Ressam Gustave Courbet (1819-1877)

Courbet resminde, kendisini çevreleyen alalade dünyayı gözlemenin ötesine geçerek, bu gözlemi tarihsel göndermelerle beslemenin yollarını arar. 1848-1849’da XVII. yy. köylülerinin gelen, çağdaş dünyaya taşıyan Ornans’da Bir Öğle Yemeği Sonrası büyük bir tablo gerçekleştirir. Kişileri doğal büyüklükte çizmek ve yemek sonrasında davetliler arasında başlayan basit bir sohbeti tarihi resim tarzında canlandırmak için, bir tür resmi için boyutlarda bir tuval kullanır. Bu yepyeni yöntem onu eski ustaları taklit etmekten (gene de eserlerinde Le Nain, Caravaggio, Rembrandt’dan bol bol alıntı vardır) ve Akademi’nin kurallarına karşı çıkan yeni bir tarihi tür yaratmaktan kullanır. Bu cüreti çağdaşlarının sert eleştirilerine hedef olmasına yol açarken Delacroix’nın onayını alır: «İşte aynı zamanda devrimci de olan bir yenilikçi; ansızın, görülmedik bir biçimde yumurtadan çıktı: o kimsenin tanımadığı biri!»

Courbet tablolarının anıtsal boyutları ve anlatımıyla, insanları, akademik yöntemin isteği gibi idealleştirilmiş bir döneme yerleştirmeden ve kahramanlaştırmadan, oldukları gibi göstererek, tarihi resmi yenileme tutkusunu açık bir biçimde ortaya koyar. 1849’da doğduğu kent olan Ornans’ın sakinlerinden «Ornans’da bir cenaze töreni konulu, insan figürlerinden oluşmuş bir tablo» için kendisine poz vermelerini ister. Ressam tarafından temsili bir toplumsal örneklemeye göre seçilen elli kişi, resimlerinin yapılması için sırayla sanatçının atölyesinden geçerler. Kompozisyon, hazırlık çalışması olmadan doğrudan tuval üzerinde gerçekleştirilir. Solda erkekler, sağda kadınlar olmak üzere iki gruba ayrılmış bu burjuva ve köylü topluluğunda birkaç dost ve aile üyesi de yer alır. Cenaze töreni özel bir cenazeyi, bir fotoğraf makinesiyle kaydedilebilecek gerçek bir olayı betimlememektedir. Daha çok gözlenmiş ve en ufak ayrıntılarına kadar yansıtılmış gerçekçi ölümlerin (çarmıha gerilme, gözyaşlarıyla bezeli tabut örtüsü, cenazeye katılanların her biri bir portre olan yüzleri) ressamın kendi kişisel deneyimlerinden çıkardığı öğelerle birbirine karıştığı bir yeniden yaratma söz konusudur. Böylece Courbet’nin gerçekçiliği nesnel bir dünya kavrayışının karşısında yer alan, bir öznelliğin, bir kişisel bağlanmanın ifadesi durumuna gelir öyleyse çağdaş burjuva resminin gerçekçiliği pozitivizme inançla atbaşı gider.Sanayi toplumu, Alexandre Antigna, Isidore Fils veya Jules Breton gibi ressamlara, esin kaynağını halkın yaşamından alan ve büyük boyutlarda işlenen konular sağlar.

Ressamın çağdaş dünyaya bağlanışının kanıtı, Courbet’nin, en ünlüsü Ressamın Atölyesi, Yedi Yıllık Sanatsal ve Manevi Yaşamımın Bir Evresini Belirleyen Gerçek Alegori gibi uzun bir ad taşıyan alegorik yapıtlarında daha da ileri gider. 1855’de tamamlanan tablo 3,59 m’ye 5,98 m boyutlarındadır (Courbet Champfleury’ye: «Cenaze Töreni’nden daha büyük olan bu tablo, ne benim ne de gerçekçiliğin henüz ölmediğini gösterecek, çünkü gerçekçilik var» diyecektir) ve «ilgileri ve tutkularıyla» Fransız toplumunun bir mikrokozmosu olan en az yirmi sekiz kişiyi içerir. Soldaki sıradan dünya, sağdaki sanat dünyasıyla karşı karşıya getirilmiştir; tablonun ortasındaki sanatçı bu ikisi arasında eksen işlevi görmektedir Bu kozmopolit kalabalığın içinde Mülk Sahiplerine Uyarı’sıyla («mülkiyet hırsızlıktır») ünlü olan ve Courbet’nin resminden esinlendiği, «Sanatın İlkesi ve Toplumsal Hedefi» (Du principe de l’art et de sa destination sociale) adlı bir eserin yazarı olan filozof Proudhon da yer almaktadır. Proudhon’un varlığı bu alegorinin toplumsal anlamını doğrulamaktadır. O sırada Courbet’nin toplumla ilgili düşünceleri bu filozofun sosyalist düşüncesinden büyük ölçüde etkilenmiştir. İnsan ilişkileriyle ilgili çözümlemeleri, birbirine aykırı grupların varlığıyla tuval üzerinde somutlanmış gibidir.

 

Courbet’nin gerçekçiliği ayaktakımının veya işçi dünyasının tasviriyle sınırlı değildir. Tuvalinde etnik veya ulusal tipleri (bir Hintli, bir İrlandalı), meslekleri (bir avcı, bir ekinbiçicisi, bir tuhafiyeci, bir mezarcı), değişik dinlerden kişileri (bir Yahudi, Katolik bir papaz) de temsil eder. Bu seçme fiziksel ve sosyal tipler karışımı, 1830’larda çok moda olan fizyogonomi (yüzlerden karakterleri tanıma bilimi) kitapları veya daha o güne denk düşen bir örnek vermek gerekirse “Kendileri Tarafından Resmedilmiş Fransızlar” dergisinin fasikülleriyle ilişkilidir. Kompozisyonun sağında ressamın dostları ve Baudelaire gibi hayranlık duyduğu sanatçılar yer almaktadır. Gene de, bütün uzmanca açıklamalara rağmen anlamı bulanık kalan bu kurmaca insan topluluğuyla ilgili olarak, militan bir gerçekçilikten söz edilmesi yanlış olacaktır.

Courbet’nin gerçekçilik adına giriştiği mücadele, esas olarak, sanattaki alışılmış kalıpları yıkmayı amaçlar. Aynı zamanda sanata ve sanatçılara toplumda merkezi bir konum verme iddiasındadır; tıpkı kendisinin Atölye’sinin orta yerinde simgesel olarak işgal ettiği yer gibi. Courbet felsefesini sadece büyük boyutlu alegorik kompozisyonlarında değil, tarihi olmayan, daha özgür kuruluşlu tablolarında da sergiler. Boyanın olduğu gibi, hiç karıştırılmadan bıçakla işlenmesi akademik doğruculuğa karşı gerçek bir manifestodur. Courbet benimsenmiş kurgulardan uzak durarak, kadın çıplaklığını cinselliğinin bütün görkemi içinde ele alır/ Hiçbir yabancılaştırma ve uyarlamaya tabi tutulmayan bu çıplaklar, yapmacıklı ve süt tenli odalıklarından daha rahatsız edicidir.

XIX. yy’da, mitolojik veya düşsel nitelikli sahnelerde erotizm hatta pornografi kabul edilmektedir, ama bir kadını basit gerçekliği içinde çıplak göstermek, şaşırtıcı, hoşgörülemez bir davranıştır. Courbet çağdaşlarının, resmine karşı düşmanca tutumlarına meydan okuyarak, Dünyanın Kökeni’yle kışkırtıcılığı daha da ileri götürür: bacaklarını cinsel organı görünecek şekilde edepsizce açarak yüzünü çarşafa gömmüş ve anatomik bir çizim kadar hassas bir biçimde resmedilmiş çıplak bir kadın. Courbet anatomiler çalışmak için bazen modellerinin fotoğraflarını da kullanır (Vallou de Villeneuve’ünkiler gibi). Gerçekçi yaklaşımı (çünkü, salt ideolojik değil, her şeyden önce sanatsal niteliklidir) tarihi tabloların, çıplakların, portrelerin, manzaraların, natürmortların birbirini izlediği sanatı geliştikçe kesinlik kazanır.
Axis 2000

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz