Cumhuriyet Dönemi Türkiye Edebiyatı ve Edebi Akımlar

1923’ten günümüze, Cumhuriyet yönetiminin kurulmasının  ardından değişen düşünsel ortam Cumhuriyet dönemi Türkiye şiirinde biçim ve içerik yönünden çeşitli gelişmelere sebep olması ile çeşitli edebi akımlar ortaya çıktı. Bu akımlardan Beş Hececiler’in yolundan giden bazı şairler, halk kaynağına yöneldi. Anadolu’yu ve Türk tarihini konu edinerek, ulusçuluk bilincini güçlendirmeye çalıştı. Yahya Kemal’in “mektepten memlekete” diye özetlediği ilkeyi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Muhip Dranas gibi şairler, hecenin değişik olanakları içinde şiire egemen kıldılar. 1928’de “Yedi Meşale” adlı ortak bir kitap çıkaran ve ” Yedi Meşaleciler” adıyla anılan şairler ( Kenan Hulusi Koray, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Cevdet Kudret, Muammer Lütfi, Sabri Esat Siyavuşgil, Vasfi Mahir Kocatürk) sürekli ve etkili bir topluluk oluşturamadılar.  Cumhuriyet dönemi şiirine yön veren şairlerden en önemlisi, Nazım Hikmet oldu. Toplumcu-gerçekçi şiirin öncüsü olan Nazım Hikmet, yeni şiire her şeyden önce biçim özgürlüğü kazandırdı.

Türkiye şiirine 1940- 1955 yılları arasında egemen olan Garip akımı (Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat), geleneksel şiiriyle bağını kopardı; Batılı çağdaş ozanlara, özellikle gerçeküstücülere ilgi gösterdi; ölçüsüz, uyaksız, söz ve anlam oyunlarından uzak bir şiir türü geliştirildi. Garip akımına tepki olarak doğan ikinci Yeni akımı (Oktay Rıfat, İlhan Berk, Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Sezai Karakoç, Ece Ayhan, Ülkü Tamer, vb.) üyeleri, özgür çağrışım yöntemini kullandılar, soyutlamaya yönelerek, “anlaşılmaz bir şiir” türü oluşturdular. Bu akımlardan herhangi birine katılmayan bazı şairlerse ( Fazıl Hüsnü Dağlarca, vb.), bireyin yaşam kavgasındaki iniş-çıkışıarını dramatik görünümüyle anlattılar, bazı evrensel konuları şiirlerinde gereç olarak kullandılar.

Cumhuriyet dönemi  romanı ve öyküsü, Anadolu insanının gerçeklerine, sorunlarına yöneldi, 1930 yıllarından sonra toplumcu-gerçekçi roman akımının doğması, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yasayan insanların yaşamını, sorunlarını gerçekçi gözlemlere dayalı olarak yansıtma olanağı sağladı. Türkiye toplumunun geçirdiği siyasal,toplumsal, kültürel değişiklikler, bu değişikliklerin insan üstündeki etkileri, yabancılaşma, aydınların edilginliği ve bunalımı, kentleşme olgusunun yarattığı bunalımlar, yurt dışına çalışmaya giden işçiler, cinsellik gibi geniş bir konu yelpazesi ortaya kondu. Cumhuriyet ve sonrasında eleştiri ve edebiyat tarihi çalışmaları daha sağlam bir bilimsel temele oturtuldu. Türkiye edebiyatının aşağı yukarı bütün dönemleri, bu dönemlerle ilgili akımlar, topluluklar ve genel olarak edebiyatçıların yaşam öyküleri, yapıtları üstüne çeşitli yayınlar yapıldı.

Cumhuriyet dönemi Türkiye edebiyatında edebi akımlar
Beş Hececiler Faruk Nafiz Çamlıbel • Yusuf Ziya Ortaç • Enis Behiç Koryürek • Halit Fahri Ozansoy • Orhan Seyfi Orhon
Yedi Meşaleciler Sabri Esat Siyavuşgil • Vasfi Mahir Kocatürk • Yaşar Nabi Nayır • Cevdet Kudret • Kenan Hulusi • Muammer Lütfi • Ziya Osman Saba
Garipçiler (Birinci Yeniler) Orhan Veli Kanık • Oktay Rifat • Melih Cevdet Anday
Hisarcılar Mehmet Çınarlı • İlhan Geçer • Mustafa Necati Karaer • Nüzhet Erman • Yavuz Bülent Bâkiler • Sevinç Çokum • Oyhan Hasan Bıldırki
İkinci Yeniler Cemal Süreya • İlhan Berk • Ece Ayhan • Sezai Karakoç • Edip Cansever • Özdemir İnce • Turgut Uyar

Beş Hececiler: Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy ve Orhan Seyfi Orhon tarafından geliştirilen cumhuriyet dönemi şiir akımıdır.
Hecenin beş şairi adıyla da anılan bu sanatçılar milli edebiyat akımından etkilenmiş ve şiirlerinde hece veznini kullanmışlardır. Beş hececiler şiire birinci dünya savaşı ve milli mücadele döneminde başlamışlardır. Beş hececiler ilk şiirlerinde aruz veznini kullanmışlarsa da sonradan heceye geçmişlerdir.

Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak olmayı tercih etmişlerdir. Şiirde memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlıklar ve yiğitlik gibi temaları işlemişlerdir. Mısra kümelerinde dörtlük esasına bağlı kalmayıp, yeni yeni biçimler aramışlardır. Nesir cümlesini şiire aktarmış ve düzyazıdaki söz dizimini şiirlere de yansıtmışlardır.

Hece vezni ile serbest müstezat yazmayı da denemişlerdir.

Yedi Meşaleciler: Beş Hececiler’e tepki olarak ortaya çıkan Cumhuriyet dönemi edebî topluluğudur.Beş Hececiler, savunduğu sanat anlayışı ve görüşlere karşı içtenliği ve “öz şiir”i savunan yedi genç sanatçının oluşturduğu topluluktur.
Beş Hececiler’i halk şiiri geleneğinden yararlandıkları için eleştirmişlerdir. Edebiyatta daima içtenlik, yenilik ve canlılık peşinde koşmuşlardır. “Sanat, sanat içindir.” görüşünü benimsemişler ve geleneksel konulardan sıyrılıp yeni konular işlemişlerdir.

Sanatı tam anlamıyla batılı yapmaya çalışmışlardır. Olaylara gerçekçi ve izlenimci bir yaklaşımları vardır.

1928’de yayınladıkları “Yedi Meşale” adlı ortak kitapta yazılarını bir araya getiren topluluk şu isimlerden oluşmaktadır: Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfü, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret ve Kenan Hulusi Koray.

Garip ya da Birinci Yeni: Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday’ın öncülüğünü yaptığı şiir akımının adıdır. Türk şiirinde o güne kadar yer etmiş kalıp ve anlayışlardan kurtulmak gerektiğini savunur ve biçimciliğe, duygusallığa karşı çıkıp, söyleyiş güzelliğini esas alır. 1941’de Orhan Veli, M. Cevdet Anday ve Oktay Rifat üçlüsü, şiirde var olan aşırı duygusallığa, şairaneliğe, basmakalıp söyleyişe başkaldıran şiirlerini Garip adıyla bir kitapta topladılar. Kitaba koyulan Garip adı zamanla hem üç şairi yansıtan bir kimlik kazandı hem de Türk şiirinde yeni başlayan akımı yansıttı. Şiirde her türlü kurala ve önceden belirlenmiş kalıplara karşı çıkıp kuralsızlığı kural edindiler. Şiirin ölçü, uyak ve dörtlükle ilgisiz olduğunu, özgür yazılması gerektiğini savundular ve şiirin konularını genişlettiler. O güne kadar “seçkin” bir tür sayılan şiirin her konuda yazılabileceğini savundular. Konuşma dilini şiire dahil ettiler; “nasır” gibi bayağı bir sözcüğün de şiirde kullanılabileceğini gösterdiler. Halk deyişlerini şiire aktardılar. Bütün bu aykırı özellikleriyle şiir gibi görünmeyen ve Türk Edebiyatı içinde tepki toplayan Garip Akımı, ancak günümüzde anlaşılabildi.

Garipçiler, Garip adlı kitaplarına yazdıkları önsözde, Türk şiirini katı kurallara bağlı ve doğallıktan uzak bulduklarını belirtmişlerdir. Garipçiler’e göre bu durumun temel nedeni hece, uyak, aruz gibi kalıpların şiirde vazgeçilmez sanılmasıydı.

Garip akımını takip eden şairler bir türlü düzgün para kazanamamıştır.Kaderleriyle başbaşa kalmışlardır.Genelde yalnız olarak hayata gözlerini yummuşlardır.

Hisarcılar: Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı şiir ekollüne bağlı olan şair ve yazarlar topluluğudur. Hisarcılar ilk şiirlerini Çınaraltı dergisinde, Garip akımına karşı bir duruş sergileyerek yayınladılar. Daha sonra 1950 yılında çıkarılmaya başlayan ve 1980 yılına kadar aralıklı olarak 277 sayı çıkarılan Hisar dergisi etrafında toplandılar.

Cumhuriyet dönemi edebiyatında Hisarcılar olarak isimlenidrilen bu grup; Mehmet Çınarlı, Mustafa Necati Karaer, Gültekin Samanoğlu, İlhan Geçer, Munis Faik Ozansoy, Yavuz Bülent Bakiler, Arif Nihat Asya, Tarık Buğra, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, Sabahattin Engin, H. Rıdvan Çongur, Nurettin Özdemir, Rıza Polat Akkoyunlu, Macit Benice, Yahya Akengin, Sevinç Çokum, Sabahat Emir, Oyhan Hasan Bıldırki, Şevket Bulut, M. Fahri Oğuz, Necmettin Hacıeminoğlu, M. Necati Özsu, Muhtar Körükçü, Mahmut Özay, Faik Baysal, M. Necati Sepetçioğlu, Fevzi Halıcı, Mehdi Halıcı, Ülkü Uluırmak, Bilgesu Duru, Burhanettin Muz, Yusuf Mardin, Ömer Atilla, Metin And, Ergun Sav, Kamuran Özbir, Rüştü Şardağ, Müjgan Cumbur, Mehmet Önder, Hilmi Ziya Ülken, Talat Sait Halman, Coşkun Ertepınar, İbrahim Minnetoğlu, İsmail Geçeksöz, Ayla Oral, Bahattin Karakoç gibi şairlerden meydana gelmiştir.

Hisarcıların ortak görüşlerini: “Sanatçı bağımsız olmalıdır. Ulusal olmayan bir sanatın sınırları aşacağı düşünülemez. Sanatçının dili yaşayan dildir. Her alanda batı taklitçiliğine karşı çıkılmalı, gelenekler tümüyle reddedilmemelidir. Sanat siyasetin aleti olmamalıdır. Dildeki kargaşaya son verilmelidir.” anlatımlarıyla ortaya koymuşlar; bunu gerçekleştirmek istemişlerdir.
Bu gruptaki sairler; ölçü konusunda bir dayatmaya karsı olmuşlar, şiir olarak kalabildiği sürece aruzu da, heceyi de, serbest biçimli şiiri de kabul ettiklerini açıklamışlardır. Şiirin biçim özellikleri yönüyle, aruzda ve hecede alışılmış kalıpların çerçevesinden kurtulup yeni söyleyişlere ulaşmasını hedefleyen Hisarcılar, içerik özellikleri yönüyle de, şiirin konusunun sınırlandırılamayacağını, şiir feda edilmemek koşuluyla her konunun işlenebileceğini savunmuşlardır. Zira sanatın her şeyden önce bir hürriyet meselesi olduğunu dile getirmişler; ancak, dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir zaman mutlak hürriyet rüzgârı esmediğini ileri sürerek “hürriyet perdesi arkasında oynanan maksatlı oyunlara pabuç bırakmayacaklarını” da her fırsatta dile getirmişlerdir.

İkinci Yeni: 1950’li yıllarda Edip Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç ve Ece Ayhan gibi şairlerin başını çektiği bir şiir ve edebiyat akımı.

Garipçiler’e ve 1940 Toplumcu Gercekçi Kuşağı’na tepki olarak doğmuştur. İsim babası Muzaffer İlhan Erdost

Türk şiirinde değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyiş bulma amacında olan bir akımdı. Ortak ozellikleri; dilin alışılmış kalıplarını yıkmak, sözdizimini zorlamak, değiştirmek ya da bozmak oldu. Şiirde hayal gücüne ve duyguya ağırlik verdiler. Bireyin yalnızlığı, sıkıntıları, çevreye uyumsuzlukları gibi temaları sıklıkla işlediler. Söylemek istediklerini soyut bir dille anlatmaya çabaladılar, yer yer anlamın yittiği görülür şiirlerinde. Amaçları verilmek istenilen duyguyu anlatmaktan ziyade hissettirmektir.

Özellikleri:
Orhan Veli arkadaslarının yalın anlatımına tepki olarak dogmustur.
II. Yeni siirimizde çok uzun soluklu olmasa, genis bir okuyucu kitlesi bulamasa da Türk siirine yeni boyutlar getirmistir.
“siir için siir” anlayısıyla hareket etmisler; erdem, ahlak, toplum ve gerçek gibi konuların siirin dısında tutulması gerektigini savunmuslardır.
Onlara göre anlamlı olmak siir için önemli degildir.
II. Yeni’ye göre siir bir öykü anlatma aracı degildir. Öteki edebi türlerden kesin çizgilerle
ayrılmalıdır. Bu yüzden konuyu ve olayı siirden atmıslardır.

Esya, görünüm ve insanı gerçeküstücülükten daha asırı bir soyutlama ile anlatmayı amaç edinmislerdir.

Onlara göre siirde ahenk, ölçü ve uyakla degil; musiki ve anlatım zenginligi ile saglanmalıdır.
İkinci Yeni’nin Cemal Süreya’nın ölümüyle son bulduğu söylenir.
Garip’teki gibi ortak bir hareket olmayıp bağımsız şairlerin benzer bir çizgide şiir yazmasıyla oluşmuştur.
Taziye ornekleri vardır

Eleştiriler
Dönemin siyasi baskısından kaçmakla ve biçimcilikle eleştirildiler.Yazdıkları şiirlerinde birçok kişinin anlam bulamaması yüzünden çok tepki almalarına karşın onlar şiirlerini böyle yazmaya devam ettiler.

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz