Fidel Castro, bir yıl önce “üç milyardan fazla insan, açlık ve susuzluktan dolayı hayatını kaybetmeye mahkum ediliyor” demişti

 
Biyo-Yakıtlar ve Küresel Açlık- Fidel Castro (06 Mayıs 2007)
Dünyada üç milyardan fazla sayıda insan, açlık ve susuzluktan dolayı erken yaşta hayatını kaybetmeye mahkum edilmiştir.
Bu, abartılı değil, hatta ihtiyatlı bir rakamdır. Başkan Bush’un ABD otomobil üreticileri ile yaptığı toplantının ardından bu konu hakkında enine boyuna düşündüm.
Besin maddelerini yakıta dönüştürme şeklindeki uğursuz fikrin, ABD’nin dış politikada ekonomik bir yönelimi olması, tam olarak geçtiğimiz pazartesi, 26 Mart’ta netleştirildi.
Dünyanın her köşesine ulaşabilen bir Amerikan haber ajansı olan AP’nin (Associated Press) geçtiği haberde, kelimesi kelimesine şu ifadeler vardı:

“WASHINGTON, 26 Mart (AP). Başkan Bush, enerji planlarına desteği artırmak için otomobil üreticileri ile toplanarak, Pazartesi günü etanol ve biyo-dizellerle çalışan ‘esnek yakıt’ araçlarının faydalarını anlattı.
“Bush, yerli otomobil endüstrisi liderlerince esnek-yakıt araçlarının üretimini iki katına çıkarmaya dönük bir girişimin, araç kullanıcılarını benzinden uzaklaştırarak Amerikalıların petrol ihtiyacına olan bağımlılığını azaltmasına yardımcı olacağını söyledi.
“Bush, ‘Eğer ulusumuz benzin kullanımını azaltmak istiyorsa, tüketici akılcı bir seçim yapmak için belli bir duruş sergilemelidir’ dedi.
“Başkan, Kongre’ye son zamanlarda önerilen, 2017 yılına kadar 35 milyar galon alternatif yakıtın kullanımını talep eden idari düzenlemelerin yasalaşması konusunda ‘acele edilmesi’ ve otomobiller için daha yüksek yakıt ekonomisi standartlarının yakalanması konusunda ısrarını sürdürdü.
“Esnek-yakıt araçlarının desteklenmesi, dallı darı (ABD’de yetişen bir tür çalı, çn.) ve tahta parçaları gibi alternatif kaynaklardan etanol elde etme girişimlerini ve yönetimin petrol tüketimini 10 yıl içinde %20 oranında düşürmeye dönük önerisini ele aldılar.”
Enerji tasarrufuna evet, besinden yakıt yapılmasına hayır
Elektrik ve yakıtla çalışan tüm motorların azaltılmasının, dahası geri dönüşüm sürecine sokulmasının tüm insanlık için temel ve acil bir ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Buradaki trajedi bu enerji maliyetlerinin azaltılmasında değil, fakat besin maddesini yakıta dönüştürme fikrinde yatmaktadır.
Bir ton mısırdan, yoğunluğuna göre ortalama olarak sadece 413 litre etanol üretildiği, bugün kesin olarak bilinen bir durumdur. Bu, 109 galona eşittir.
ABD limanlarında mısırın ortalama fiyatı ton başına 167 dolara yükselmiştir. Öyleyse, 35 milyar galon etanol üretmek için 320 milyon ton mısıra ihtiyaç duyulacaktır.
FAO verilerine göre, ABD’nin mısır rekoltesi 2005 yılında 280,2 milyon tona yükseldi. Başkan, her ne kadar yakıt üretimini çalı veya talaştan elde etmekten bahsetse de, bunların gerçeklikten tamamen kopuk laflar olduğu herkes tarafından anlaşılabilir. Açık olalım: 35 milyar galon; 35’in ardından 9 sıfır demektir!
İlerde ise deneyimli ve iyi organize olmuş Amerikalı çiftçilerin hektar başına insan üretkenliği anlamında yapabileceklerinin güzel örnekleri ile karşılaşacağız. Bunlar, etanola çevrilmiş mısır, bu mısırdan, %26 oranında protein içeren hayvan yemine dönüşen saman ve gaz üretimi için hammadde olarak kullanılan büyükbaş hayvan pisliğidir. Tabii ki, bu, her şeyin elektrik ve yakıt tüketimi temelinde yürütüldüğü, sadece en güçlü işletmelerin ulaşabileceği büyüklükteki devasa yatırımlardan sonra olacaktır. Bu reçeteyi üçüncü dünya ülkelerine uyguladığımızda ise, göreceksiniz ki, dünyamızın aç kitleleri arasındaki insanlar artık mısır yiyemeyecekler. Veya daha da kötüsü, fakir ülkelere mısır veya diğer besin maddelerinden etanol üretmeleri için verilecek kredi fonları sonucunda, insanlığı iklim değişikliğinden korumak için bir tek ağaç bile kalmayacak.
Zengin dünyadaki diğer ülkeler, yakıt üretimi için mısırın yanında buğday, ayçiçeği, kolza ve diğer besin maddelerini de kullanmayı planlıyorlar. Örneğin, Avrupalılar için, otomobillerinin yakıt maliyetini düşürmek ve hayvanlarını, özellikle tüm temel amino asit türleri bakımından zengin olan bu baklagilden elde edilen yemle beslemek için dünyadaki tüm soya fasulyesi ürününü ihraç etmek temel bir iş haline gelecektir.
Küba’da, alkol, şeker kamışı suyu şekerinin üç kez süzülmesinden sonra, şeker endüstrisince bir yan ürün olarak üretilirdi. İklim değişikliği bizim şeker üretimimizi zaten olumsuz yönde etkilemektedir. Yağış miktarıyla beraber değişiklik gösteren uzun kuraklık dönemleri, çok ılıman geçen kış aylarımızın 100 günü boyunca yeterli miktarda şeker üretimini neredeyse olanaksız kılmaktadır. Böylelikle, ekinlerin dikilmesi ve hasat edilmesini içeren aylardaki uzun süreli kuraklık yüzünden şeker kamışının tonu başına daha az şeker ya da hektar başına daha az şeker kamışı elde edilmektedir.
Venezuela’dakilerin alkolü, ihraç etmek için değil de kendi petrollerinin çevresel kalitesini geliştirmek için kullanıyor olmalarını anlıyorum. Bu nedenle, Brezilya’nın olağanüstü alkol üretimi teknolojisi hariç tutulursa, Küba’da şeker kamışı suyundan doğrudan alkol üretimi için böylesi bir teknolojinin kullanımı bir rüyadan ibarettir; ya da başka bir deyişle, bu hülyanın sürüklediği geçici bir hevestir. Ülkemizde, doğrudan alkol üretimine ayrılacak topraklar, besin maddesi üretimi için ayrılırsa hem halk hem de çevre için daha faydalı olabilir.
Zengin olsun, fakir olsun, hiçbir ayrım gözetmeksizin, dünyanın tüm ülkeleri, Küba’nın ülkenin dört bir yanında tüm evlerde uygulamaya koyduğu gibi tüm akkor ampulleri basitçe floresana çevirerek yatırımlara ve yakıta harcanan milyonlarca doları kurtarabilir. Bu, fakir kitleleri açlıktan öldürmeden iklim değişikliği ile mücadelede bir soluklanma alanı yaratır.
Dünya yıkımla yüz yüze
Bugün, ilk kez, hiçbir şekilde Roma İmparatorluğu’nunkine de benzemeyen, gerçek anlamda küresel bir ekonomi ve ekonomik, politik ve askeri alanda egemen bir güç görüyoruz.
Bazıları, benim neden açlık ve susuzluktan bahsettiğimi soracaktır kendilerine. Benim buna cevabım şudur: Bu, madalyonun bir yüzü ile ilgili değil; fakat bir zarın altı yüzüne benzeyen bir şeklin birkaç yüzüdür.
Burada, 1945 yılında kurulan ve genellikle de dünyadaki ekonomik ve sosyal sorunlar hakkında sağlam kaynaklara sahip olan TELAM adındaki resmi bir haber ajansına başvuracağım:
“Sadece 18 yıl içinde, 2 milyara yakın insan, suyun uzak bir hatıra olarak kalacağı ülkelerde ve bölgelerde yaşıyor olacak. Dünya nüfusunun 2/3’ü, bu kıtlığın, ulusları, kıymetli ‘mavi altın’ için birleriyle savaştıracak büyüklükte sosyal ve ekonomik gerilime yol açtığı yerlerde yaşayacak.
“Son 100 yıl içinde su kullanımı nüfus artışından iki kat daha yüksek oranda artmıştır.
“Dünya Su Konseyi istatistiklerine göre, 2015 yılına kadar bu vahim durumdan etkilenenlerin sayısının 3,5 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir.
“Dünyamızda birçok bölge, kişi başına yıllık 500 metre küpten az suyla yaşayarak şiddetli su kıtlığının acısını çekmektedir. Bu yaşamsal unsurun kronik kıtlığından muzdarip bölgelerin sayısı artarak çoğalmaktadır.
“Su kıtlığının başlıca sonuçları ise, gıda üretimi için önemli olan sıvı miktarı yetersizliği, endüstriyel, kentsel ve turistik gelişimin olanaksızlığı ve sağlık sorunlarıdır.” Bu, TELAM’dan gelen haberdi.
Burada, Grönland ve Antarktika’da eriyen buzullar, ozon tabakasındaki hasar ve insanların tükettiği birçok balık türünde artan cıva oranı gibi diğer önemli gerçekliklerden söz etmekten kaçınacağım.
Üzerine konuşulabilecek başka konular da var. Ancak ben, çizdiğim bu hatlarla, sadece Başkan Bush’un, ABD otomobil üreticilerinin üst düzey yöneticileri ile yaptığı toplantıyı yorumlamaya çalıştım.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz