13 yıl Önce Öldürülen Gazeteci Metin Göktepe Mezarı Başıda Anıldı

Metin’e Metin Bir Metin
.
Metin’in kafasında bir darp var
Polis karakolundan morga kadar
Mosmor
Bir darbe var
yüreğimizde beynimizde
Soruyor bir işaret fişeği
Biz ölerek mi yaşamayı
öğreneceğiz hâlâ…
.

Can Yücel
  

1996’da gözaltında polislerce dövülerek öldürülen Metin Göktepe mezarı başıda anıldı. Esenler Kemer Mezarlığı’nda düzenlenen törende, Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe ile diğer katılımcılar, mezara kırmızı karanfil bıraktı. Metin Göktepe’nin yakınları, Evrensel gazetesi ve Hayat TV çalışanları, sol siyasi parti ve sendikaların temsilcilerinin katıldığı törende, öldürülen tüm gazetecilerin anısına saygı duruşunda bulunuldu. Fadime Göktepe, burada yaptığı konuşmada, ”Emekçiler ve emekçi çocuklar Metin’i 13 yıldır unutmadı. Benimle birlikte adım atıyorlar” dedi.

Evrensel gazetesi Yayın Yönetmeni İhsan Çaralan ise  gazeteciliğin sermaye gruplarından zarar gördüğüne işaret ederek; “Metin Göktepe’nin uğruna hayatını ortaya koyduğu gazetecilik değerleri, halkın haber alma özgürlüğünü savunan bir gazeteci olmak yeniden sınanıyor” dedi.

Bir kırık kalem, bir kırık objektif ve bir kırık yaşam Metin’inkisi… Ne ağıtlar, ne kördüğüm olan hukuk süreci; ne hergün yeni bir şekilde baltalanan “gazetecilik” özgürlüğü Metin’i geri getirmedi. Herkesin hafızalarına kazınan fotoğrafında Göktepe, makinesini temizliyordu. Belki kirlenen gazetecilik etiğine inat. Hep öyle kaldı hafızalarda, öyle de kalacak…

Tarih 8 Ocak 1996’ydı. “Faili malûm” bir cinayete kurban eden Rıza Boydaş ile Orhan Özen’in cenaze törenleri vardı. Polis, “olay çıkmaması için” cenazeleri kaçırıyor. Alibeyköy Mezarlığı gazetecilerden arındırılmış bölge haline getiriliyor. Cumhuriyet’ten Kerem Ilgaz, UBA’dan Satı Kaya, Yeni Yüzyıl’dan Murat İnceoğlu ve Evrensel’den Metin Göktepe mezarlığa girmek için ısrar edince komiser muavini “Sen fazla konuştun” diyerek Metin’i gözaltına alıyor.
Metin ertesi gün ölü olarak bulunuyor. İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Metin’in sandalyeden düşerek öldüğünü açıklıyor. İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan ise sandalyenin yüksekliği konusunda kuşku duyduğundan olsa gerek, “Sandalyeden değil, duvardan düşerek öldü” diyor.

O gün Eyüp Spor Salonu’nu Metin için cehenneme dönüştürülmüştü. Toplam bin 52 kişi gözaltına alınmıştı. Metin “Ben Evrensel muhabiriyim, gazeteciyim” diyordu. Ama gazeteci olması Metin’i koruyamıyordu. Onun için özel bir muamele bile düşünmüşlerdi. Gözaltına alınanlar, “özel muameleyi” şöyle anlatıyordu: “O sırada Metin getirildi. Amirlerden biri ‘özel muamele’ dedi. On kişi Metin’in üzerine çullandı. Cop ve sopalarla vuruyorlardı. Metin bayıldı. Su döküp ayılttılar. Tekrar dövmeye başladılar. Çok kan kaybediyordu. Tuvalete götürüp yıkadılar. Metin yığıldı kaldı…”

Çevik Kuvvet Grup Amirliği’nde görevli Şuayip Mutluer ise şöyle anlatıyordu olanı ve biteni: “Ben salona döndüğümde yerde yatan şahsı sordum, polis memuru Metin Kuşat, bana gazeteci olduğunu, İstiklal Marşı’nı bilmediğini söyledi. Ben de boş ver dedim, bir tekme de ben attım. Polis memuru Saffet Hızarcı’nın yerde bulunan şahsa ‘Bu Ali için, bu Rüştü için, bu da Süleyman için’ diyerek vurduğunu gördüm. Görev bittikten sonra Hızarcı copunu göstererek ‘Bu akşam iyi çalıştı’ dedi. Sonradan adam dövmekten copunun kırıldığını arkadaşlarımdan öğrendim.”

Metin Göktepe’yi döverek öldürenler, “Kastı aşan müessir fiil”den yani “istemeden öldürmek”ten yargılandı. Bir de öldürücü darbe hangi polisin elindeki kalastan çıktığı belirlenemedi. Oysa herşey avukat Fikret İlkiz’in Afyon Ağır Ceza Mahkemesi’nde söylediği gibi netti: “Eğer istemiyorsanız, bir kere vurduktan sonra geri çekilirsiniz. İstemeden bir insanın kafasına kalasla 40 kere vurmazsınız. Metin Göktepe seçilerek alınmış, Evrensel muhabiri olması nedeniyle bilinçli olarak dövülmüş ve isteyerek öldürülmüştür.”
Sanık polislerin yargılanacakları yer sorun oldu. Adalet Bakanı Mehmet Ağar, güvenlik gerekçesiyle Göktepe Davası’nı 25 bin polisin görev yaptığı İstanbul’dan Aydın’a aldırttı. Dava sonra Afyon’da görüldü. 12 Mart döneminin tanınmış işkencecileri arasında adı geçen Necdet Küçüktaşkıner sanık polislerin savunmasını üstlendi. Sanık polis avukatlarından Ahmet Ülger, ilk duruşmada noktayı koydu: “Bu dava, basınla devlet arasındadır.”

Afyon duruşmalarını, yerli yabancı çok sayıda meslektaşı izledi Metin’in. Metin Göktepe anısına oluşturulan Gazetecilik Ödülleri’nin ilki davayı izleyen bütün gazeteciler adına Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nail Güreli’ye verildi.

İşte 3 yıl süren davada ilk karar 19 Mart 1998’de çıktı. 5 sanık polis “kastı aşan müessir fiilden” 7’şer yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı. 6 sanık beraat etti. Kararı protesto eden gazeteciler Zafer Anıtı önünde kalemlerini yere attı. Yargıtay, kararı “usul”den bozdu. Afyon’da ikinci karar, 6 Mayıs 1999’da çıktı. Polisler Murat Polat, Şuayip Mutluer, Saffet Hızarcı, Fedai Korkmaz, Metin Kuşak ve Seydi Battal Köse 7’şer yıl, 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi S. Battal Köse dışındaki sanıkların cezasını onayladı.

Afyon Ağır Ceza Mahkemesi Yargıtay’ın kararına karşı direnmedi. Köse’nin 7 yıl olan cezasını 1 yıl 8 aya çevirdi. Ayrıca 375 bin lira para ve 5 ay memuriyetten men cezası verdi.

Metin’siz 8 yıl… – Kaan ÖZBEK
08.01.2005 BİRGÜN

Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, “Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar” diyerek gittiği haberde, gözaltına alındı ve polislerce dövülerek öldürüldü. Gün 8 Ocak 1996’ydı. Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen tutukluların cenazesini izlemek üzere Alibeyköy’e gitmişti. Ancak, “Sarı Basın Kartı” olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Haberi izlemekte “ısrarcı” davranınca da, gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürüldü. Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek öldürüldü.
Yetkililer önce; “Sandalyeden düştü”, “Duvardan düştü” dediler; ancak meslektaşlarının ve emekçileri katillerin yakasını bırakmadı. Metin Göktepe cinayeti, ilk günden itibaren basın tarihinde; devletin basına yönelik tutumunu gösterdiği kadar; gazetecilerin meslektaşlarına sahip çıkmasının ve halkın haber alma hakkını savunmasının önemli bir örneği olarak kayda geçti. Bu mücadelede; genç gazeteciler ile Metin’in gazetesi Evrensel, başta annesi Fadime Göktepe olmak üzere Göktepe ailesi ve avukatları ile Metin’in haberini yaptığı emekçiler en önde yürüdüler. İlden ile sürülen Metin Göktepe davası, “mahkumiyet kararı çıkan ilk gazeteci cinayeti” olarak basın tarihinde yerini aldı. Sanıkların bir kısmı kamuoyu baskısıyla 17 ay hapiste tutulurken tüm mahkum polislerin cezalarının tamamlamalarına 19 Aralık 2000’de yürürlüğe giren Şartlı Tahliye ve Ceza Erteleme Yasası yani afla serbest bırakıldı.  “7’den 70’e” yüzlerce kişinin gözaltına alınması talimatını veren dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar ve Göktepe’nin Emniyet görevlilerince öldürüldüğünü gizlemeye çalışanlar hiçbir zaman yargı önüne çıkarılmadılar. 
 

Cevap Ver

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz