Cemal Süreya: Yapılacak bir şey var; değerliyi değersizden ayırmak, ayıklamak…

Cemal SüreyaBugün sanat hayatımızda tam bir değer karmaşası var. Bu konuda tuhaf, biraz da güldürücü bir anarşi içindeyiz. Kim değerli, hangi şair soylu, hangi romancı sanatının gereklerini daha iyi yerine getiriyor, belli değil. Geçenlerde Cumhuriyet gazetesinde Ümit Yaşar’ın çağımızdaki en iyi şair olduğunu okumuştum. Ümit Yaşar’ın iyi bir şair olmasını bir yana bırakalım, iyi şiir okuru bile olup olmadığı pek belli değil. Sahte bir veraset ilamıyla konduğu Orhan Veli’nin terekesini hecenin en kof tezgâhlarına atmaktan gayrı bir suçu ya da varlık nedeni olmayan bu zavallı ve sempatik çocuğu düşününüz.

Nedir Ümit Yaşar’a Cumhuriyet gibi aydın bilinen bir gazetede bile yöneltilen değerlilik olgusu? Yine bir derginin soruşturmasında bir okur en beğendiği şairleri sayarken Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Şahinkaya Dil’i yan yana gösteriyordu. Oysa Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Şahinkaya Dil’i yan yana göstermek Fazıl Hüsnü’ye ve şiire ve sanata ve ilah eskisi Poseidon’a sövgü anlamına gelmez mi? Belli değil.

Yıllardır sanatımızı yönetiyor olmak gibi görevlerle her yanlarını donatan bir yazarın önceki yıl çıkan bir kitabı için de tanınmış bir şair şöyle demişti: “İşte Türk aydınının başucu kitabı.” Kitap, çoğu eskiden yayımlanmış ve hiçbir yankı uyandırmamış, akıllı, olağan, efendi, fakat hiçbir sav taşımaması gereken yazılardan toplanmış bir yapıttı. Okuduk, okuyunca hani ne adamlar olduğunuz “başucu kitabınızdan” belli diyecektik. Ama yok, yok. Değil belli. Çünkü hiçbir şey belli değil. Hüseyin Karakan hazırladığı Türk şiiri güldestesine şair olarak Şükrü Enis Regü’yü, Prof. Fındıkoğlu’yu aktarıyor; başka bir güldeste uzmanı, hiçbir değer taşımadıkları halde kendisini, babasını, kız kardeşini Türk şiirinin önde gelen adları olarak sürmek istiyordu. Bir eleştirmen de çok beğendiği Halil Kocagöz’ün niçin daha çok şiir yazmadığına üzüldüğünü söyleyen yazısında, hiç beğenmediği Ceyhun Atuf Kansu’ya artık şiiri bırakmasını öğütlüyordu. Halil Kocagöz’ü değerli bulmak ve Ceyhun Atuf’u yıkmak aynı kesimde bir yargı olarak gösteriliyordu. Ceyhun Atuf alçakgönüllü bir şair. Ama gerçek bir şair. Onu Halil Kocagöz’le bu denli karşılaştırmak gerçeğe uyar mı, sevgi götürür mü, anlayış taşır mı? Belli değil.

Belli olan şu: değerlendirme bakımından tam bir kaos içindeyiz. Övgülerde, yergilerde değere göre değil, başka şeylere göre hareket ediliyor. Romancı için de böyle, şair için de böyle, hikayeci için de böyle. Gerçi eskiden de değerlendirişlerimiz uygun ve olması gereken gibi değildi. Sözgelimi Ataç Usta sanatçılar için açıkladığı beğenilerini çok kez duygularının sansüründen geçirirdi. Ancak bu durum bugünkü kadar yaygın değildi.

Bizce yapılacak bir şey var; her şeyi bir yana koyarak sanat hayatımızda tam bir temizleme işlemine girişmek. Değerliyi değersizden, gerek sanat kaygısı taşıyanları taşımayanlardan ayırmak, ayıklamak. Bu işi yaparken de sevgi ile hareket etmek.

Tartışacaksak gerçek değerlerin yapıtları üstünde tartışalım.

Mayıs 1963
Karmaşa
Cemal Süreya

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz