen-tums Und Des States 1884.
4- Özer Ozankaya 9.9-4.5.9-10 İletişim yayınları.
5- Josephine Donovan, Feminist Teori 1997 S/143-144.
6- Bilindiği gibi kullanım değeri ve değişim değeri kategorileri eski Yunan’a değin bilinmektedir (Aristo)

1 Yorum

  1. Hangi ülke parasının üstünde bir kadın figürü var?Varsa da ben gözden kaçırmışım bir kadın olarak.İlkçağda bazı anaerkil toplumlar olsada bugünkü bazı ülkelerde ki durum ilkçağı aratmaz nitelikte.Şiddet ,tecavüz,ikincil insan olma kadına yapılan baş haksızlıklardan.Kadına ne kadar hak verilirse verilsin önce Nietszche’in dediği gibi “Kadını kadının içinde özgürlüge kavuşturmak gerekir”Ypksa ne kadar hak verirsen ver kadın kendi “Ben”ini bulamaz.Yani kısaca bir kadın olarak kadını yine suçlu çıkarmayı başardım.Galiba bizler Amazonluğumuzu kullanmayı öğrenmeliyiz.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz