Cemil Meriç: Gerçek aydın, yalanların peçesini yırtan, dünyadaki bütün haksızlıklara dur diye haykırandır

cemil mericAydın ele avuca sığmayan bir mefhum. Tarifi ülkeden ülkeye, çağdan çağa değişmiş. Sonunda tek kelimeye hapsedilmis mef­hum: entellektüel. Bugünki hüviyetiyle geçen asrın sonlarında beliren entellektüelin seçeresine bir göz atalım. Hristiyanlığın zaferinden sonra düşünce manastıra sığınmış ve Avrupa’nın şuuruolmuş clerc. Avrupanın, daha doğrusu toprak aristokrasisinin. Feodaliteyle beraber itibarını kaybetmiş kelime. İktidara geçen üçüncü sınıf, aydınlarına filozof demiş. Sonra filozoflar kozalarına çekilmişler, batı insanının şuurunu temsil edenlere entellektüel (yahud intelijansiya) adı verilmis. Etimoloji uzmanları (mesela Bloch) entellektüelin XVIII. yüzyıldan itibaren bugünki manada kullanmadığını söyler ama belli başlı kamuslarda böyle bir iddeyı doğrulayacak kayıtlara rastlamadık. Littrede de, Larousse’da da aynı güdük karşılıklar… Entellektüel: zihni, fikri, manevi.

XX. Asrın sözcükleri, entellektüeli isim olarak alıyorlar. İzahları daha cömert fakat içtimai buud’dan mahrum olduğu için müphem ve kifayetsiz: «zihni faaliyetlere karşı büyük bir alaka duyan; fikir hayatı ağır basan..» (Paul Robert) Zihni faaliyet ne demek? Çağdaş toplumda, her faaliyet bir parca zihnidir. Homo faber’i (alet yapan insan), homo sapiens’den (düşünen insan) ayırabilir miyiz? Doktorlar entellektül değil mi? Aynı vasfı dişçilerden esirğeyecek miyiz? Aydını “kafa işçisi” olarak tanınan R. Aron da aynı hataya düşüyor. Ansiklopediler de kamuslar gibi kekelemektedir. En vazıhları Seligman’ın yayimladiği «içtimai İlimler ansiklopedisi. Okuyalım: Intelijansiya entellektüeller bütünü. Entellektüeller: hükümleri düşünceye ve ilme dayananlar; entellektüel olmayanların hükümleri ise daha doğrudan doğruya, daha topyekün ihsaslara dayanır. Gerçi ahlaki ve estetik olgunluk da cok defa aydının vasıfları arasındadir ama kökleri başkadır bu gelişmenin ve mutlaka bulunması şart değildir entellektüelde. Shelling gibi bazı yazarlar entelleküelin yaratıcı olması gerektiğini söylerler, filhakika sadece bilgi edinenlere entellektüel demek caiz değildir ama entellektüelin mutlaka yaratıcı olması da gerekmez. Aydın, bir rahibin vasıflarına sahib olmalı ve rahibin görevlerini benimsemelidir, Fichte’ye göre; Bilgisi ile topluma hizmet etmeli, halka gerçek ihtiyaçlarını sezdirmeli, ve onları nasıl karsılayacağını öğretmelidir.»

Hangi rahib? Almanya’nın bu şair filozofu, bir hayalin kurbanıdır. Rahib, ezilenlerin acılarına ortak olan ve asırlarca hakkın havariliğini yapan bir fazilet timsali degildir ki. Ne var ki, imamını kaybeden batı, peşin hükümlerin tahakkümünden kurtulamıyor. Aydının içtimai görevleri yüklenmesini istemek cok yerinde bir dilek. Ama ona rahipleş demek, soysuzlaş demek gibi bir taleb. Ne gariptir ki Fichte’den (çok sonra

Evet.. «Entellektüel deyince hocalar gelir akla, üniversite ve lise hocaları. Bununla beraber aydını diplomayla tarif elmek yine de yanlış. Entellektüel belli bir eğitimden geçecek elbette. Ama bu egitimin sınırları ne? «Yarı» okumuşlar, ebedi öğrenciler», kendi kendilerini yetiştirenler de entellektüeldirler; yeter ki bilgilerini sindirmiş olsunlar ve yaptıkları iş kafa faaliyetine dayansın.»

Boşlukta kalan bir tarif, (çünkü entellektueli cağlara ve ülkelere göre değerlendirmiyor. Birtakım vasıflar izafe ediyor entelleküele. Umumi ve mücerred vasıflar. Makalenin yazarı Roberto Michels, daha sonra entellektüelin toplumda oynadığı çeşitli rolleri sıralıyor. Dağınık fakat çok faydalı, çok yerinde telkin ve tespitlerle örülmüş bir araştırma. Seligman’ın yayimladığı bu abide-kitap, Amerikan intelijansiyasının (bir manada Avrupa intelijansiyasının da., zira ansiklopedinin yazar-ları daha cok Avrupalıdırlar) 1935’lerdeki görüşlerini belirtiyor. 1968’de basılan «The internatio­nal Encyclopedia of the Social Sciences’in entellektüeller maddesi daha karanlık, daha mücerred, daha girift. Bilgi sosyolojisinin tanınmış temsilcilerinden biri olan yazar, Edward Shils, entellektüelleri şöyle tanımlıyor: Herhangi bir toplumda, yazar veya konuşurken çevrelerindeki fertlerin çoğuna kıyasla, insan, cemiyet, tabiat ve kosmos hakkında umumi sembolleri ve mücerred referansları daha sık kullanan kimselerin bütünü. Entellektüelin bu gibi sembolleri sık sık kullanması şahsi bir temayülün eseri de, mesleğinin icabı da olabilir.

Entellektüel davranışın bu iki temel motivasyonu aynı insanda ve aynı eylemde birleceği gibi birbirinden bağımsız olarak da mevcud olabilir. Entellektüel temayüller yahud alakalar, entellektüel görevler yapan insanlar arasında kesafetçe farklıdır, hatta entellektüel yaratıcılık, hususi de (müşahhas hadiseler) umumi bir mana bulmak, geliştirmek ve bunu kelimelere, renklerle, şekillerle ve seslerle ifade etmek ihtiyacından doğar; insanoğlu, tabiat ve kosmosun en genel ve en esaslı taraflarıyla ilmi,ahlaki ve değerlendirici bir temas kurmak ihtiyacı… İnsan ruhuna kök salmış bir ihtiyaçtır bu, hakikatte onun ayrılmaz bir parçasıdır ama fertlerin hepsine aynı ölçüde dağılmamaıştır. Bu ihtiyaç, ilmi, felsefi, teolojik, edebi eserlerin (veya sanat eserlerinin) yaratılışında ve yayılışında başlıca amildir. Bununla berabe ilmi, felsefi, teolojik faaliyetlerin maddeleşmiş mahsulleri yalnız bu ihtiyacın (yani entellektüel kabiliyetlerin) eseri de değildir. Tutarlı ve abjektiv bir biçim isteyen ifade- bilgi kabiliyetleri, gelenekler yani çeşitli zihni faaliyetlerin kuçağında geliştiği içtimai çevrelerin ve müesseselerin kültürü ve manevi mirası sayesinde belirir, beslenir, yoğunlaşır, mihraklaşır. Zihni faaliyetler neden müesseseleşir? Müesseseleşir çünkü kendilerinde güçlü ve yoğun bir yaratılış faaliyeti bulunmayan birçok kimseler, zihni faaliyetin maddelleşmiş eserlerine muhtaçtır. Onlar için zihni ve cismani bir ihtiyaçtır. Bu. Toplumun topyekun çalışabilmesi için entelleküel eserlere ve müesseselere lüzüm vardır”.

Zihni faaliyet en ilkel toplumlarda bile mevcuddur, Shils’e gore. Ama gelişmiş toplumlarda entellektüel roller daha ihtisaslaşmıştır.
(Bu çok zengin ve son derece girift arastırmayı, konumuzla doğrudan doğruya ilgisi olmadığı için bütün olarak aktaramadık. 15 buyük sayfa tutan makalede şu konular incelenmiş: entellektü­el tabakalaşma, entellektüel hayatın müesseseleri, mali destek kaynakları, entellektüel faaliyetlerin yönetimi, taleb örnekleri, gelenek ve yaratiş, en­tellektüel gelenek ve ictimai otorite, ilimcilik, ro-mantizm, devrim, popülizm, düzen, entellektüellerin görevleri, yüksek kültürü yaratmak ve yaymak, milli ve milletlerarası modeller, ortak kültürlerin gelistirilmesi, sosyal degişmeler, siyasi bir rol oynayış..)

Entellektueli istihsal faaliyelinde oynadıgı ro­le göre tarif edenler de var. İtalyan iktisatcısı Loria’ya göre entellektüel (yani şairler, filozoflar, her çesit yazarlar, hekimler, avukatlar, hocalar) üretici olmayan bir işçidir. Entellektuel, kapitalizm’e düşmandır çünkü kapitalist, hizmetine da­ha az karşılık ödemek için entellektüellerin sayısını artırmak ister.

Marxizmin bu konudaki izahlarını üç başlık etrafında toplamak kabil, 1) Kautsky’e göre, en-tellektüeller de toplumun öteki tabakaları gibi herhangi bir tabakadır. Aydınlarla işçiler arasındaki çatısma fertlerle değil sınıflarla ilgili. Emekle sermaye arasındaki çatışmanın bir başka nevii. Entellektüel bir sermayedar degildir. Gercj yaşayış seviyesi bakımından burjuvadır, aydın da.. Deklase olmadıkça bu hayat tarzını sürdürür, ama aynı zamanda emeğinin mahsulünü hatta çok defa çalışma gücünü satmak zorundadır. Kapitalizm tarafından istismar edilir ve top­lum tarafından küçük görülür çok defa. Bir kelimeleyle proletaryayla aydınlar arasında iktisadi bir (çatışma yoktur ama hayattaki mevkileri, çalışma şartları farklıdır birbirinden. Bu yüzden de düşünce tarzlarında az çok bir çatışma vardır. 2) Lenin de Kautsky’nin tahlilini benimser: Kimse inkar edemez ki, aydınları modern kapitalist toplumda ayrı bir tabaka olarak vasıflandıran ferdiyetcilikleri ve teşkilatlanmadaki ehliyetsizlikleridir. Bu içtimai tabaka nanemollalığı ve kararsızlığı ile ayrılır işçi sınıfından». Aydının toplum içindeki yeri de müphem bir «ortasınıflılık». Bir kısmı kurulu düzenin emrinde çoban köpeğidir, aydınların. Yazar bunlara «ideolog aydın* diyor; görevleri hakim sınıfın istismar edilen sınıflar üzerindeki baskısını gizlemek veya haklı göstermektir. Ama aydınlar işçi sınıfı hareketinin başına geçerek proletaryanın müttefiki de olabilirler. Şüpheli müttefiklerdir, bunlar; yaşayış ve düşünüş tarzları işçilere de bulaşabilir. 3) En aydılık tahlil Gramsci’ninki.. Entellektü­eli, işinin veya düşüncesinin mahiyetine gore ta­rif edemeyiz. En mekanik faaliyet’de bile düşüncenin payı var. Bu manada bütün insanlar entellektüeldir. Fakat bütün insanlar toplumda entel­lektüel vazifesi görmez. iktisadi istihsal dünyasında doğan her içtimai zümre kendisiyle bera­ber, uzvi olarak bir veya bircok enteltektüel ta-bakayı yaratır. Bu entellektüeller, kucağında doğduklan zümreye insicam kazandırır; ona yalnız iktisadi değil içtimai ve siyasi şuur da verir: vazife şuuru. Kapitalist isletme şefi, sanayi teknisyenini, iktisat bilginini, yeni bir kültürün, yeni bir hukukun kurucusunu da yaratır. Kısaca, entellektüellik herhangi bir meslek erbabına inhisar ettirilemez. Şu veya bu topluluğa uzvi olarak bağlı entellektüel bir tabakanın mevcudiyetini tayin eden içtimai ‘münasebetlerin bütünüdür.

Görülüyor ki, her tarif ve izah yazarın temsil ettiği ideolojinin damgasını taşımaktadır. «Tu-tucu» ların tahlillerinde agır basan, mücerred ve umumi. Sosyalistlerin, izahları daha «dünyevi» daha iktisadi. Bir kısım yazarlar aydını ezeli degerlerin bekçisi olmağa çagırırken, bir kısım ya­zarlar ona içtimai kinleri körüklemesini tavsiye ediyorlar. Komünistlere göre gerçek entellektüel, hayatını devrime adayan ve partinin emirlerini nass gibi kabul eden bir kafa işçisidir.. Kilise-dışı-«ilerici»ler için aydın hiçbir ideolojiye baglı olmamalıdır. Çalışanların, ezilenlerin yanında yer almalı; daha adil, daha mükemmel bir dünyanın kurulması için açılan savaşta hicbir disipline, hiçbir şahsa esir olmadan dövüşmelidir. Entellektüel değişen hadiseler karşısında her an vaziyet almak zorundadır. Vazgeçilmez görevi: tenkid. Gerçek aydın, yalanların peçesini yırtan, dünyadaki bütün haksızlıklara dur, diye haykıran ele avuca sığmaz bir zeka, bir şuur, bir vicdan. Bunun icin sürekli bir isyan halindedir.
Kelimeye bu kavgacı kişiliği kazandıran ay­dınların Dreyfus davası vesilesiyle yayimladıkları beyanname (14 ocak 1898).

Hülasa edelim.. Entellektüel, başlı başına bir sınıf değil, belli bir sınıfın parçası ve temsilcisidir.. Düşman sınıflarla dövüşerek gelişir ve olgunlaşır. Türkiye’de içtimai sınıflar olmadığından entellektüel de yoktur. Daha dogrusu, her ikisi de birer ruşeym, birer ümmmet, birer «öykünme» dir. Entellektüel, , Avrupalı bir hayvan. Şarkı söyleyeceğine bildiriler imzalayan bir ağustos böceği cok defa. Aydın, entellektüelin magara duvarına vuran gölgesi. Entellektüel, ya zamanını öldürmüş düşüncelerin aktarıcısı, ya yeni bir dünya kurmağa çalışan bir içtimai sınıfın yol göstericisidir. Aydın ne mazisini bilir ne gelecek hakkında aydınlık tasavvurları vardır. Ülkesi ile göbek bağını çoktan koparmıştır, ülkesi ve tarihiyle. En ciddileri ya Marx’ın şakirdidir, ya Seyid Kutbun. Eskiden bir müstagribler kervanıydı intelijansiyamız, kervana müstağripler de katıldı. Bu gölge aydınların ayırıcı vasıfları kendi kendi­lerini küçümsemek. Türk düşünemez bu efendilere göre, düşünemez çünkü kendileri düşünemezler. Ama onlara Türk diyebilir miyiz acaba? Avrupa’nın en sefil yazarı erişilmez bir zirvedir, bu efendiler için. Hakikatta Avrupayı da Asyayı da tanımazlar. Hür düşüncenin olmadığı yerde intelijansiya da yoktur. Avrupa, Descartes’dan beri aklın ve idrakin cihanşumulluğunu anladı. Entel­lektüel, düşünce dünyasını her gün yeni baştan yaratabileceğine inanandır. Nerde o kahraman?

Cemil Meriç
Hisar Dergisi, Ekim 1975, Sayı 142

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz