Gri Yağmurlar, Ölü Kuşlar ve Yakamozlar – Erol Anar

erol anarGri yağmurlarla ıslanıyordu/ kent, insanlar ve ölü kuşlar/ Ve yalnızca o kız kalmıştı geriye/gözlerinde hüzün ve yakamozlar…
Son günlerde kent, her sabah yeni ölümlerle uyanıyordu. Hava iyice grileşmişti. İnsanlar da. İnsanlar insan değildiler, sıvası dökülmüş duvarlara benziyorlardı. Ve her yeni ölüm gördüğünde, o kızın gözbebeklerindeki yakamozlar biraz daha donuklaşıyordu. Ölüm ve yaşam: işte bütün kötülükler, çirkinler, iyilikler ve güzellikler bu iki ince çizgi arasinda gizliydi. Kontrolünü yitirdiğiniz ve dörtnala uçuruma doğru koşan bir attı zaman. At zamandı, siz yaşamdınız ve uçurum da ölüm. Her şey işte bu kadar basitti.

Başka türlüsü olamazdı, o kız da gönüllü olarak izliyordu yeni ölüm haberlerini. Ölümün yapışkan ve büyülü kokusunu defalarca hissetmesine karşın, çocuksuluğundan hiçbir sey yitirmemişti.
Her yeni ölümle biraz daha ölüyor, aynı anda biraz daha yaşama sarılıyordu. Ölümler giderek büyüyen gözbebeklerindeki uçurumu derinleştiriyordu. Ve o, her ölüm de ölümü değil, yaşamı sorguluyordu.

***

Sürekli yeni ölüm haberleriyle çıkagelen o kız, gökyüzünün hırçın kraliçesi Hera kadar güzel, ölüm gibi de soğukkanlıydı. Güzelliği gözbebeklerinin tam da ortasına oturmuş yakamozlardan, soğukkanlılığı ise bir çeşit gönüllü ölüm izleyiciliği olan gönüllü işinden kaynaklıydı.
Saba Melikesi kadar güçlü ve yaralı, Troya’nın tahta atı kadar güçsüz ve onun üzerine yağan yağmurlar kadar yalnızdı.

***

Gri yağmurlar mevsimiydi. Sürekli bir sabah hüküm sürüyordu. Her sabah kapısının önünde ölü bir kuş bulan o kız, hiçbir bıçağın açamayacağı ağzını sıkı sıkı kapatmıştı. Söz anlamını çoktan yitirmişti. Yalnızca düşünüyor düşünüyordu. Artık konuşmuyor, gülmüyor, ağlamıyordu. Korkunç bir sır taşıyan ve o sırrın getirdiği ölümü cesaretle karşılayan bir kurban gibiydi. Gözbebeklerindeki yakamozlar hüzün uçurumlarına dönüşüyordu. Ölümsüzlüğün sırrını keşfeden bir ölümlü gibi alabildiğine mutsuz ve alabilidigine küskündü her şeye.
Ölü kuşlar biriktiren o kız, içinde binbir yakamozun dans ettiği iri gözleriyle sürekli uzaklara bakıyor ve gri yağmurlar taşıyan kirli bulutların ötesini arıyor gibiydi.

Aşklar ve Yalnızlıklar
Öteki Yayınevi, 1998, Ankara.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz