Afyon Olarak Hakikat: Akılcılık ve Akılcılaştırma – Immanuel Wallerstein

Tarihsel kapitalizmin, özlemlerinde Prometeusçu olduğunu biliyoruz. Bilimsel ve teknolojik değişme insanın tarihsel etkinliğinde bir değişmez değer olduysa da, her zaman var olan Pro meteus’un, David Landes’in deyişiyle “bağlarından kurtulması” ancak tarihsel kapitalizmde olmuştur. Tarihsel kapitalizmin bu bilimsel kültürüne ilişkin bugünkü temel kolektif imgemiz, bu kültürün “geleneksel” ve bilimdışı kültür güçlerinden gelen zorlu direnişe karşı soylu şövalyeler tarafından ortaya konduğudur. Şövalye, on yedinci yüzyılda Kilise’ye karşı Galileo, yirminci yüzyılda mollalara karşı “modernleştirici”dir. Her seferinde, “boş inançlar”a karşı “akılcılık” ve “zihinsel zulme” karşı “özgürlük” dendi. Bunların siyasal ekonomi alanında burjuva girişimcinin aristokrat toprak sahibine karşı isyanıyla paralel (hatta özdeş) olduğu varsayıldı. Bu temel imgenin, dünya düzeyinde kültürel mücadele imgesinin, gizlenmiş bir öncülü, zamansallığa ilişkin bir öncülü vardır. “Modernlik” zamansal olarak yeni sayılırken, “gelenek” zamansal olarak eski ve modernlikten öncedir; hatta bu imgelerin bazı güçlü çeşitlemelerinde gelenek tarih dışı ve dolayısıyla ölümsüzdür. Bu öncül tarihsel olarak yanlış ve bu nedenle temelli bir biçimde yanıltıcıdır.

Tarihsel kapitalizmin zaman mekân sınırları içinde serpilip gelişen çeşitli kültürler ve çeşitli “gelenekler” kurumsal çerçevelerden daha yaşamsal olmamış, değişikliğe uğradığını, işgücü dağılımı değiştikçe etnikliğin büyük ölçüde modern dünyanın yaratması, ideolojik çatısının grup sınırları ve grupların tanımlayıcı kültürel özellikleri birer parçası olmuştur. Çeşitli “geleneklerin, genellikle önceden açısından değişikliğe uğradığını ve yine, günümüz etnik işgücü var olan bazı tarihsel ve zihinsel malzemeleri kullanmak yoluyla dağılımıyla etnik grupların tarihsel kapitalizm öncesi dönemler inşa edilmeleri anlamında, tarihsel kapitalizm öncesinden kalma sözde atalarına ait kalıplar arasında hemen hiç bağıntı bu grup ve ideolojilerle bağlan olduğunda kuşku yoktur. Bu gibi durumların bulunmadığını söylüyorum. Tarihötesi bağların savunulması, grupların tarihsel kapitalizm için Dünya işçilerinin etnikleştirilmesi, dünya ekonomisinin de siyasal iktisadi mücadelelerindeki iç işle birliklerinde önemli bir açısından önem taşıyan belli başlı üç sonuç doğurmuştur. rol de oynamıştır.
Ama bu mücadelelerin aldığı kültürel biçimleri Her şeyden önce, grupların yaşamını sürdürmesi için yeterli gelmesinini anlamak istiyorsak, “gelenek”leri geçer akçe kabul etmemizin, gelir sağlamak anlamında değil, hane halkı gelirinin toplam miktarı özellikle “gelenek”lerin gerçekten geleneksel olduğunu varsayrı ve alacağı biçimler bakımından gelir düzeyi beklentileri uymamızın olanağı yoktur. gun olan her kategoriden yeterli miktarda işçi sağlamak anla Gereken yerlerde ve olabilecek en düşük ücret düzeyleriyle mında, işçilerin yeniden üretilmesini olanaklı kılmıştır. Dahası, işçi yaratılması, sermaye birikimini kolaylaştırmak isteyenlerin işçilerin dağılımındaki esnekliğin nedeni tam da etnikleştirilmiş çıkarınadır. Dünya ekonomisinin çevre bölgelerinde yer alan ik olmasıdır. Etniklik, büyük ölçekli coğrafi ve uğraşsal hareketlili tisadi etkinlikler için düşük ücretlerin, gelir kaynağı olarak üc ği zorlaştırmamış, kolaylaştırmıştır.
Değişen iktisadi koşulların retli emeğin küçük bir rol oynadığı haneler yaratılması yoluyla baskısı altında işçi dağılımını da değiştirmek için gerekli olan nasıl olanaklı kılındığını daha önce tartışmıştık. Böylesine hane tek şey birtakım inisiyatif sahibi bireylerin coğrafi ya da uğraş lerin “yaratılması”nda, başka bir deyişle kendi kendilerini yapı sal yerleşmede başı çekmesinden ve bunun için ödüllendirilme landırmaları yönünde baskı uygulanmasında kullanılan yöntem sinden ibarettir; bu durum, etnik grubun diğer mensupları üstün lerden biri, tarihsel kapitalizm içinde topluluk yaşamının “etnik de, dünya ekonomisi içinde yer değiştirmek konusunda derhal leştirilmesi” olmuştur. “Etnik grup”tan kastımız, coğrafi olarak bir doğal “çekiş gücü” uygulamaktadır. yakın yerlerde yaşayan diğer gruplara göre belirli uğraşsal/ Etnikleştirme ikinci olarak, işçileri kendi içinde eğitme meka iktisadi rollerin verildiği, ele gelir büyüklükte bir grup insandır. nizması sayesinde, uğraşsal görevlerdeki toplumsallaşmanın bü Bu işgücü dağılımı dış görünüş açısından etnik grubun ayırt edici yük bir kısmının işverenler ya da devletler tarafından karşılanan “kültürü”dini, dili, “değerleri”, kendine özgü gündelik davranış giderlerle değil, etnik olarak tanımlı haneler çerçevesinde ger kalıplarıile simgelenmiştir. çekleştirilmesini sağlamıştır. Kuşkusuz, tarihsel kapitalizmde tam kast sistemi benzeri bir Üçüncüsü ve belki de en önemlisi, etnikleştirilmenin uğraş şey olduğunu söylemek istemiyorum. Ancak, uğraşla ilgili kate sal/iktisadi rollerdeki kademelenmeyi katılaştırarak genel gelir gorilerimizi yeterince geniş tutmamız kaydıyla, tarihsel kapita dağılımı için, “geleneğin” meşrulaştırılmasıyla örtülmüş, kolay lizmin çeşitli zamanmekn bölgeleri boyunca etniklik ile uğraş bir kodlama sağlamasıdır. salt iktisadi roller arasında oldukça yüksek bir bağıntının var ol En ince ayrıntılarına kadar geliştirilip tarihsel kapitalizmin en duğunu söylüyorum. Ayrıca, bu işgücü dağılımının zaman için önemli dayanaklarından birini, kurumsal ırkçılığı oluşturan, bu üçüncü sonuçtur. Irkçılıktan kastettiğimiz şeyin önceki çeşitli tarihsel sistemlerde var olan yabancı düşmanlığıyla pek az ilgisi vardır. Yabancı düşmanlığı, düpedüz “yabancı”dan duyulan kor kuydu.
Tarihsel kapitalizmdeki ırkçılığın “yabancılarca hiçbir ilgisi yoktur. Tam tersine. Irkçılık aynı iktisadi yapı içindeki çe şitli işçi kesimlerinin birbiriyle ilişki kurmasını kısıtlamanın bi çimidir. Irkçılık işçilerin hiyerarşikleştirilmesine ve nimet dağı lımı bakımından aralarındaki yüksek eşitsizliğe ideolojik gerekçe olmuştur. Bizim ırkçılık derken kastettiğimiz şey, süregelen uygulamalar dizisiyle birleşmiş halde, etniklik ile işçi dağılımı arasındaki yüksek bağıntının zaman içinde ayakta tutulması so nucunu veren ideolojik önermeler dizisidir. Söz konusu ideolo jik önermeler, iktisadi yapılar içindeki mevkilere olan dağılım daki farklılaştırmanın başlıca nedeni olarak çeşitli grupların ge netik ve/ya da çok eski “kültürel” özelliklerinin gösterilmesi bi çimini almıştır. Oysa iktisadi alandaki başarıldıkla ilgili bazı özellikler bakımından bazı grupların diğerlerinden “üstün” oldu ğuna ilişkin inançlar, bu grupların işçiler içinde yerinin belirlen mesinden önce değil, her zaman daha sonra ortaya çıkmıştır. Irkçılık her zaman post hoc* olmuştur. İktisadi ve siyasal olarak ezilenlerin kültürel bakımdan “aşağı” oldukları ileri sürülmüştür, İktisadi hiyerarşi içindeki yer herhangi bir nedenle değişirse, toplumsal hiyerarşideki yer de bunu izleme eğilimi göstermiştir (kuşkusuz biraz gecikmeyle, çünkü bir önceki toplumsallaşma nın etkilerini silmek için her zaman bir ya da iki kuşağın geçmesi gerekmiştir.) Irkçılık, eşitsizliği haklı çıkaran bir genel ideoloji işlevi gör müştür. Ama bundan çok daha fazla bir şey de olmuştur. Grup ların, ekonomi içindeki rollerinde toplumsallaştırılmasına yara mıştır. Aşılanan tavırlar (önyargılar, gündelik yaşamdaki açıkça ayrımcılık taşıyan davranışlar), kişinin kendisine ve kendi hane halkında ve etnik grubunda yer alan diğer kişilere uygun ve meşru gelen davranış çerçevesini yerleştirmeye yaramıştır. Tıpkı cinsiyetçilik gibi ırkçılık da, beklentileri biçimlendirip sınırlaya rak, kendi kendisine baskı yapan bir ideoloji işlevi görmüştür. Irkçılık elbette yalnızca kendi kendisini baskılayıcı değil, ay nı zamanda ezici olmuştur.
Aşağı katmanlardaki grupları hizaya getirmeye, orta katmanlardakileri ise dünya polis sisteminin gö nüllü askerleri olarak kullanmaya yaramıştır. Böylelikle, siyasal yapıların maliyeti önemli ölçüde azaltılmakla kalmamış, ırkçılık yapısal olarak kurbanları birbirinin karşısına diktiğinden, sistem karşıtı grupların geniş kitleleri seferber etmesi de güçleşmiştir. Irkçılık basit bir görüngüden ibaret değildir. Bir anlamda, bir bütün olarak dünya sistemindeki göreli statülerin sınırlarını çi zen, dünya çapında temel bir kusur hattı vardır. Bu hat “renk” hattıdır. Güney Avrupalı, Arap, Latin Amerikalı mestizolar ve Doğu Asyalılar gibi grupların dünya düzeyinde (ve ulusal dü zeyde) toplumsal olarak tanımlı “renk hatları” içinde tarihsel olarak kayan konumlarından açıkça görülmüş olacağı gibi, “be yaz” ya da yüksek tabaka oluş kuşkusuz fizyolojik değil, top lumsal bir görüngüdür. Renk (ya da fizyoloji), özü bakımından gizlenmesi zor oldu ğundan, kullanması kolay bir etikettir ve tarihsel kapitalizmin Avrupa’daki kökenleri bakımından tarihsel olarak elverişli oldu ğu ölçüde kullanılmıştır da. Ancak, elverişsiz olduğu durumlar da bir kenara bırakılmış ya da diğer tanıtıcı özellikler lehine de ğişikliğe uğratılmıştır. Tanıtıcı kümeleri böylelikle pek çok yerde oldukça karmaşık bir duruma gelmiştir. Buna ek olarak top lumsal işbölümünün de durmadan evrimleştiği göz önüne alınır sa, etnik / ırksal kimlik saptamanın, var olan toplumsal gruplar arasındaki sınırları çizmekte hayli istikrarsız bir temel oluşturdu ğu ortaya çıkar. Gruplar gelip geçmekte ve kendi tanımlarını ha tırı sayılır bir kolaylıkla değiştirmektedir (sınırlan başkaları ta rafından da aynı kolaylıkla, farklılaşmış olarak algılanmaktadır).
Ama, hiçbir verili grubun sınırlarındaki geçicilik genel gruplar rülen hakikat görüngüsünün yalnızca saygı görmesini değil, ulu hiyerarşisindeki, yani dünya işçilerinin etnikleştirilmesindeki lanmasını da gerektirir. Üniversiteler hem ideolojinin atölyeleri kalıcılıkla tutarsızlık oluşturmamış, hatta bir olasılık, bu kalıcılı hem de inancın tapınakları olagelmiştir. Harvard, armasıyla Ve ğın fonksiyonu olmuştur. ritas’ı* övmektedir. Bir yandan hakikatin hiçbir zaman kesin bir Dolayısıyla ırkçılık, tarihsel kapitalizmin bir kültürel dayanağı biçimde bilinemeyeceği savunulmuşmodern bilimi Ortaçağ olagelmiştir. Zihinsel bakımdan aptalca oluşu, korkunç gad Batı teolojisinden ayıran şeyin bu olduğu varsayılırbir yandan darlıklar yaratmasını önlememiştir. Bununla birlikte, dünyadaki da durmadan, hakikatin aranmasının üniversiteler için, daha ge sistem karşıtı hareketlerin son elli ila yüz yıldır gösterdiği yük niş olarak da her türlü zihinsel etkinlik için varlık nedeni olduğu seliş sonucu, yakın zamanlarda şiddetli bir saldırı altında bırakıl öne sürülmüştür. Keats bize, sanatı haklı çıkarmak için, “hakikat mıştır. Gerçekten de günümüzde ırkçılık, en çiğ çeşitlemeleri güzelliktir, güzellik de hakikat,” der. Birleşik Devletler’de, ya bakımından dünya çapında bir miktar meşruluk yitimine uğra sayla yasaklanmamış şeyleri yapabilme serbestliğinin sevilen bir maktadır. Ama tarihsel kapitalizmin tek ideolojik dayanağı ırk siyasal gerekçesi de hakikatin yalnızca, “serbest fikir piyasasın çılık olmamıştır. Gerekli işçilerin oluşturulmasında ve yeniden daki” etkileşimin sonucu olarak bilinebileceğidir. üretilmesinde ırkçılığın önemi çok büyükse de, sınırsız sermaye Kültürel ideal olarak hakikat, afyon işlevini, belki de modern birikiminin sağlanması için, işçilerin yeniden üretilmesi yeterli dünyanın tek ciddi afyonu işlevini görmüştür. Karl Marx din olmamaktadır. İşçilerin, belli kadrolar tarafından yönetilmedik için kitlelerin afyonudur, diyordu. Raymond Aron, Marksist fi çe, verimli ve kesintisiz olarak çalışmayı sürdürmesi beklene kirler de aydınların afyonudur, dedi. Bu polemikçi çıkışların iki mez. Kadroların da yaratılması, toplumsallaştırılması ve yeniden sinde de basiret vardır. Ama basiret demek hakikat demek mi üretilmesi gerekmektedir. Kadroların yaratılmasında, toplumsal dir? Ben, hem kitlelerin hem de aydınların asıl afyonu belki de laştırılmasında ve yeniden üretilmesinde etkili olan birincil ideo hakikat denen şey olmuştur, önerisinde bulunmak istiyorum. Af loji ise, ırkçılık ideolojisi değildir. Evrenselciliktir. yon kuşkusuz her an için kötü değildir. Acıları hafifletir. İnsan Evrenselcilik bir bilgi kuramıdır*. Neyin bilinebilir ve nasıl lar için, gerçeklikle yüz yüze gelmenin olsa olsa kaçınılmaz za bilinebilir olduğuna ilişkin bir inançlar dizisidir. Bu görüşün özü, rarları ya da çöküşü hızlandıracağından korktukları durumlarda, dünyayafiziksel dünyayı, toplumsal dünyayailişkin, evrensel katı gerçekliklerden kaçma olanağı sağlar. Yine de çoğumuz af ve kalıcı bir biçimde doğru ve anlamlı genel önermeler bulundu yon kullanılmasını önermeyiz. Marx’la Raymond Aron da öner ğu ve bilimin amacının öznel denen, yani tarihsel bakımdan kı miyorlardı. Çoğu ülkede ve çoğu amaç için, afyon kullanımı ya sıtlanmış olan tüm öğeleri formülasyonundan ayıklayacak bir bi sadışıdır. çim içerisinde bu genel önermeleri aramak olduğudur. Kolektif eğitimimiz bize hakikati aramanın çıkar beklentile Evrenselciliğe olan inanç, tarihsel kapitalizmin ideolojik ya rinden uzak bir erdem olduğunu öğretmiştir, oysa gerçekte, kendi pısında temel taşı olmuştur. Evrenselcilik, bilgi kuramı olduğu çıkarına yönelik bir akılcılaştırmadır. İlerlemenin, dolayısıyla kadar, inançtır da. Ele avuca gelmeyen, ama reel olduğu öne sü refahın köşe taşı ilan edilen hakikati arama, belirli pek çok açıdan, hiyerarşik, eşitsiz toplumsal yapının ayakta tutulmasıyla en meşini ve devletlerarası sistemin en düzgün biçimde işlemesini azından uyumlu olmuştur. Kapitalist dünya ekonomisinin büyü sağlayacak kanallara yöneltmeye ve böylelikle sermaye biriki mesinin getirdiği süreçleriktisadi yapıların çevreselleştirilmesi, mini kolaylaştırmaya yaramıştır. Bunun yapılabilmesi, “ulusal” bir devletlerarası sisteme katılan ve bu sistem tarafından kısıtla çeşitlemelere nakledilebilecek bir dünya burjuva kültürü çerçe nan zayıf devletler yaratılmasıkültür düzeyinde bazı baskılar vesinin yaratılmasını gerektiriyordu. Bu nokta özellikle bilim ve içermiştir: Hıristiyanlığın kendi dinine çekme çabalan; Avrupa teknoloji bakımından, ama aynı zamanda siyasal fikirler ve top dilinin dayatılması; belirli teknolojilere ve törelere göre eğitim; lumsal bilimler alanında önemli olmuştur. yasalarla ilgili değişiklikler. Bu değişikliklerin çoğu asker eliyle Dünya sistemi tarihsel olarak evrimleştikçe, dünya işbölü yapılmıştır. Bir kısmı, otoritesi sonul olarak askeri güçle destek münde yer alan kadroların “içinde eritilecekleri” (burada fiilin lenen “eğitimciler”in ikna edilmesiyle başarılmıştır. Bazen “Ba edilgen yapısı özellikle önemli) yansız bir “evrensel” kültür kav tılılaştırma” ya da giderek daha üstten bir tavırla “modernleştir ramının sistemin dayanaklarından biri olarak işe yaraması, bu me” etiketini yapıştırdığımız ve evrenselcilik ideolojisinin hem nedenledir. İlerlemenin, daha sonra da “modernleşme”nin yücel meyvelerini hem de bu ideolojiye olan inancı paylaşmanın çeki tilmesi, gerçek toplumsal eylem normlarından çok, dünya üst ta ciliğiyle meşrulaştırılmış olan süreçler bütünü, işte budur. bakalarına selama durmanın ve aralarına katılmanın statüsimge Dayatılan bu kültürel değişikliklerin arkasında iki ana güdü si işlevini gören bu fikirler dizisini özetlemektedir. Kültürlerüstü vardır. Bunlardan biri iktisadi verimliliktir. Verili kişilerin ikti olduğu varsayılan bilimsel bilgi temelleri lehine kültürel bakım sadi alanda verili biçimlerde iş görmesi isteniyorsa, hem kendi dan dar olduğu varsayılan dinsel bilgi temellerinden kopulması, lerine zorunlu kültürel normların öğretilmesi hem de rakip kül özellikle zararlı bir kültür emperyalizmi biçiminin kendini haklı türel normların ortadan kaldırılması etkili olmaktadır. İkincisi, çıkarmasına yaramıştır. Zihinsel özgürleşme adına tahakküm siyasal güvenliktir. Çevre alanlarda, seçkin denenler “batılılaştı kurmuş, kuşkuculuk adına, dayatmıştır. nlırsa” bunların “kitlelerinden” ayrılacaklarına ve böylece isyan Kapitalizm bakımından temel önemdeki akılcılaştırma süreci, etmeleri olasılığının azalacağınaisyan için yandaş örgütleme yönetici, teknisyen, bilim adamı, eğitimci gibi akılcılaştırma uz yetilerinin ise kesinlikle azalacağınainanılmıştır. Bu hesap, bü manlarını kapsayan bir ara tabakanın yaratılmasını gerektirmiş yük bir yanlış olduğu ortaya çıktıysa da, savunulabilir bir hesap tir. Yalnızca teknolojinin değil bizzat toplumsal sistemin de kar tır ve bir süre için geçerli de olmuştur. (Üçüncü bir güdü, fetih maşık oluşu, bu tabakanın geniş ve zaman içinde genişleyen bir çilerin büyüklenmesidir. Bunu göz ardı ediyor değilim, ancak, tabaka olmasını zorunlu kılmıştır. Bu tabakanın desteklenmesi kültürel baskıları açıklamak için burada anılması zorunlu görün için gerekli parasal kaynak olarak, işverenler ve devletler eliyle müyor; söz konusu baskıların büyüklüğü, bu güdü olmasa da aynı elde edilen genel artık kullanılmıştır. Bu nedenle söz konusu olurdu.) kadrolar, bu ilksel ama temel anlamda, burjuvazinin, artığın Irkçılık dünya düzeyinde doğrudan üreticileri denetim altında paylaşılmasına katılma taleplerine beşeri sermaye gibi bir yir tutma mekanizması olarak işlev görürken, evrenselcilik, öteki minci yüzyıl kavramıyla net bir ideolojik biçim verilen bir par ülkelerin burjuvazileriyle dünya düzeyinde çeşitli orta tabakala çası durumuna gelmiştir. Bu kadrolar, kendi hane halklarına mi rın etkinliklerini, üretim süreçlerinin en sıkı biçimde tümleştiril ras olarak bırakacakları reel sermaye göreli olarak az olduğundan, soylarının devamını, çocukları için mevki güvencesi getiren pedüz antitezi olan öğretiler olarak değilse bile tuhaf bir çift ola eğitim kanallarına tercihli erişim sağlamak yoluyla garantileme rak görünebilir: biri açık, öteki örtülü; biri eşitleştirici, öteki ku ye çalışmaktadır. Bu tercihli erişime de rahatlıkla, dar tanımlı tuplaştıncı; biri akılcı söylemin çağırıcısı, öteki önyargının ci bir “fırsat eşitliği” ile sözde meşrulaştırılarak, başarı denmiştir. simleşmiş hali. Yine de, bu iki öğreti tarihsel kapitalizmin evri Bilimsel kültür böylelikle dünya sermaye biriktiricilerinin miyle eşanlı olarak yayılıp ağırlık kazandığından, hangi bakım kardeşlik kodu durumuna gelmiştir. Bu kültür herşeyden önce lardan bağdaşır olduklarına daha yakından bakmamız gerekiyor. hem sermaye biriktiricilerin kendi etkinliklerini hem de yarar Evrenselcilikte bir aldatmaca vardır. Evrenselcilik, serbestçe landıktan farklılaştırılmış nimetleri haklı çıkarmaya yaramıştır. dolaşan bir ideoloji olarak değil, tarihsel kapitalizmin dünya sis Teknolojik yenilikleri desteklemiştir. Üretimle ilgili verimlilik teminde iktisadi ve siyasal iktidarı elinde tutanlar tarafından ya artışının önündeki engellerin sert yöntemlerle ortadan kaldırıl yılan bir ideoloji olarak yol almıştır. Dünyaya, güçlünün zayıfa masını meşrulaştırmıştır. Herkesinhemen değilse de eninde so bir armağanı gibi sunulmuştur. Timeo Danaos et dona ferentes!* nundayararına olacak bir ilerleme biçimi yaratmıştır. Armağanın bizzat kendisi alıcısına iki seçenek sunduğu için ırk Bununla birlikte bilimsel kültür, akılcılaştırmadan ibaret de çılığı beslemiştir; armağanı ve dolayısıyla, ulaşılmış ilimirfan ğildir. Gerek duyulan tüm kurumsal yapıların kadrolarını oluştu hiyerarşisinde altlarda yer alıyor olmayı kabul etmek; armağanı ran çeşitli elemanların toplumsallaştırılmasının bir biçimidir. Bi reddetmek, dolayısıyla kendini eşitsiz reel iktidar durumunu ter limsel kültür, kadrolar için ortak, işçiler içinse doğrudan ortak sine çevirebilecek silahlardan yoksun bırakmak. olmayan bir dil olarak, üst tabakalar için sınıf içi birliğin bir aracı Ayrıcalıklıların kendi aralarına almak üzere seçtikleri kadro durumuna da gelmiş, isyancılığa kapılabilecek kadroların bu ların bile evrenselciliğin iletisi konusunda derinlemesine karar türden etkinliklerinin perspektiflerini ya da kapsamını sınırla sız kalıp heyecanlı bir müritlikle, ırkçı tavırlara duyulan tiksinti mıştır. Üstelik, bu kadroların yeniden üretilmesine yönelik es nin getirdiği kültürel ret arasında gidip gelmesi, şaşırtıcı değil nek bir mekanizma oluşturmuştur. Eskiden “la carriere ouverte dir. Bu kararsızlık, çok sayıdaki kültürel “rönesans”ta anlatımını aux talents”*, bugünse “meritokrasi” olarak bilinen kavrama el bulmuştur. Dünyanın pek çok bölgesinde geniş ölçüde kullanı vermiştir. Bilimsel kültür, hiyerarşik işçi dağılımını tehdit etme lan rönesans sözcüğünün bizzat kendisi kararsızlığın cisimleş den bireysel hareketliliği olanaklı kılan bir çerçeve yaratmıştır. miş halidir. Yeniden doğuştan söz eden, önceki bir kültürel şan Meritokrasi hiyerarşiyi tehdit etmek şöyle dursun, güçlendirmiştir çağını öne sürmüş, ama aynı zamanda şu an itibariyle kültürel Sonuçta, meritokrasi işleyiş olarak, bilimsel kültür de ideoloji bakımdan aşağı bir konumu kabul etmiş olmaktadır. Yeniden olarak, tarihsel kapitalizmin temelinde yatan işleyişlerin algılan doğuş sözcüğünün kendisi de Avrupa’nın özgül kültürel tarihin masını önleyen örtüleri yaratmıştır. Bilimsel etkinliğin akılcılı den kopya edilmiştir. ğına verilen büyük ağırlık, sınırsız birikimin akıldışılığının mas Dünya işçilerinin, bey sofrasında çorba içmeye hiçbir zaman kesi olmuştur. davet edilmemiş olmaları bakımından, bu kararsızlıktan daha bir Evrenselcilikle ırkçılık, yüzeyden bakıldığında, birbirininden
* Yunanlılardan armağan getirdikleri zaman da korkarım! (Laokoon, Yu * yetenek kariyerleri (Fr. ç.n.) nanlılar tahta atı getirirken Truvalılara böyle söyler, ç.n.)
bağışık oldukları düşünülebilir. Oysa gerçekte dünya işçilerinin şeyin metalaştınlması sürecini daha da ileri götürdüler. Devlet siyasal anlatımları olan sistem karşıtı hareketlerin kendileri de lerarası sistem içinde kaldıkları ölçüde degerçekte bu sistem derin bir biçimde aynı kararsızlığa batmıştır. Daha önce de be den atılmalarına yönelik her tür girişime karşı içinde kalma mü lirttiğimiz gibi, sistem karşıtı hareketler, kendisi de evrenselci cadelesi vererekdünya düzeyinde değer yasasının egemenliği ideolojinin başlıca ürünlerinden olan Aydınlanma’nın ideolojisi gerçekliğini kabul etmiş ve daha da ileri götürmüş oldular. “Sos ne bürünmüştür. Böylelikle, o günden bugüne içinde kaldıkları yalist insan”, kuşku uyandıracak ölçüde Taylorizm’den başı dön kültürel tuzağı kendileri kurmuş oldular: Tarihsel kapitalizmi, müşe benzedi. tam da yerle bir etmeye çalıştıkları “egemen sınıfların fikirle Kuşkusuz, Aydınlanma’nın evrenselciliğini reddetme savında ri”nden türetilmiş stratejiler kullanarak ve orta vadeli hedefler olan ve dünya ekonomisinin çevrede yer alan bölgeleri için türlü koyarak sarsmaya çalışmak. “yerli” sosyalizm çeşitlemelerini savunan “sosyalist” ideolojiler Sistem karşıtı hareketlerin sosyalist çeşitlemesi, başlangıçtan de oldu. Bu formülasyonlar sırf güzel sözler olmaktan öte gide itibaren bilimsel ilerlemeye bağlı oldu. Kendisini, “ütopyacı” bildikleri ölçüde, fiilen, metalaştırma sürecinin temel birimi ola olarak suçladığı başkalarından ayırt etmek isteyen Marx, “bilim rak ortak gelirli yeni hane halklarını değil, daha “geleneksel” ol sel sosyalizm”i savunduğunu öne sürüyordu. Yazılarında kapita duğu ileri sürülen büyük komünal bütünlükleri kullanma girişimi lizmin hangi bakımlardan “ilerici” olduğunu vurguluyordu. Sos gibi görünmüştür. Ciddi olduklarında, bu girişimlerin genel ola yalizmin önce en “ileri” ülkelerde geleceği anlayışı, sosyalizmin rak verimsiz kaldıkları ortaya çıkmıştır. Her durumda, dünya (kapitalizme tepki biçiminde olduğu kadar) kapitalizmdeki iler sosyalist hareketlerinin ana eğilimi, bu girişimleri sosyalist ol lemeden de doğacağı bir süreç telkin ediyordu. Dolayısıyla sos mayan, geri bir kültürel milliyetçiliğin biçimleri olmakla suçla yalist devrim, “burjuva devrimi”ne öykünecek ve bu devrimden maktır. sonra gelecekti. Sonraki bazı kuramcılar bu nedenle burjuva Sistem karşıtı hareketlerin milliyetçi çeşitlemesi ilk bakışta devriminin henüz gerçekleşmediği ülkelerde bu devrime yardımcı bizzat ayrılıkçı izleklerinin taşıdığı önem nedeniyle, evrenselci olmanın sosyalistlerin görevi olduğunu bile ileri sürmüştür. lik ideolojisine daha az borçlu görünür. Oysa daha yakından ba İkinci ve Üçüncü Enternasyonaller arasında ortaya çıkan gö kıldığında bu izlenim yanlışlanıyor. Kuşkusuz, milliyetçiliğin rüş ayrılıkları, ikisinde de ortak olan bu bilgi kuramı üstüne her kaçınılmaz olarak, belirli hareketler tarafından ulusal “gelenek hangi bir anlaşmazlık içermiyordu. Gerçekten de, gerek sosyal ler”in, ulusal dilin,” sıklıkla da dinsel mirasın güçlendirilmesinin demokratlar gerekse komünistler, iktidara geldiklerinde üretim savunulduğu bir kültürel bileşeni vardır. Ama kültürel milliyet araçlarının daha da gelişmesine büyük bir öncelik verme eğili çilik, sermaye biriktiricilerin baskılarına karşı bir kültürel dire minde oldular. Lenin’in “komünizm eşittir sosyalizm artı elekt niş midir? Gerçekte, kültürel milliyetçiliğin iki büyük öğesi bu rik” sloganı Moskova caddelerinde bugün hl kocaman pan nun tersi yönlere doğru hareket etmiştir. Birincisi, kültürün için kartlar halinde asılıdır. Bu hareketlersosyal demokratı da ko de taşınacağı araç olarak, devletlerarası sistemin mensubu olan münisti deiktidara bir kez geldiler mi, Stalin’in “tek ülkede devlet biriminin seçilmesi eğiliminin varlığıdır. “Ulusal” kültür sosyalizm” sloganlarını uyguladıkları ölçüde, zorunlu olarak kü çoğu durumda bu devlete atfedilmiştir. Bu durum fiilen her sefe resel sermaye birikimi için böylesine temel bir önem taşıyan her rinde kültürel sürekliliklerde genellikle çok ağır olan sapmalar getirmiştir. Devlet çerçevesine oturtulmuş bir ulusal kültürün sa ternatifler” dili, pek çoklarına göre eski evrenselleştirici kültürel vunulması hemen her seferinde, kaçınılmaz olarak, süreklilikle milliyetçi izleklerin sözsel bir çeşitlemesinden ibaretken, daha rin savunulmasını olduğu kadar bastırılmasını da getirmiştir. başkalarına göre bu izlekte gerçekten yeni bir bilgikuramsal Her durumda devlet yapılarını, dolayısıyla devletlerarası sistemi içerik vardır. “Uygarlık projesi”, tarihüstü hakikatlerin gerçek ve bir dünya sistemi olarak tarihsel kapitalizmi güçlendirmiştir. ten var olup olmadığı sorusunu yeniden ortaya atmış oldu. Ta ikinci olarak, tüm bu devletlerdeki kültürel sahip çıkmalara rihsel kapitalizmin iktidar gerçekliklerini ve iktisadi gereklerini karşılaştırmalı bir gözle bakıldığında, biçimleri bakımından çe yansıtan bir hakikat biçimi ortaya çıkıp tüm yerküreye yayıldı. şitlilik göstermelerine karşılık, içerikleri bakımından özdeş olma Daha önce gördüğümüz gibi, bu doğru. Ama bu hakikat biçimi, eğilimleri açıkça görülür. Dillerin biçimbirimi farklı olmakla bir bu tarihsel sistemin çöküş sürecine, ya da sınırsız sermaye biri likte, sözcük listesi yakınsamaya başlamıştır. Dünya dinlerinin kimine dayalı tarihsel sistemin reel tarihsel alternatiflerinin var tapınma biçimleri ve teolojileri tümüyle yeniden canlandırılıyor lığına ne ölçüde ışık tutmuştur? Sorun burada yatıyor. olabilir, ama fiili içerik olarak, eskisine göre daha az farklı olmaya Bu yeni ve esaslı kültürel direniş biçiminin maddi bir temeli başlamıştır. Bilimselliğin öncelleri de pek çok farklı adla yeniden var. Dünyadaki sistem karşıtı hareketlerin art arda gelen sefer keşfedilmektedir. Kısacası, kültürel milliyetçilik çoğunlukla berlikleri, zaman içinde, sistemin işleyişi bakımından iktisadi ve devasa bir dilsiz oyunu olmuştur. Kültürel milliyetçilik bundan siyasal olarak daha marjinal ve biriken artıktan, sonradan bile da öte tıpkı “sosyalist kültür” gibi, sık sık modern dünyanın olsa yararlanacağa daha az benzeyen öğeleri kapsar olmuştur. evrenselcilik ideolojisinin başlıca partizanı olmuş, bu ideolojiyi Aynı zamanda bu hareketlerin bizzat kendilerinin mitos olmak dünya işçilerine daha makbul buldukları biçimlerde sunmuştur. tan birbiri ardı sıra çıkması evrenselci ideolojinin kendi içlerinde Sistem karşıtı hareketler bu anlamda genel olarak güçlülerin yeniden üretilmesini de tehlikeye düşürmüş ve böylelikle bu zayıflarla ilişkisinde kültürel aracı işlevi görmüş, derinlere kök hareketler öncüllerini gitgide daha çok sorgulayan söz konusu salmış direniş kaynaklarını netleştirmekten çok bulandırmıştır. öğelere daha da çok açılmaya başlamıştır. Dünya sistem karşıtı Sistem karşıtı hareketlerin devleti ele geçirme stratejilerinin hareket mensuplarının 1950 sonrası kesiti, 18501950 arası kesi özünde bulunan çelişkiler evrenselci bilgi kuramını örtük biçim tine göre daha fazla çevre bölgeler insanı, daha fazla kadın, daha de kabul etmeleriyle birleşince, bu hareketler için ciddi sonuçlar fazla “azınlık gruptan” (nasıl tanımlanırsa tanımlansın) insan ve doğurmuştur. Düş kırıklığı görüngüsüyle gitgide daha çok uğraş daha fazla, işçi skalasının vasıfsız ve düşük ücretli ucunda yer mak zorunda kalmışlar, buna karşı başlıca ideolojik yanıtlan, ta alan işçi kapsamıştır. Bu durum, hem bir bütün olarak dünyada rihsel kapitalizmi haklı çıkaran en önemli gerekçenin yeniden hem tüm ülkelerde, hem üyeler hem de yöneticiler düzeyinde öne sürülmesi olmuştur: ilerlemenin otomatik ve kaçınılmaz nite böyledir. Toplumsal tabanda böylesi bir kayma, dünya sistem liği, ya da bugün SSCB’de sevilen deyişle, “bilimselteknolojik karşıtı hareketlerinin kültürelideolojik seçişlerinin değişmesin devrim”. den başka bir sonuç doğuramazdı. Yirminci yüzyılda ortaya çıkan ve 1960’lardan bu yana gitgi Buraya kadar, kapitalizmin tarihsel bir sistem olarak gerçekte de yoğunluk kazanan, Enver AbdülMalek’in sevdiği deyişle, nasıl işlediğini betimlemeye çalıştık. Oysa tarihsel sistemler, adı “uygarlık projesi” izleği güçlenmeye başlamıştır. Yeni “yerli al üstünde, tarihseldir. Var olurlar ve eninde sonunda, iç çelişkilerdeki şiddetlenmenin yapısal bir bunalıma yol açtığı iç süreçlerin ferber, ekonominin yapısı da seferberliğin daha doğrudan bir he sonucu olarak, var olmaktan çıkarlar. Yapısal bunalımlar geçici defi durumuna geliyor. Sermaye biriktiriciler, proleterleşmeyi olmayan, ağır bunalımlardır. Ömürlerini doldurmaları zaman hızlandırmak istemek şöyle dursun, geciktirmeye çalışıyor. alır. Tarihsel kapitalizm yapısal bunalımına yirminci yüzyılın Ama, aynı anda hem tek başlarına birer girişimci hem de bir sı başlarında girmiştir ve tarihsel bir sistem olarak ölümü herhalde nıfın mensupları olduklarından, kendi çıkarlarının çelişkileri ne gelecek yüzyıl içinde olacaktır. Ardından ne geleceği, önceden deniyle, tam olarak böyle davranamıyorlar. söylenemeyecek kadar belirsiz. Şu an yapabileceğimiz şey, ya Bu süreç, düzenli, aralıksız olarak süren ve ekonominin itici pısal bunalımın kendi boyutlarını çözümlemek ve sistemik bu gücü sermaye birikimi olduğu sürece önü alınması olanaksız bir nalımın bizi hangi yönlere götürmekte olduğunu algılamaya ça süreçtir. Sistem, aşındırıcı etkinliklerden bazılarını yavaşlatarak lışmaktır. ömrünü uzatabilir ama ölüm hep ufukta bir yerlerde seçilebiliyor. Bu bunalımın ilk ve bir olasılık en temel yönü, şimdi her şe Sermaye biriktiricilerin sistemin ömrünü uzatma yöntemle yin metalaştınlmasına yakın oluşumuzdur. Yani tarihsel kapita rinden biri, sistemin bir parçası olarak koydukları ve sistem kar lizm tam da, sınırsız sermaye birikimi peşinde, Adam Smith’in şıtı hareketleri, devlet iktidarını ele geçirme stratejisi kullanan insan için “doğal” olduğunu ileri sürdüğü ama tarihsel olarak biçimsel örgütler yaratma yollarından gitmek zorunda bırakan, hiçbir zaman var olmayan duruma yaklaşmaya başlaması nede siyasal kısıtlamalardır. Sistem karşıtı hareketlerin önünde başka niyle bunalımdadır. “[İnsanlığın] değiş tokuşa, takasa ve bir şeyi bir reel seçim şansı da olmamıştır, ama strateji, kendi kendisini alıp ötekini vermeye olan yatkınlığı”, el değmemiş alanlara ve sınırlayan bir stratejidir. bölgelere girmiştir ve metalaşmayı yaygınlaştırma yönündeki Bununla birlikte, daha önce de gördüğümüz gibi, bu strateji baskı göreli olarak denetimsizdir. Marx piyasadan, toplumsal nin kendi çelişkileri, siyasal düzeyde bir bunalımı beslemiştir. üretim ilişkilerini gizleyen bir “örtü” olarak söz ediyordu. Bunalım, birincil misyonu olan, hiyerarşiyi ayakta tutma ve mu Marx’ın söylediği yalnızca, artığa doğrudan yerel olarak el kon halif hareketleri gemleme misyonunu hl çok iyi yerine getiren masına göre, dolaylı bir biçimde piyasada (ve bu nedenle yerel devletlerarası sistemin bunalımı değildir. Siyasal bunalım, sistem dışı olarak) el konmasının daha zor ayırt edilmesi ve dolayısıyla karşıtı hareketlerin kendi bunalımıdır. Sosyalist hareketlerle mil dünya işçileri açısından, siyasal savaş konusu edilmesinin daha liyetçi hareketler arasındaki ayrım bulanıklaşmaya başladıkça ve güç olması anlamında doğruydu. Bununla birlikte “piyasa”, ge bu hareketlerden gitgide daha çoğu (tüm sınırlamalarıyla) devlet nel bir nicel ölçü cinsinden, para cinsinden iş görüyor ve bu da iktidarına ulaştıkça, dünya düzeyinde hareketler topluluğu, ondo fiilen ne kadara el konmakta olduğunun anlaşılmasını güçleştir kuzuncu yüzyılın ilk çözümlemelerinden türemiş tüm sofulukla mekten çok kolaylaştırıyordu. Sermaye biriktiricilerin siyasal rının yeniden değerlendirilmesini dayatmıştır. Biriktiricilerin bi emniyet filesi olarak güvendikleri şey, bu ölçüye emeğin yalnız riktirmedeki başarıları nasıl sistemi sistem olarak tehdit edecek ca bir kısmının girmesidir. Gittikçe daha çok emeğin metalaştı kadar fazla metalaşma yarattıysa, sistem karşıtı hareketlerin ikti nlması ve hane halkı bağlarının gittikçe daha çok meta ilişkisi darı ele geçirmede gösterdiği başarılar da sistemi, dünya işçileri bağına dönüşmesi ölçüsünde, artığın akışı da daha bir gözle gö nin bu kendi kendini sınırlayan stratejiye gösterdikleri kabullen rülür oluyor. Böylelikle siyasal karşıbaskı gittikçe daha çok se meyi yarıp geçme tehdidini taşıyacak derecede güçlendirmiştir.

Son bir nokta olarak, bunalım kültüreldir. Sistem karşıtı hare lışmayıp ancak düşleyebileceğimiz biçimlerde, azar azar kurula ketlerin bunalımı ve temel stratejinin sorgulanması, evrenselci caktır. Bu nedenle, iyi olacağını, hatta daha iyi olacağını kabul ideolojinin öncüllerinin sorgulanmasına yol açmaktadır. Bu du etmek bir miktar inanç işi oluyor. Ancak, şimdikinin iyi olma rum, iki alanda sürüyor: “uygarlıksal” alternatif arayışının ilk mışlığını biliyoruz ve tarihsel kapitalizm, tarihsel yolunda gittik kez ciddiye alındığı hareketler ve on dördüncü yüzyıldan başla çe, benim görüşüme göretam da kendi başarısı itibariyledaha yarak oluşan bütün bir zihinsel aygıtın azar azar kuşku konusu iyiye değil, daha kötüye gitmiştir. edildiği zihinsel yaşam. Bu kuşkunun yine evrenselci ideolojinin kendi başarısının ürünü olduğunu belirtelim. Fiziksel bilimlerde, modern bilimsel yöntemin ürettiği iç soruşturma süreçleri, kendi öncülünü oluşturan evrensel yasaların varlığının sorgulanmasına yol açıyora benzemektedir. Bugün bilime zamansallık katılma sından söz ediliyor. Bir düzeyde yoksul bir akraba, ama başka bir düzeyde bilimlerin kraliçesi (başka bir deyişle zirvesi) olan toplumsal bilimlerde, bütün bir kalkınmacı paradigma bugün açıkça, temelinden sorgulanıyor. Bu bakımdan, zihinsel konuların yeniden açılması bir yandan iç başarıların ve iç çelişkilerin ürünüdür. Ama aynı zamanda, kendileri de bunalımda olan hareketlerin, bunalımıyla diğer her tür etkinliğin başlangıç noktasını oluşturan tarihsel kapitalizm yapılarıyla başa çıkmak ve bu yapılara karşı daha etkili bir mücadele vermek yönündeki baskılarının ürünüdür. Tarihsel kapitalizmin bunalımından sık sık, kapitalizmden sosyalizme geçişin bunalımı olarak söz edilmiştir. Bu formüle katılıyorum, ama fazla bir şey anlatmıyor. Sosyalist bir dünya düzeninin, tüm insanlar arasındaki maddi refah farkını ve reel iktidar eşitsizliğini kökten daraltan bir sosyalist dünya düzeninin nasıl işleyeceğini henüz bilmiyoruz. Var olan devlet ve hareket lerden kendilerine sosyalist diyenler, geleceğin yolunu pek az gösteriyor. Bu devlet ve hareketler şimdinin, yani tarihsel kapi talist dünya sisteminin görüngüleridir ve bu çerçevede değerlen dirilmeleri gerekiyor. Daha önce de belirttiğimiz üzere, tümü için aynı şey söylenemese de, kapitalizmin ölümünün etkenleri olabilirler. Ama gelecek dünya düzeni, önceden söylemeye çalışmayıp ancak düşleyebileceğimiz biçimlerde, azar azar kurulacaktır. Bu nedenle, iyi olacağını, hatta daha iyi olacağını kabul etmek bir miktar inanç işi oluyor. Ancak, şimdikinin iyi olmamışlığını biliyoruz ve tarihsel kapitalizm, tarihsel yolunda gittikçe, benim görüşüme göre -tam da kendi başarısı itibariyle- daha iyiye değil, daha kötüye gitmiştir.

Afyon Olarak Hakikat: Akılcılık ve Akılcılaştırma – Immanuel Wallerstein

 

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz