–
Mardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren, bir dağın tepesinin etrafına altın bir gerdanlık gibi kurulmuş olan bir kent. Çok kültürlü geçmişi, çeşitli medeniyetlerden kalan tarihi izlerle Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biri. M.Ö.4500′ den başlayarak klasik anlamda yerleşim, gören Mardin, Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı dönemlerine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir.
Mardin “Mertin” dan gelme kürtçe kökenli bir kelimedir. “yiğit kale gibi cesur” anlamına gelmektedir. Fırat ve Dicle nehirleri arasında Mezopotamya bölgesinde, tarih boyunca pek çok medeniyet yerleşmiştir. İpek Yolu güzergahında bulunan şehirde beş han ve bir kervansaray bulunmakta.
Farklı dini inanışlar paralelinde, sanatsal açıdan da tarihi değeri olan camiler, türbeler, kiliseler, manastır ve benzeri bir çok dini eserler barındırmaktadır. Burası bölgedeki birçok diğer şehir ve yerleşim gibi Süryaniler’in yoğun olarak yaşayageldiği bir mekan iken bugün; Mardin ve Tur Abdin bölgesinde çok az sayıda Süryani yaşamaktadır. Ancak, Deyrulzafaran, Mor Gabriel, Selhe’taki Mor Yakub ve Hah’daki Meryemana Kilisesi gibi meşhur birkaç Süryani Manastırı ve Kilisesi günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
Mardin ve havalisine ait elde mevcut tarihi bölgelerden en eskileri Asur Krallarından I Adad- Nirari ve oğlu I SALMAN Asır (yaklaşık mö 1274-1244) zamanlarına rastlar Bu iki hükümdar devrinden kalma kitabelerde kase iri dalları ile anılan mıntıkanın TURABİDİN yani Mardin Midyat bölgesi olduğu bilinmektedi. Bölgede bulunan çivi yazılı taş tabletlerde ve Bizans-Roma kaynaklarında Mardin Midyat eşiğinin güney yamaçları Mardin civarı muhtemel olarak Mardin dağı İZALA tabiri ile ifade edilmiştir.
Mardin ili (özellikle il merkezi) son yıllarda yoğun bir şekilde betonlaşmanın etkisi altında kalmış, şehir merkezinin bulunduğu tepenin hemen biraz altındaki alan yeni şehir olarak imara açılmıştır. Yeni binalar yapılmış (yapılıyor) olmasına karşın bu betonlaşma tarihi taş binaları da es geçmemiş, maalesef taş binaların üstüne yarım yamalak beton katlar çıkılmasına kadar varılmıştır. Dünya çapında bir açık hava müzesi olan Mardin ili gidip görmeye değer bir yer.
Mardinden bir iyi bir kötü haber
iyi haber: Mardin Müzesi 1 Ekimde açıldı
Kötü haber: Mardin Kalesi’nin eteklerinde, Sultan II. Abdülhamid zamanında süvari kışlası olarak inşa edilen, daha sonra askerlik şubesi ve vergi dairesi yapılan görkemli taş bina, tarihi miras Sabancı ailesinin bir müzesi olarak açıldı.
Açılan müzede, Mardin ve çevresinden toplanan gündelik hayata ait nesneler; telkari kutular, anahtarlar, yazmalar, aile albümleri, askerlik tezkereleri çoğalmayı, şehrin kimliğini yansıtır hale gelmeyi amaçlıyor. Taş ve bakır ustalarının balmumu canlandırmaları ile gerçeğe benzer bir düzen oluşturulmaya çalışılıyor.